Ölen Ruh

66 11 10
                                    

10 Yıl sonra (16 yaşındayken)

Elveda ruhum,
Elveda gençliğim,
Elveda dünya,
Elveda ben...

Ondan yaşça büyük adamın elleri tişörtü kopardı.

Hiç mi vicdanınız yok sizin? Senden 30 yaş küçük birini taciz edecek kadar aşağlıksın!

Her bir dokunuşu; bedenimin kasılmasına sebeb oluyordu. O pis ellerini üzerimden çekmiyordu, çekecek kimse de yoktu. Olmayacaktı...

O bedenime dokundukça tek hissetiğim tiksintiydi. Korkuydu. Pişmanlıktı. Özlemdi.

Ağlamıyordum artık.
Çırpınmıyordum artık.
Yapamıyordum çünkü.
Gücüm yoktu.
Kendime inanacak gücüm yoktu.

Çırpınmalarımın bir anlamı var mıydı? Beni kurtarabilirler miydi?

Hayır...

Ben kurtulamazdım...

Sanki ruhum kuş olup uçuyordu. Bedenimi terk ediyordu. Kanadı kırık bir kuş, kanat çırpsa uçar mıydı? Yoksa yere çakılır mı?

O bana acımıyordu ancak ben kendime acıyordum.

Ölen ruhuma...

Biten gençliğime...

Solan hayallerime...

Veda eden kendime acıyordum.

"Gözlerini kapa!"

Dediğini yaptım. O belki dokunmaktan zevk alıyordu ama ben annemi görüyordum. Bana şevkatli bakışlarını, babamın gurur verici sözlerini duyuyordum.

Babamın sesi kulaklarımda yankılandı.

"Kadınların kimseye ihtiyacı yoktur. Hemde hiç kimseye."

"Neden baba? Onlar yalnız kalmayı mı sever?"

"Hayır güzel kızım. Onların kalbinde öyle bir güç vardır ki kimse orayı yıkamaz. Hiç kimsenin orayı yıkmaya gücü yetmez..."

Sonra annemin sesi,

"Korktuğun zamanlar evde kimse yoksa çığlık at. Birileri duyar gelir. Bize haber verirler. Anlaştık mı?"

"Anlaştık!"

Çığlık atsam duyarlar mı? Bana yardım ederler mi?

Denemekten zarar gelmez!

Son ses çığlık attım. Belki bir umut birisi gelir beni burdan çekip, kurtarır diye...

Ama kimse gelmedi.

Ruhum da veda etti...

Your Eyes Tell ❦ Jeon Jungkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin