Sabah uyandığımda arkamda hala varlığını sürdüren beden kafasını kaldırıp yüzünü bana gösterdi.
"Günaydın meleğim."
Arkamı dönüp boynuna sokuldum. Vanilya kokusu beni hiç olmadığı kadar rahatlığa sürüklüyordu.
"Günaydın Hyungie."
"Sevgilimden Hyungzone yedim."
Kahkaha atıp daha sıkı sarıldım.
"Aslında ismini aegyolu söylemiştim ama, sen bilirsin yine de."
Bir süre durup düşündü. Ardından bana bakıp kafasını boynuma gömdü ve üzerime çıktı. Ellerimi başımın üzerinde tek eliyle birleştirdi ve diğeriyle de beni gıdıklamaya başladı.
Yerimde kıvranıp nefessiz kahkaha atıyordum. Ellerimi kurtarmak istiyordum ama güçlü parmaklarından dolayı yerinden bile kıpırdatamıyordum. Bacaklarımı beline doladığımda dikkati dağıldı ve ellerimi tutan elinin baskısı büyük ölçüde azaldı. Tam o sırada onu yatağa itip kucağına çıktım. Aşağıdan bana gözlerini kocaman açmış bakıyordu. Ben ise nefesimi düzenlemekle uğraşıyordum.
"Çok güzel gülüyordun ama, niye keyfimi bozdun ki?"
"Gülmekten ölecektim Tae, bunu mu isterdin ki?"
Dudaklarımı büzüp konuştuğumda kan kırmızısı gözleri koyulaştı ve dudaklarıma bakarken yutkundu. İstediğini farkettiğimde üzerine uzandım ve dudak dudağa geldik.
"İstersen öpebilirsin."
Kısık sesimle transtan çıktı ve kafasını çevirdi. Boynuyla bakışıyordum.
Beni istemiyor muydu?
"Aklındaki düşünceleri sil meleğim. Emin ol her şeyden çok istiyorum seni. Sadece bekleyelim. Sen duygularından emin olmadan sana kesinlikle dokunmayacağım. Sen zaten benimsin aşkım, benimlesin."
Güzel düşünüyordu, ama beni istemediğini aklımdan silemiyordum.
" Hala kırgınsın değil mi bana? O yüzden istemiyorsun. "
" Meleğim, güzel sevgilim benim. Bin küsür yıllık hayatımda olan en güzel şeysin sen. Sana bitiyorum ben, nasıl istemem? Hem, bana gerçek amacını açıkladın, sana nasıl kırgın kalırım? İçime çekemediğim kokun kızmaz mı bana?"
" Kızar tabii. Biraz böyle kalabilir miyiz, çok hoşuma gitti. "
" Kalalım bakalım. "
" Bugün dersim var ama hiç gitmek istemiyorum. "
" Olmaz öyle, seni ben götüreceğim hatta. İstersen çıkışta almaya gelirim, tekrar eve geliriz, ne dersin? "
" Harika olur."
Ben bedenine sokulmuş, kokusuyla mayışmışken birden bire kaskatı kesildi. Ardından ne olduğunu anlayamayacağım kadar hızlı bir şekilde yataktan kalktı.
Gözleri, sikeyim gözleri sarıydı ve parlıyordu.
" Vampir var, civarda vampir var. Sikeyim Hoseok hepsinin öldüğünü söylemişti."
Bana bakınca ürperdim. Bayıldığım kırmızı gözleri yoktu artık.
"Meleğim, şimdi arkama geçiyorsun ve asla korkmuyorsun tamam mı? Beni takip et ve korkma. Sana bir şey olmasına asla izin vermem."
Gözlerimin bile titrediğini gördüğünde beni yataktan olağanüstü bir güçle kaldırdı ve arkasına aldı. Ellerimi üzerindeki kırmızı saten pijamaya sıkıca sardım ve yürümeye başladık. Odadan çıkıp temkinli adımlarla aşağıdaki salona ilerlediğimizde korkudan neredeyse altıma işeyecektim. Ama garip bir şekilde güven de hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wizard×Taekook ✓
Fanfiction" Dóiteáin Krallığı'nın tek prensi Kim Taehyung. Anne ve babası yakılarak öldürüldükten kısa bir süre sonra tahta çıkmıştır ve ülkeyi layığıyla yönetmiştir. Bir prenses yerine, soylu olmayan, yoksul bir erkekle evlenmiştir. Kim Jeongguk, tarihin gör...