12

2.6K 152 93
                                    

Oy vermeyi unutmayın!









* tu n'as nulle part où aller







Buraya geleceğimden o kadar emin olması sinirlerimi bozmuştu. Ama yine de buradaydım. Her gün geldiğim ve dans ettiğim bu izbe sokak şuan da bomboştu. Haftanın üç hatta belki beş günü buraya gelir dans ederdim. Bazen dans dövüşlerine bile katılırdım.

Çoğu insan bana Killer diye seslenirdi. Çünkü insanları şaşırtarak dans etmeyi severdim ve bu da onları deliye döndürür; öldürürdü.

Çok olmasa da bu sokak dansı işinden para kazanıyordum. Küçük bir artı bir evimde beni bekleyen sekiz yaşında bir erkek kardeşim vardı. Ben istediğim gibi üniversiteye gidememiştim. Ama onu okutup, en iyi okullara göndermek benim görevimdi. Onu en iyi şekilde yetiştirmek için çalışmam gerekiyordu.

Babamı hiç tanımamıştım. Jiwon ile öz kardeş miydik, emin bile değildim. O annem olacak orospu, o kadar çok milletin altına yatıyordu ki; belki de başka çocukları da vardı.

Sen de herkesin altına yatıyorsun.

Beynimde yankılanan bu ses beni bitiriyordu. Her zaman doğruları yüzüme çarpıyor ve beni yerle bir ediyordu. Eh, en azından korunmayı biliyordum öyle değil mi? Hem eğer bir çocuğum olsaydı, asla o orospu gibi zengin bir koca bulunca onu terk etmezdim. Annemin bize yaptığı buydu. Ve ben üniversite okumam gereken zaman da gündüzleri bir kafede çalışıyordum. Geceleri ise sokakta dans ediyordum.

Kafedeki işim tehlikeli değildi. Hatta çok şirin bir kafeydi. Ama oradan aldığım para sadece kira ve faturalara yetiyordu. Jiwon'nun daha iyi bir eğitim görmesi için daha fazlasına ihtiyacımız vardı. Sokakta dans etmeyi seviyordum. Dans etmeyi her zaman seviyordum. Seksi ve güzel olduğumun farkındaydım. İnsanlar beni görmek istiyordu. Benim üzerime bahislere giriyordu. Ama böyle ortamlarında tehlikeleri olabiliyordu. Tepemdekileri memnun edecek kadar iyi dans etmezsem, evimin kapısına dayanıp beni tehdit edebiliyorlardı. Daha önceden yapmışlardı.

Bu yüzden her zaman bu dar ve pis sokakta dans etmiştim. Bir sürü şirket bana iş teklifi etmişti. Ama onlardan korktuğum için hepsini reddetmiştim. Ben de isterdim bir şirkette çalışıp, düzenli bir hayatım ve gelirim olsun. Ama bu sokaktan ayrılırsam başıma ne geleceğini biliyordum ve onları durdurmak için hiçbir gücüm yoktu. Sadece yirmi üç yaşında, bok gibi hayatın içinden kardeşini kurtarmaya çalışan genç bir kadındım.

Sessiz sokakta sakız patlatma sesimin dışında bir ayak sesi duyduğumda; yaslandığım duvarda dikleştim. Üzerinde mavi yırtık bir jean vardı. Beyaz tişörtünü jeaninin içine tıkıştırdığı için ince beli belli oluyordu. Yüzünde maskesi yoktu. Muhtemelen bu saatte buraların sakin olduğunu biliyordu.

Her şeyini bildiği gibi.

İç sesimi es geçerek bana adımlamakta olan adama dikkatimi verdim. Adımları dibime girene kadar durmadı. Ayakkabıları, ayakkabılarımın ucuna değdi. Göğsü göğsümü delip geçecek gibiydi. Uzun boyuma rağmen kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım. Yüzüne ifadesizce bakarken, bana yandan bir gülüş attı. Ben de çiğnediğim sakızı patlattım.

"Şu ifadesizliğin beni delirtiyor." Sesi her zaman ki gibiydi. İnsanı çıldırtacak derece de güzel bir ses tonu vardı. Libido yükseltirdi. Bir an inlemesi nasıl olur diye düşündüm. Bunu öğrenmemin bir yolu vardı değil mi?

"Konuşmayı uzatacak mısın? Yoksa burada mı sevişeceğiz." Kaşlarını kaldırdı. Onu şaşırtacak ne söylemiştim ki?

mouvement | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin