☣️N

420 39 19
                                    

Yazar notu :
İYİ OKUMALAR!

.
.
.
.
.
.

Okuldaki bu sıkıcı geçen saatler üstüne saatler de haftada iki kere olup inonun içindeki her şeyi kusturduğu felsefe dersi. Felsefe hocamızın yanında yine şu siyah gözlü çocuk. Ne kadar bu dersi sevsemde bazen sınıftaki kargaşa yüzünden çok çekilmez bir ders oluyor. Hocamız Ders boyunca varlık felsefesini işliyor sınıfın yarısından dinlememesine rağmen hoca dersi pür dikkat anlatıyor. Gözlerimi sınıfın üzerinde gezdiriyorum. İno kafasını masaya gömmüş bu konuda bir şey anlamadığını kendi kendine konuşuyor kafamı az sola kaydırdığımda sınıftaki insanların kendi halinde olduğunu görüyorum.
Şu felsefe dersine giren çocuk sınıfta dersi nadir dinleyen kişilerden olduğunu görüyorum. Tekrar önüme dönüyor ve dersi bu gürültüye rağmen dinlemeye çalışıyorum. Taki zile kadar.
Zil çaldığı gibi ino rhat bir nefes veriyor. Bana kantine kadar gideceğini söyledikten sonra hızla ortadan kayboluyor. Ben de çantamdan en sevdiğim kitaplardan olan the little white horse u alıyorum. Bu kitap beni kaçıncı defa sihirli dünyasına sürükleyecek bilmeden kitabı okuyorum.
Kitabın baş rolündeki kız nasıl bu kadar güçlü bir duruşa sahip, kıskanıyorum. Keşke bende böyle olabilsem.
O anda yanıma biri oturuyor.
Felsefeci çocuk.
Çocuk bana bakıyor. Bense ona ne var dermişçesine bir yüz ifadesi takınıyorum. Çocuk telaşlı bir şekilde söze giriyor. "Bu kitabı bende okudum çok güzel bir kitap" Şaşırdım.
"gerçekten mi? Benim dışımda bu kitabı okuyan birini ilk defa görüyorum. Kendiside şaşkına cevap veriyor." bende, kitapta ki en sevdiğin karakter ne? "
" Maria Merryweather, kendisi çok güçlü bir karakter. " gözleri kocaman açılıyor" Robin DeNoir de çok iyi bir karakter bence en azından karakter gelişimi öyle " ona katıldığım için evet der gibi başımı sallıyorum.
" adım sasuke "
" bende sakura tanıştığımıza memnun oldum"
Ayağı kalktı " görüşürüz, sohbet için teşekkürler"
"görüşürüz" açıkcası sonunda bu kitabı okuyan biri bulduğum için mutlu oluyorum. Ve tekrara kitabıma dönüyorum. İno kantinden geldikten sonra gün bütün sıkıcılığıyla devam ediyor.

▪️

Çıkış zili çaldı.
İno ve ben her zaman ki gibi naruto yu okulun önünde bekleyip o geldikten sonra beraber yola devam ettik naruto geçen gün ki basketbol maçını anlatıyor. İno ise onu dinliyormuş gibi yapsada bu konu hakkında gram bilgisi olmadığını herkes biliyor.
Naruto bizden ayrıldıktan sonra ino ve makyaj sohbetlerine kısa süre için de kucak açmak zorunda kalıyorum. Aslında bazen eğlenceli oluyor ama şuan hiç havamda değilim. Evime geldiğimiz zaman inonun yarın evden gideceği aklıma geliyor. Onun için bugünü onunla iyi değerlendirmeyi istiyorum. O sonuçta en yakın arkadaşım ve bu aralar herkese biraz soğuk davranıyorum, her ne kadar istemesemde. İno eve girdiği anda makyajını temizlemek için banyoya gidiyor bense odamdaki dün akşam yediğimiz abur cuburları topluyorum. Fark ettimde biz bayaga oburuz. Telefonum sabahtan beri şarjda olduğu için onu şarjdan çıkarıp azıcıkta olsa telefonumda zaman öldürüyorum.


______________________________

@blackeyes : acil

@Sakuraax : ney acil?

@blackeyes : sen kendine zarar vermeyi mi düşünüyorsun?!?

@Sakuraax : ne alaka nereden
çıkardın böyle bişey.

@blackeyes : bugün okuldaki birinin yanından geçerken duydum. Sana intihar meğilli bu kız kendine zarar vermek istiyor gibi saçma salak konulardan konuşuyorlardı.

@Sakuraax :öyle bişey yok

Var

@blackeyes : oh tamam

@Sakuraax :
endişelendiğin
için sağol

______________________________

@mlkml: geber
______________________________

Sakura buruk bir şekilde gülümsedi. Gözü masa üzerindeki makasla ilişti. Vazgeçti. Saçma Salak düşünüyordu.
Sadece makas...
Tekrar düşüncelerine hakim olmayı başarabildiğinde psikolojisinin ne kadar alt üst olduğunu fark etti. Böyle bir şeyi nasıl düşünebilirdi.
Delirmiş gibi hissetti kendi.
Bir daha böyle düşünmek istemedi.
Kendinden nefret etti.
Aslında o an kendi gibi değildi.

.
.
.
.
.
Mata ne
.
.
.
.
.
.

Bu bölüm en sevdiklerimden biri oldu giriş bölümü gibi bir şey sayılabilir aslında. Olaylara giriş bölümü. Kitabı ağırdan alarak anlatmak olaylara yavaş yavş girmek benim hoşuma gidiyor. Şarkı ile pek uyumlu olmadı bu sefer...

NOT:
The little white horse/kitap

Konusu : 1842'de on üç yaşındaki yetim Maria Merryweather, ailesinin ataları olan Moonacre Manor'a İngiltere'nin Batı Ülkesi'ndeki büyülü bir köye gelir ve kendisini Cennete girmiş gibi hisseder. Yeni koruyucusu, amcası Sir Benjamin, kibar ve eğlenceli; Manor, Maria hemen kendini evinde gibi hissetmeye başlar ; ve tanıştığı her insan ve ile hayvan eski bir arkadaş gibidir. Ancak tüm bu güzellik ve konforun altında, Moonacre Malikanesi'ni ve çevresindeki kasabayı gölgeleyen inanılmaz derecede üzücü bir şey var. Maria bunu öğrenmeye, değiştirmeye ve kendi yaşam öyküsüne mutlu bir son vermeye kararlıdır.

Büyülü Moonacre vadisi, yıllar önce meydana gelen bir trajedi ve Ay Prensesi'nin ve gizemli küçük beyaz atın anısı ile gölgelenir. Moonacre Vadisi'nin tümüne barışı ve mutluluğu geri getirmeye kararlı olan Maria, kendini eski bir kavgaya karışmış bulur ve atalarının yanlışlarının sona erdirilmesinin ve kaderlerinin yanlışlarının düzeltilmesinin kaderi olduğunu keşfeder. Maria genellikle kendi yolunu bulur. Fakat yalnız bir kız ne yapabilir?

はさみだけ

BLACK EYES /sasusakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin