17( M)

3.1K 126 67
                                    

Sonunda geri dönebildim. Yorum ve oylarınızı bekliyorum.

















*mon âme est sale














Şeytanla yaptığım anlaşmadan galip gelmiştim; ve şimdi şeytanın kapısının önündeydim. Beni bu kirli ara sokağa sokan aracı adam sayesinde en üst patrona ulaşabilmiştim. Onu daha önce hiç görmediğim için dış görünüşünü içten içe merak ediyordum. Muhtemelen yaşlı, göbekli, sapsarı dişleri olan bir bunağın tekiydi.

Olduğum yerde heyecandan kasılırken, kapının açılmasını beklemeye devam ettim. Saliseler saatmiş gibi gelirken; önümdeki tahta siyah kapı açıldı ve iri yapılı bir adam eliyle içeri girmemi işaret etti.

Titreyen bacaklarımla odaya adım attığımda nefes alamayacağımı hissettim. Oda da kan kırmızısı ve siyah renkleri hakimdi. Biraz kiliseyi andıran bir iç tasarımı vardı. Bakışlarımı odanın içinden çekip karşımdaki adama çevirdiğimde gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

Yaşlı bir bunak olarak beklediğim patron muhtemelen otuzlarında olan genç bir adamdı. Üzerinde beyaz bir tişört vardı. Oturduğu masaya dirseğini yaslamıştı ve elini çenesinde yumruk oluşturmuş bir şekilde bana bakıyordu. Keskin bir çene hattı, düzgün bir burnu, buğday renginde bir teni vardı. Bal köpüğü renginde olan gözleri beni görmeye aşina gibiydi.

Eh uzun zamandır onun için dans ettiğinden olabilir mi?

Titrek adımlarım yavaşladı ve hatrı sayılır bir uzaklıkta masasının önünde durdum. Bu halim onu neşelendirmiş olmalı ki kıkırdadı. Hiç şeytan gibi durmuyordu. Bu adama niye şeytan diyorlardı ki?

"Merhaba Pranpriya." Tok ve erkeksi ses tonu kulaklarıma dolduğunda kaşlarım çatıldı.

"O ismi kullanmaktan pek hoşlanmıyorum." Soğuk ses tonumu duyduğunda kaşları havalandı.

"Üzgünüm, Lalisa. Bunu bilmiyordum." Kaşlarım havaya kalktı.

"Senin her şeyi bilmen gerekmiyor mu?" Patavatsızca konuştuğumu fark edince ellerimi yumruk yapıp hafifçe öksürdüm.

"Yani şey, sizin demek istemiştim." Hoş ses tonuyla bir kahkaha attığında, kanımın kaynadığını hissettim. İçimdeki fahişe kadın karşımdaki bu adamın ellerini vücudumda hissediyordu; ve ben bundan fazlasıyla zevk alıyordum. 

"Sorun yok. Bana sizli bizli konuşmak zorunda değilsin." Eliyle masanın önündeki koltuğu işaret etti.

"Otur lütfen."

Titreyen bacaklarıma zorlukla emir verip dediği yere oturdum. Altımdaki kısa mini etek anında yukarıya doğru çekilirken, bakışları bacaklarıma kaydı. Ellerim istemsizce bacağımı okşadığında, şu an olduğum yerden kalkıp kucağına oturma isteğiyle dolup taştım. Tanrım karşımdaki adam çok yakışıklıydı ve benim yakışıklı adamlara zaafım vardı.

"Benden bir şeyler istemiştin." Bakışları tekrardan yüzüme döndüğünde onu kafamla onayladım. Oturduğu yerden elinde bir dosyayla kalktı. Masasının arkasından çıktığında üzerindeki yırtık siyah jeani görme şerefine eriştim. Karşımdaki koltuğa oturdu ve ortamızdaki sehpaya dosyayı bıraktı.

"Okuduğunda pek mutlu olacağını sanmıyorum."

"Zaten mutluluğa alışkın bir bünyem yok."

Bir şey demesini beklemeden önümdeki dosyayı aldım ve hızlıca kapağını açtım. Eğer bekleseydim kendimde bunu yapacak cesareti bulamazdım.

mouvement | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin