Sinsi bir gülüşle gözlerini kısmış, beni süzüyordu.
O lanet gülüşünü ve kendinden emin bakışlarını hiç özlememiştim.
Sorusuna karşılık ters ters bakarken suratını astı.
"Ama neden? Birlikte çok eğlenmemiş miydik? Aslında seni bir daha evime çağırmak isterdim. Bu sefer, ne diyordunuz siz? Ha, pijama partisi! Hemde bol yemekli. Ne dersin?"Duruşumu bozmayıp aynı bakışları atmaya devam ettim.
Gözlerini devirip ofladı.
"Bak, seninle aramı iyi yapmaya çalışıyorum. ""Evet, evine tehditle gelmemi ve güçlerimden alıkoymanı varsayarsak, aramızı epey iyi yaptın."
Güldü.
"Kavga etmemiz aramızın sürekli bozuk olacağı anlamına gelmez. Olimposluları görmüyor musun? Sürekli kavga ediyorlar ama hala aynı yerde yaşıyorlar."Hailey omuz silkti.
"Senin de onlardan çok farkın yok."Eris bu cevaba karşılık şaşkınca bize baktı. Sonra hemen toparlanıp alayla konuştu.
"Onlardan farkım yok mu? En azından kendi işimin başındayım. Onlar gibi oturduğum yerden izlemiyorum."Ne kadar sevmesem de bu konuda haklıydı. Şu zamana kadar tanrılardan bir yardım alamamıştık. Sadece kulağıma fısıldayan ses yardımcı olmuştu ama kim bilmiyordum.
Eliyle çukurun etrafındaki sarmaşıkları gösterdi.
"Ne kadar eski, değil mi? Drageil'i etkisiz hale getirmek çok kolay oldu. Tanrıların yardım etmeyeceğini tahmin etmiştim. Sonuç, işte bu..."Etrafın boğucu havası Eris'in ciddi bir zafer kazandığının kanıtıydı. Perilerin bahsettiği yerlerden eser kalmamıştı.
Elini havaya kaldırıp keskin gözlerle bana baktı. İndirdiğinde ortada bir tek ben kalmıştım. Tayfayı geri ittirip aramıza sihirli bir duvar çekmişti.
Elimi sımsıkı sıkıp kaşlarımı çattım. Her an gelebilecek hamleye karşılık temkinliydim. Evet, gücümü almıştı. Ama nasıl dövüşeceğimi biliyordum. Yani, en azından deneyebilirdim.
Yanıma üzgünce yaklaştı. Ne tür oyun oynuyordu, bilmiyordum.
"İhanete uğramış gibi hissetmiyor musun? Hiç mi kızgın değilsin?"Soruları kafamda yankılandı. Aslında şu zamana kadar cevaplamaktan kaçtığım tüm soruları bana doğrultmuştu. Hem de hazırlıksız olarak.
Eris "Annen seni hala sahiplenmedi. Acaba senden utanıyor mu? Yıllarca yalnız yaşadın! En ihtiyacın olduğunda annen neredeydi? Dur tahmin edeyim, avcılarıyla birlikte keyif çatıyordu. Ve sen, hala onlar için bir şeyler yapmaya çalışıyorsun."
Dediklerinde bir hata arayıp kendimi rahatlatmak istiyordum. Ama bu kendimi kandırmaktan başka bir şey olmazdı. Sinirliydim, yalanların içinde yaşamaktan, sevmediğim kişilere katlanmaktan ve sürekli ölümle burun buruna olmaktan...
Geriye dönüp baktığımda saydam gri duvarı yıkmaya çalıştıklarını fark ettim. Mia elindeki alevlerle yakmaya çalışıyor, Lily de sihrini kullanarak duvarı kırmaya çalışıyordu.
Beni görünce mor gözleri parıldamayı bırakıp sakinleşti. Duvara sertçe bir yumruk geçirip kafasını salladı.
Eris kolumu tutup içten bir gülümsemeyle yüzüme baktı.
"Neden düşmanız Emma? Aynı şeylerden nefret ediyoruz, aynı şeyleri yaşadık. Birbirimizi daha iyi kim anlayabilir?"Doğru olmadığını biliyordum. Onunla konuşmak bile yanlıştı.
"Benim yanımda savaş. Hepsinden intikamımızı alalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder'in Koruyucusu
Fiksi PenggemarBeyaz saçları... Dalgalı beyaz saçlarına götürdü elini. Kim olduğunu bildiğini sanıyordu. Vahşi, tuhaf ve umursamaz. Ama yanılıyordu. Hiçbir şey bilmiyordu. Kızıl saçlı yoldaşı Lily ile çıkacağı yolculuğu bilmiyordu. Aslında önemsiz olduğunu düşünse...