"Bir yerde güneşin doğabilmesi için başka bir yerde batması gerekir ." 🌻Avina eğitim birliğiyle hem dünyayı daha iyi tanımak hem de derslerini pekiştirmek adına dünyaya iner.Ne yazık ki onu dünyada bir talihsizlik bekler .Avina taşını kaybeder ve t...
Askerler şimşekle birlikte tam yanımıza düşmüştü , kaçmak için çok az vaktimiz vardı. Ben bir nebze de olsa askerlerden daha uzaktım. Hızla koşmaya başladım. Evi'ye bakmak için döndüğümde dünyam başıma yıkılmıştı...
Evi koşmayı başaramamış ve yakalanmıştı. Geri dönemezdim. Evi'ye ceza verebilirlerdi ama beni yaşatmazlardı. Bir kaç asker Evi'yi tutarken bir kaçı benim peşimdeydi. Tüm gücümü son zerresine kadar kullanıp kaçmaya devam ettim. Şehir merkezine çıkmıştık ve burası çok kalabalıktı. Hemen bulduğum ilk kıyafet mağazasına dalıp deneme yerlerinden birine girdim. Askerlerin ayak sesleri gelmiyordu. Yaklaşık 10-15 dakika orada bekledim ama en sonunda kıyafet denemek için bekleyen insanların çıkmam için seslenmelerine dayanamadım. Çıktıktan sonra mağazaya şöyle bir göz gezdirdim , askerlerin olmadığını anlayıp mağazayı terk ettim. Mağazanın etrafına da baktıktan sonra Evi'yi yakaladıkları yere geri döndüm. Belki bir şey bırakmışlardır diye. Geldiğimiz yere tam olarak geldiğimde ikinci şok ile karşılaştım. Evi oradaydı. Etrafta asker olup olmadığını kontrol ettikten sonra onun yanına koştum. Bunca adrenalinin verdiği etkiyle ve Evi'ye tekrar kavuşmanın mutluluğuyla ağlamaya başladım. Evi'ye uzunca sarıldım ama o hiç bir tepki vermedi. Evi'nin yüzüne dikkatlice baktığımda beni kandırdıklarını anladım .Bu bir büyüydü, ah aptal kafam ne diye Evi'yi bıraksınlar ki? Ama iş işten geçmişti, az sonra tüm askerler yanımdaydı. Kollarıma görünmez kelepçe taktıktan sonra beni bir kalkana bindirdiler. Konuşmak istiyordum ama bir asker ağzımı eliyle sımsıkı kapatmıştı. Bu kalkan çok hızla yükseliyordu. Biraz sonra yukarıdaydık fakat burası evrenim değildi. Beni zindana getirmişlerdi. Asker elini ağzımdan çekince " Bana ne yapacaksınız ? " Diye sordum. Hiç biri cevap vermiyordu. Yavaş yavaş zindanın kapısına yaklaşıyorduk.
Zindanın kapısını kocaman bir anahtarla açtıktan sonra askerlerden biri beni içeri itti. Sonra da " Git !" Diye bağırdılar. Kapı kapanınca meşalelerin ışığı yetmemeye başladı. Yavaş adımlarla içeriye doğru yürümeye başladım. Burada bir sürü oda vardı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Tam yanımdaki odadan tanıdığım bir ses geliyordu. "Evi'nin sesi." Dinlemeye karar verdim. Galiba Evi odada tek değildi. Önce sert bir ses konuştu. " Taşı birlikte mi yok ettiniz? Söyle." Evi ne diyecekti merak ediyordum. " Hayır , arkadaşım taşı düşürdü. Sonra da ne olduğunu anlayamadan incelemek için parçalara ayırdılar." Dedikten sonra sert ses daha da bağırarak " yok yaa, inanmamı falan mı bekliyorsun ? Gerçekleri anlatana kadar seni burdan çıkarmayıZ!" Dedi ama Z 'yi bastırarak söylemişti. Sonra ayak sesleri gelmeye başladı ama pek önemsemedim. Az sonra da kapı üzerime "çattt." Diye açıldı. Sert sesin sahibi olduğunu tahmin ettiğim adam bana bakıyordu. " Ne o ? Bir suçlumuz daha mı var ?Gel bakalım." Deyip beni de kolumdan odaya çekti. Kapıyı sertçe kapatıp sandalyelerden birine oturdu. Tam karşımdaki sandalyeyi kafasıyla işaret edince ben de oturdum. Yanımda Evi vardı ve bu bile beni mutlu etmeye yetmişti.
Adam ikimize şöyle bir baktıktan sonra " Son kez Ve İlk defa soruyorum , siz mi yaptınız ? " Diye sordu. Ben ve Evi aynı anda " Hayır !" Cevabını verdik. Adam uzun süre düşündü ve " Eğer gerçekten suçsuzsanız size yardım ederim ama siz de bana bir şey yapmalısınız." Dedi. Bu teklif bizim için pahabiçilemez bir şeydi. Soğukkanlı görünmeye çalışarak. "Olur , senin için ne yapacağız ?" Dedim.
Adam " Burada 320 numaralı bir oda var, orada benim için çok önemli mektuplar var , onları bana almanız gerek . Alırsanız sizi bu zindandan çıkarmanın bir yolunu bulurum." Diye yanıt verdi. Evi "tamam." Dedi ve odadan çıktık. Biri çıkabilir diye birlikte yürümüyorduk. Koridorun sonunda 320 numaralı oda duruyordu. Önce ben dikkatlice içeri girdim. İçeride kimse yoktu ve oda fazlasıyla dağınıktı. Hızlı şekilde odayı aramaya başladım. Mektuplar bir birikinti halinde duruyordu. Yanına gidince en üstteki mektuba baktım. Mektupta tanıdığım birinin ismi yazılıydı. Annemin...
Çizim bana aittir.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.