on dokuzuncu bölüm

333 41 58
                                    

oyunun bitmesinin üzerinden dakikalar geçtikten sonra perdelerin arkasından sıyrılıp, sahne arkasındaki odalara yaklaşan yibo ile zhan ikilisi; kendileri dışında herkesin kostümlerinden kurtulduklarını gözlemleyince zamanın kendileri için çok hızlı akmış olduğunu farkederek, birbirlerine kısa bir bakış atıp, kıkırdadılar. xuan lu seyirci sandalyelerinde oturan ve oyun sonrasında kendi yanına doluşan kalabalığın sorularını sanki bir film yönetmeniymiş edasıyla, işaret parmağıyla burnunun altını temizleye temizleye ve göğsünü kabarta kabarta cevaplıyorken; zhan ile yibo kıyafetlerini çıkarabilmek amaçlı boş olan odalardan birine girdikleri vakit, oda da başka bir kişinin adım sesleri daha yankılandığında başlarını hafifçe omuzlarının ardına doğru çevirdiler.

meng ziyi; beyaz cübbesinden kurtulmuş, topuz şekli verilen kahve tonundaki uzun saçlarını salarak, omuzlarına bırakmış ve ellerini kucağında birleştirerek, çekine çekine ikiliye doğru yaklaşmaktaydı.

zhan ziyi'nin ne dediğini dinlemeden, ona çıkmasını söylemek için bir kaç adım yaklaşacakken, göğsünde hissettiği zarif elin sebebiyle adımlarını yere yapıştırdı ve dudaklarını birbirine bastırdı. yibo ile ufak bir zaman dilimi bile baş başa kalmaları imkansız gibiydi.

yibo zhan'ın göğsünden elini geriye çekti ve önüne düşen saç tutamlarını bir kaç parmağıyla, arkaya doğru ittirdi. "bir şey mi oldu?" bir kaşını kaldırırken, gözlerini kısarak kapının girişindeki kıza yöneltti sorusunu.

ziyi dili ile dudaklarını ıslattı, genzini temizlemek amacıyla öksürüp durdu. boğazı düğümlenmiş gibi hissetmeden edemiyordu. sözcükler bir türlü dudaklarını aşıp, karşıdaki kişilere doğru ilerlemiyordu.

"ne diyeceksen çabuk söyler misin, aşırı terledim?" zhan dikildiği yerde homurdanıp duruyor, ellerini birer yelpaze gibi kullanarak kendisini terleme durumundan kurtarmaya çalışıyordu. yibo, zhan'ın ziyi'ye olan tutumundan rahatsız olmuştu ancak empati de kurabiliyordu. sonuçta yibo sonunda zhan'a duygularından bahsetmişti ve zhan sevdiği adam ile daha fazla vakit geçirebilmek istiyordu. ve hayat, onlara karşıymış gibi sürekli baş başa kalmalarını engelliyordu. yine de ziyi'nin önemli bir husus için yanlarına uğradığını hissedebiliyordu yibo, bu yüzden zhan'a 'ağzını kapa ve bekle' bakışını attı. zhan ağzına fermuar çekiyormuş hareketi yaptı ve arkasında bulunan tabureye oturup, bacak bacak üzerine attı.

"bilmiyorum, benimle aynı durumda olup olmadığınızı ancak bir haftadan beridir bir takım görüntüler beynimi istila etmeye başladı ve belki komik bulacaksınız ama bu görüntüler oynadığımız oyun ile alakalı."

ziyi'nin dudaklarından nihayet dökülen sözcükler ikilinin hayretle, başlarını öne doğru uzatmalarını sağladı. kaşları şaha kalkmış, dudakları açılabildiği kadar açılmış, göz bebekleri kısık gözlerine rağmen irice büyümüştü yibo ile zhan ikilisinin.

"sanırım, aynı durumdayız." ziyi gördüğü tepkiyi bu düşünceye yorumladı ve rahat bir nefes verdi. "delirmemiş olduğumu bilmek rahatlattı beni." göğsünde konumlanmış elinin parmakları, kıyafetini hafif sıkarken; bilye boyutundaki göz bebekleri sağa-sola titremeye başladı. vicdan azabı duyuyormuş gibi bir hali vardı.

"özür dilerim." özrünün sebebini anlayamamış olan ikili, sakince birbirlerine bakındı. zhan, elini çenesinin altına getirerek, çenesini okşamaya başladı. yibo bakışlarını yeniden ziyi'ye doğru çevirdi.

"siz, bilmiyorsunuz." ziyi'nin az önceki rahatlamış tutumundan eser yoktu şimdi.

"çünkü size açıklayacak zamanım asla olmadı. içimde büyüyen bu vicdan azabı öldükten sonra, hatta yeniden doğmamdan sonra bile asla son bulmadı. yibo, seni ilk görüşümde kalbim sıkıştı. nedeni bilinmez, gözyaşları dökmeye başladım. bunun için sana yakınlaştım, o an amacımın bilmediğim soruların cevaplarını bana öğretmen olduğunu sanıyordun. zhan ise, onun sevgisinden kuşkulanıp, sana yanaşıyor olduğumu sanıyor olmalıydı. ikisi de değildi, sadece bu duygunun, bu vicdan azabının sebebini öğrenmek istemiştim. sonra zhan ile seni yakınlaşırken görünce, içimden bir ses daha fazla yaklaşma onlara. uzakta dur iyilikleri için, demeye başladı. zhan," ziyi zhan'a doğru çevirdi başını. "seni gerçekten sevmiştim ve sen benden ayrılmak istediğini söylediğinde fazlasıyla yıkılmıştım. sebebinin yibo olduğundan emin hale geldim bir süre sonra çünkü sen benimleylen yibo ile olduğun zamanki kadar gülümsemezdin bile." ziyi irislerini, kucağındaki ellerine çevirdi. ayakta zor duruyor gibi görünüyordu.

kanatlarından mahrum bırakılmış ‹yizhan›Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin