on birinci bölüm

524 59 75
                                    

gece sisli örtüsünü çekmişti üzerine, bir kaç yıldızıysa topladığı kavanozundan fırlayıp; örtünün üzerine serpilmişti. ay, hiç saklamadan beyaz yüzeyinin tamamını açık etmek istemişken, bulutlar durumu onun için zor duruma sokmaktan vazgeçmiyordu.

siyah sokak lambaları boyunlarını eğmiş, sarı ışık hüzmelerini aşağı duğrultuda taştan kaldırımlara göndermişti. kaldırımın diplerinde, asfalt yolun çatlaklarından sızarak gün yüzüne çıkan bir kaç çimlenmiş çiçek vardı ancak uzun süredir yağmur yağmadığından pek ortama ayak uyduramamış, sokak lambaları gibi boyunlarını bükmüşlerdi.

yibo adımlarının arkasını zhan'ın adımlarının takip ediyor olduğunun bilincinde olmasına karşın yine de arada bir gözleriyle ardını kolaçan ediyor; bakışları ürkekçe iki bedeninde birbirini bulduğu vakit önüne dönerek, sırtında yer alan çantasının kollarını parmaklarıyla daha da sıkıyordu.

kaldırımın üzerinde konumlanmış apartmanlar oldukça eskiydi. şuan da yürüdükleri pek rağbet görmeyen bir cadde olduğu gerçeği baz alınırsa oldukça da doğaldı bu durum. mütahhitler pek uğramazdı, durumu iyi insanlar da oturmazdı bu evlerde. önceden satın alınmış bu apartmanlardaki her bir dairenin sahibi; caddenin merkeze uzak düşmesinden dolayı çıkmış ve yerlerine bir kiracı oturtmuştu. bunlardan biri de yibo'ydu şüphesiz. kazandığı para tek oda ve mutfak ile lavabodan oluşma bir daireye girmesine olanak sağlamıştı.

bej rengi, camları büyükçe ancak pervazları oldukça eski ve bir sarsıntıyla harabeye dönecek kadar da iyi durumda olmayan apartmanın önünde durduklarında; zhan gözlerini önündeki bedenden bir kaç saniyeliğine ayırarak, yanındaki yapıyı incelemeye başladı.

zhan'ın evi okula yakın, kafelerin süslediği güzel bir cadde üzerine kuruluydu. ayrıca müstakil evdi, bir apartman değildi. durumu kötü olan insanları küçümser bir hali olmasa da zhan'ın, yibo'nun bu tarz bir yerde yaşamasına gönlü el vermiyordu. elinde olsa yibo'yu saklardı kolları arasına, kendiyle beraber götürürdü evine. olmadı güzel bir daire tutar, onunla birlikte yaşardı. sabah gözlerini ilk açtığında ve akşam gözlerini son kapadığında gördüğü beden sadece yibo olurdu, onun heykellere taş çıkartır, heykel traşları ağzı açık bırakır yüzü olurdu. sabah onunla karşılıklı oturur kahvaltı ederdi, lavabo da dişlerini fırçalarken kendinden kısa ve sıska olan bedenle uğraşır, musluktaki sudan avuç avuç alarak ona sıçratır, kahkaha atmasına vesile olurdu.

zhan'ın kurduğu çok hayal vardı ve şüphesiz bu hayallerin kilit anahtarı da yibo'ydu ancak gerçekleşmesi olası mıydı orası muammaydı.

zhan bardan çıktıkları andan beri tutturmuş, "seni eve bırakacağım!" diye olduğu yerde zırlamıştı. bu nedenle yibo onun peşine takılmasına tek ses edememişti. yine de şuan da kendini küçük düşmüş gibi hissediyordu. liseden kimsenin kendisinin nerede yaşadığından bi'haber olduğunun farkındaydı, onlar öğrense de pek umursayacağını düşünmezdi aslında. ancak zhan onun için bir sebeple farklıydı. onunla bir geçmişlerinin olmasından kaynaklı mıydı bu durum? yoksa geçmiş hayattaki hislerini burada da bastıramıyor ve zhan'a olan yoğun hislerinin dolayısıyla sevdiği kişiye hep güzel olan yanlarını göstermek istemesinden kaynaklı mıydı? cevabı bilmiyordu ancak ne olursa olsun sonuç değişmeyecekti.

yibo sadece zhan'ın bir an evvel çekip gitmesini istiyordu.

arkasındaki bedene dönmedi ve tek laf etmeden apartmana girmeyi düşündü. apartmanın kapısına çıkan merdivenlere ulaşırken otomatik açılan lamba bile bozulmuş, arada yardım sinyali gönderir gibi tiz sesler çıkartıyordu. yibo'nun peşinden bir kaç adım attı ve onu bileğinden tuttu zhan.

"iyi geceler."

gözleri yeniden birbirlerini buldu. zhan'ın kayıtsız, dertsiz ve tasasız sırıtışı karnının gıdıklanmasına sebep oldu yibo'nun. 'sana da' demek yerine,

kanatlarından mahrum bırakılmış ‹yizhan›Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin