26

1.8K 103 8
                                    

Oy ve yorum vermeyi unutmayalımmmmm















* apprends-moi à aimer













Elimdeki kahve kupasıyla balkonda oturmuş, gecenin karanlığını ışığıyla delip geçen dolunayı izliyordum. Bütün gün şirkette koşuşturmuştum. Düzenli ve tempolu iş yorucuydu. Fakat bedenim bundan daha yorucu işlerde çalıştığı için, bu durum bana çok tatlı bir yorgunluk olarak geliyordu.

Şimdi burada, yeni, temiz ve büyük evimin balkonunda oturmuş sevdiğim adamı beklemek; senelerce çektiğim çileye değerdi. O, benim için o kadından kurtulmuştu. Şimdi ben de onun için çabalamak istiyordum.

Zilin sesini duyduğumda oturduğum yerden kalktım. Adımlarım sakin ve yavaş olsa da, kalp ritmim aynı şekilde değildi. Kısa yürüyüşümün ardından ulaştığım kapıyı açmadan önce derin bir nefes aldım.

Kapıyı açtığımda aldığım nefesi geri vermediğim için pişman olmuştum. Çünkü Jeon Jungkook üzerindeki gri eşofman takımı ile hayatımda gördüğüm bütün erkekleri tekte eleyecek kadar yakışıklı duruyordu.

"Merhaba bebeğim." Boğuk ses tonu kulağıma iliştiğinde, içeriye davet etmemi beklemeden tek adımda yanıma geldi. Ayakkabılarını seri bir hareketle çıkarırken, tek kolunu omzuma doladı ve şakağıma uzun bir öpücük kondurdu.

"Saçlarını iyi kurutamamışsın biraz nemli kalmış." Omzumdaki eli saçlarımı okşarken dut yemiş bülbül gibi sadece onu izliyordum. O ise halime tatlı bir tebessümle karşılık verirken aynı zamanda kapıyı kapatmış ve kendisiyle beraber beni içeriye doğru yönlendirmişti.

"Kardeşin evde değil mi?" Artık cevap vermem ve bir şey demem gerektiğinin bilincinde olarak kafamı yavaşça salladım.

"Arkadaşlarıyla kalmak istedi." Kuru sesim yüzümü buruşturma isteği yaratsa bile kendime hakim olmuştum. Jungkook kafasını anladığını belli eder bir şekilde salladığında gözlerini yüzümden çekti. Evimi bir alıcı edasıyla süzerken ellerini bedenimden ayırdı ve eşofmanının cebine koydu. Yavaş adımlarla hem evi inceliyor hem de her detayı beynine kazır gibi gözlerini etrafta gezdiriyordu.

"Şirin bir eviniz var. Çok sevdim."

"Tabii sana bu küçük gelmiştir. Şu meşhur yerde büyük bir dairen var diye duydum." Ona atıfta bulunmam kıkırdamasına sebep olmuştu.

"Evet o dedikodular doğru." Bakışları hiç bana değmeden köşedeki kitaplığa ilişti. Adımlarını oraya yönlendirip eline Jiwon ile beraber çekildiğimiz fotoğrafı aldı.

"Belki bir gün beraber yaşarız." Gözleri hiç bana kaymasa da, bakışlarının yoğunluğunu tenimde hissedebiliyordum.

"Bir şey içmek ister misin?"

"Kahve olabilir." Onu görmese bile kafamla onayladım.

"Sen etrafa bakınırken kahveyi yapıyorum. Koridorun sonundaki oda benim. Sağ taraftaki Jiwon'un. Eğer bakmak istersen." Cevap vermesini beklemeden adımlarımı mutfağa yönlendirdim. Nasıl kahve içtiğini bilmediğimden kendime yaptığım gibi filtre kahve yapmak için kahve makinesini çalıştırdım ve dolaptan siyah bir kupa aldım.

Jungkook ne sever, ne içmekten hoşlanır, en sevdiği renk nedir, nereye gitmeyi sever, ne tarz filmler izler hiçbirini bilmiyordum. Televizyonda yansıttığı Jungkook ile normal hayattaki Jungkook nasıldı onu da bilmiyordum. Bu durum canımı sıkıyor olsa da zamanla onunla ilgili her bir detaya sahip olmak için çabalayacağımın hissiyatiyle kendimi toparladım.

mouvement | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin