*vous le valez bienJiwon'un başını okşayıp alnından öptüm. Hayatımdaki tek değerli varlığım oydu. Her şeyi onun için yapmıştım. Şimdi ise hem onun için hem de kendim için yaşıyordum.
Bundan 6 ay önce verdiğim karar hayatımı tamamen olumlu yönde etkilerken; mutluydum. Artık insanların o dar sokakta bana olan kirli bakışlarını görmüyordum; ya da kafede gece geç saatlere kadar çalışmıyordum. Üstelik kazancım eskisinden daha fazlaydı ve Jiwon sürekli benimle olduğu için daha mutluydu.
Evimi ve yaşadığım yeri değiştirmiştim. Üzerimde artık ucuza kiraladığım kıyafetler yoktu. Jiwon daha iyi bir okulda eğitim görüyordu. Ve ben de yeteneğimin karşılığını alıyordum.
BigHit ile uzun süreli bir sözleşme imzalamıştım. Bunu henüz basına yaymak istemediğimi belirttiğimde beni anlayışla karşılamışlardı. Aylarca Jiwon hariç herkesten kendimi saklamıştım. İşlediğim günahların cezasını benliğime ben vermeye çalışıyordum. Annem olacak o kadın gibi davrandığımı fark etmem çok uzun zamanımı almıştı; fakat kendimi değiştirmem çok uzun sürmemişti.
Bundan 6 ay önce, Martin ile tanışmam ve o gün orada yaptığımız seks bütün düşüncelerimi değiştirmişti. Bir dansçı ve sanatkar gibi değil, bir fahişe gibi davranıyordum. İnsanlar dansımı değil, seks yeteneğimi konuşuyordu. Bunlardan kurtulmam gerektiğini Martin ile seviştikten sonra o'nun aklıma gelmesiyle anlamıştım.
Jeon Jungkook, bedenimi esir aldığı gibi, hiçbir güzel duyguyu hissedemeyen kalbimi de esir almıştı. Onun için kendime çeki düzen verip, BigHit'in teklifini kabul etmiştim. Martin ile dostça anlaşıp, aramızdaki o meseleyi konuşmamak üzere kapatıp; kendimi o kirli ara sokaktan tamamen kurtarmıştım. Tek sorun ise onun karşısına çıkamamamdı.
Annem olacak kadın Jungkook'u o kadar iyi takip ediyordu ki, ona zarar vermesinden korkarak, Jungkook ile iletişime geçememiştim. Bu yüzden BigHit ile anlaşıp, bir süre beni gizli tutmalarını rica etmiştim. Ama şimdi her şey tersine dönmüştü. Çünkü Jungkook'un babası ve o iğrenç kadın boşanmışlardı. Dolayısıyla hiçbir maddi gücü kalmayan o küçük fahişe benden uzaklaşmıştı.
Yani Jungkook'un karşısına çıkmamın tam sırasıydı.
Kendimi tamamen kamufle etmiş bir şekilde şirkete atarken, bir yandan da düşündüğüm şeyleri kafamdan kovaladım. O kadın tekrardan güçlenmeden onu yenmeli ve karşıma çıkmasına engel olmalıydım. Benimle her ne derdi vardı bilmiyordum, bilmekte istemiyordum; fakat bu sorunun ucu Jiwon veya Jungkook'a uzanırsa yapacaklarımın sınırı olmayacağını da biliyordum.
Hızlı adımlarla ikinci katta ki odama doğru ilerlerken bir yandan da etrafı kontrol ediyordum. BTS, bu aralar şirkette fazlasıyla vakit geçiriyordu ve Jungkook ile karşılaşmak şu an istediğim bir şey değildi. Zamanı geldiğinde onunla o kadar güzel bir karşılaşma yaşayacaktık ki, sonunun yatak odasında biteceğinden emindim.
Kendimi hızla odama attığımda kafamdaki şapkayı ve yüzümdeki maskeyi çıkartıp bir kenara fırlattım. Tam da o esnada telefonumun sesini duyduğumda, kimden mesaj geldiğinden emindim.
Jeon.jungkook
Lalisa?Lalisa.monoban
Merhaba.Jeon.jungkook
Tanrım!
Aylardır seni arıyorum ve sen sadece kuru bir merhaba mı diyorsun?Lalisa.monoban
Sakin ol Jeon.
Ben de sizi özledim :)
![](https://img.wattpad.com/cover/224792163-288-k750869.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mouvement | liskook
Fanfictie"Bu tene defalarca dokundum Lalisa. Sadece tenine değil kalbine de dokunmak istiyorum." Fısıltısı vücuduma yayılırken yüzüme soğuk bir gülüş oturdu. Bedenimi bir adım öne attım ve kollarından kurtuldum. Tamamen ona döndüğümde gözlerindeki umut kırın...