pamela - ayrılamayız biz
Ben geldim ve sizi çok çok çok özledim. Umarım iyisinizdir. Çok tutmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum♡
-----
Nisan ayında kutuplarda yaşıyormuş hissini iliklerimize kadar hissettiğimiz için sweatshirtümü okul formamın üstüne geçirdim. Yağmur habercisi olan bulutlar yüzünden de ayağıma botlarımı giyip okula doğru yürümeye başladım.
Bugün, Atlas'ların maçı vardı. Karşılaştığımız okulla ilk maçımız bizim okuldaydı. Bunu avantaj olarak görüyordum çünkü ilk skoru belirleme şansına biz sahiptik. Deplasmana gittiğimiz zaman normale oranla biraz daha fazla defans odaklı oynarsak kolayca alabileceğimiz bir maçtı. En azından öyle olmasını umuyordum. Zaten normal şartlarda futbol ve basketbol maçları çakıştığı için Atlas basketbol maçlarına katılamıyordu. Bugün için istisna denebilirdi.
Okul kapısında beni beklemekten ağaç olan Can'la tatlı tatlı bakışmaya başladım. "Can'ım açıklayabilir miyim neden geç geldiğimi?"
"Tam olarak yirmi üç dakika on sekiz saniyedir seni bekliyorum. Sebebini dinlerken yirmi beş dakika olur. Hatta bak kırk bir saniye oldu."
Ağzım açık yüzüne bakmaya başlayınca sırıttı. Bir eliyle ağzımı kapatıp kolunu omzuma atarak, "Aman kızım sal ya. Ben seni bilmem kaç yıl bekletmişim burada tek başına. Yirmi dört dakikanın hesabını mı yapacağım?" diye sordu ve yanağımdan öptü.
"Yapamazsın tabii! Yine ben haklı çıktım. Kendimi bu ara daha fazla sevmeye başladım. Konuşmadan bile haklı çıkabiliyorum." diye mırıldandım ve parmaklarımı öpüp kendi yanağıma bastırdım. "Canım kendim."
Gülerek basket sahasının olduğu yere doğru yürümeye başladık. Atlas muhtemelen erkenden ısınmaya ve çalışmaya başlamıştı. Onu anca maç başlamadan önce görebilirdim. "Can?" diye sorgular gibi çıkan sesle geriye döndük.
"Efendim?" Can'ın gerginleşen suratı fazlasıyla hoşuma gittiği için ona biraz daha sokuldum. "Kolunun orada ne işi var?"
"Kopmuş." diye mırıldandı ve yüzünü buruşturdu. "Kopmuş derken burkulmuş anlamında yani. Hani gerçekten kopma anlam-"
"Kardeşimin omzundan kolunu çek, Can."
Oflayarak kolunu çeken Can, Ali'ye kötü kötü bakmaya başladı. "Of abi ya sizden önce ben vardım bunun havasını bile atamıyorum. Hem sen Su? Nerede kankalık? Nerede kardeşlik? Anca hepiniz Can'ın üstüne gelin zaten. Ankara'ya geri dönüyorum ben yeter artık."
Sırıtarak banka oturdum ve onu da yanıma çektim. Ali zaten espri yapıyordu yoksa böyle bir şeye karışacak birisi değildi, ki zaten böyle bir hakkı yoktu. "Annem akşama seni yemeğe çağırdı. Bu torpil sana yeter bence."
"Zaten bir tek o düşünüyor beni. Yoksa ölür giderim şuracıkta." diye mırıldanınca kafasına vurdum. "Doğru düzgün konuş aptal."
"Vurmasana çocuğa ya! Zaten aptal, iyice beyinsiz kalacak şimdi."
Can gözlerini kocaman açarak banka yeni oturan Merve'ye baktı. "Sende mi bürütüs? Vay be, resmen istenmeyen üvey evlat gibi hissediyorum kendimi." diye mırıldandı ve kalkıp gitmek yerine kafasını omzuma koydu. Onun bu haline gülümseyip saçlarıyla oynamaya başladım.
Bir süre sonra kalkıp kantine girdik. Ali kantin sırasına girmeden önce bana doğru döndü ve "Ben kendime sadece sucuklu tost alacağım. Sana ne alayım?" diye sordu. Beni çok fazla düşünüyordu ve şu an üstüne atlayıp kafasını ısırmamak için zor duruyordum. "Bana da aynısından alabilirsin, abicim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.E.S.T.|Yarı Texting (düzenleniyor)
Teen Fiction05*********: Şimdi şöyle ki (03.28) 05*********: Şöylesi falan yok ben seni seviyorum (03.33) 05*********: Seni ve sana ait olan her şeyi seviyorum 05*********: 3 yıldır deli gibi seviyorum ve artık bunu saklamak istemiyorum 05*********: İlk başlard...