Portaldan geçtiğimde kampın kapısında kendimi buldum. Olanları düşünmeden edemedim. Güçlerimi kaybetmiştim. Tek bir sorumluluğum vardı, onu da becerememiştim. Zaten üstümdeki yük fazlaydı. Ve daha ilk görev bitiminden çuvallamıştım.
Bir umut ellerimi kaldırıp gözlerimi kapadım. Belki de alamamıştır diye düşündüm. Uzun bir süre denedim ama hiçbir şey olmuyordu.
Nefes nefese kaldım. Artık gücüm yoktu. Bu da kehanette hiçbir payım olmayacağı anlamına mı geliyordu? Herkes hakkımda yanılmıştı. Drageild'i kurtaracak kadar güçlü değildim, hiç olmadım. En iyisi çekip gitmekti. Zaten artık kokumu alamazlardı.
Arkamı dönüp yürümeye başladım. Her adımımda aklıma ekiple olan anılarımız geldi. İlk tanışmamız, kavgalarımız, görevler... Hepsi benim için kısa sürede çok değerli insanlar haline gelmişti. Ve Lily... Hala duygularımdan emin değildim ama onu her şeyden çok önemsiyordum.
Adımlarım bir anda kesildi.
Onlara bunu yapamazdım. En azından bir açıklama yapmam gerekiyordu. Adımlarımı ters yöne atıp kapının önünde durdum. Kendi kendime verdiğim motivasyonla derin nefes alıp içeri girdim.
Etrafta yıkılan ve hasar gören kulübeler tamir ediliyordu. İleride Lily ve Nicholas konuşuyordu. Lily'i görünce gülümsedim. Her zaman hayran olduğum kızıl saçları capcanlıydı. Adeta bir tablo gibiydi. Tahmin ettiğimden çok özlemiştim.
Konuşurlarken kafası bana doğru döndü. Gözleri gözlerimle buluştuğunda şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Birkaç kez daha yapıp hiç düşünmeden koşmaya başladı. Ben de ona koştum.
En sonunda üstüme atladı.
"Sen... Buradasın. İnanamıyorum."
Kafasını omzuma gömüp sımsıkı sarıldı."Öldün sandım Emma. Ben... Ben sensiz bir yaşam hayal edemiyorum!"
O zaman anladım. İyi ki gitmemiştim. Hatta kendime bile kızdım, bunu düşündüğüm için.
"Seni ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin." Lavanta gibi kokan saçlarına kafamı gömdüm.
Kafasını kaldırdı. Ellerimle gözyaşlarını sildim.
Gözleri yorgunluktan kapanacak gibiydi.
"Bu gözlerin bir daha ağlamasını istemiyorum."Kafasını salladı. Üzüntüyle gözlerime bakıyordu. Ellerini arkaya alıp gizlemeye çalışıyordu.
"Hayır Lily." Ellerini avcumun içine alıp sarılı yerlere yavaşça dokundum.
Gözlerini yere çevirdi.
"Seni kaybettim sandım."Gözlerim şaşkınlıkla açılırken bakışlarım yumuşadı.
"Sözüm var, unuttun mu?"Gülümsedi.
"Sen, ben. Sonsuza kadar..."En içten gülümsememle karşılık verdim.
Nicholas yanıma yaklaşıp,
"Sen yokken bir şey yapamadık. Aslında hepimiz çok endişelendik. Seni bulmak istedik ama nereye gittiğin hakkında bir fikrimiz yoktu. Biz de beklemek zorunda kaldık."Lily sinirle kaşlarını çattı.
"O tanrıça bozuntusu seni nereye götürdü?"Yere bakarak,
"En iyisi ana salonda konuşmak. Orada her şeyi anlatacağım."Nicholas diğerlerine haber vermeye giderken ben de Lily'le ana salona ilerliyordum
"Çok da iyi şeyler yaşamamışsın sanırım. O lanet kadını bulayım var ya..."Kafamı salladım.
"Bizim için yaptığını biliyoruz. Bombadan haberimiz var."
Omuz silktim.
"Herkes aynı şeyi yapardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder'in Koruyucusu
FanfictionBeyaz saçları... Dalgalı beyaz saçlarına götürdü elini. Kim olduğunu bildiğini sanıyordu. Vahşi, tuhaf ve umursamaz. Ama yanılıyordu. Hiçbir şey bilmiyordu. Kızıl saçlı yoldaşı Lily ile çıkacağı yolculuğu bilmiyordu. Aslında önemsiz olduğunu düşünse...