-1.2-

2.4K 215 99
                                    

-M-

"Yoongi, öğrencim olmayı kabul ettin. Bir büyücü olmak için yaratılmadığından, seni büyücülükle kutsamam gerekiyor. Göz rengini kaybedeceksin ve biz hemen çalışmalara başlayacağız. Buna razı mısın?"

Jeongguk, Yoongi'nin gözlerinin içine bakarak konuştuğunda Yoongi önce Jimin'e baktı. Jimin kafasını sallayıp ona gülümsediğinde Yoongi'nin gözleri beni buldu. Aynı şekilde yüzümdeki gülümsememle onaylayıp göz kırptım.

" Razıyım, Efendi Amethyst. Öğrenciniz olmaya, öğretmenim olmanıza razıyım."

Meleğim gülümseyip görünüm değiştirdi. Bende her seferinde aynı etkiyi yaratan görüntüsü dilimin tutulmasına sebep oluyordu. Bembeyaz uzun saçları, parıldayan mor gözleri ve zarif hareketleriyle bir tanrı kadar kusursuzdu.

O benim tanrımdı. Benim kan şarabım. Benim Dionysus'um.

Jeongguk tanrımdı. Ben ise onun kuluydum, müriti, memnu olanı, mutantan hayatının tek sade varlığı.

Biz birbirimizin sebebiydik, varolma ve ölüm.

Dudaklarının arasından dökülen kelimelerle Yoongi'nin göz rengi açılıyordu. Git gide göz akı rengi kalmaya başladığında gözleri kapandı.

"Sonsuz yaşamın sebebi, kristal büyüsünün efendisi, dört büyük büyücünün öğrencisiyim. Etimle, kemiğimle, kanımla, Efendi Amethyst'in müritiyim. Bana gösterilen ve öğretilenler benimle kalacak, kanım vücudumdan yok olsa dahi bildiklerim benimdir. Öğretmenim, eğitimcim, Efendim Amethyst'e sonsuzlukla bağlanacağıma, yerin ve göğün yaratıcısı Yüce Aventurin huzurunda yemin ederim."

Dilinden dökülen kelimeler kendine ait değildi. Bağlılık yemini, anca birine bağlanırken onun isteği doğrultusunda söylenebilirdi.

Yoongi gözlerini açtığında parlayan mor renk evin ortasında adeta ışıldamış, gözlerimizi kapatma ihtiyacı doğurmuştu. Aynı şekilde evin içinde bir mavi renk de peyda olmuş, NamJoon'un gözleri deniz mavisi renginde parlamıştı.

"Yeminlerinizi ettiniz, öğrenciler. Arka bahçe tamamen büyüyle görünmez halde. Temel güdülerinizi öğreneceksiniz. Hadi başlayalım."

Meleğimin kıyafetleri birden bire farklı kıyafetlere dönüştüğünde koca bir siktir çektim. Bol deri pantolonu, vücuduna yapışan siyah boğazlı kazağı, siyah tabanlı botları ve yukarıdan topuz yaptığı beyaz saçlarıyla afet gibiydi. Elindeki küresini yok edip ellerini beline koydu. Arka bahçeye gittiğimizde Jimin, ben, YugYeom ve Peridot Jeon'un Yoongi'yi çalıştıracağı yere gelmişti. Diğerleri Aquamarin'in NamJoon'u çalıştıracağı yerdeydi. Hepimiz savaşa hazırlanmalıydık, bu yüzden biz de eğitim görecektik.

Büyücüler, büyü yapmaya zaman kalmadığında fiziksel güçle mücadele ederlerdi. Bu yüzden de dövüş yetenekleri tüm varlıklardan daha üstündü. Yani, sevgilimin bir öğrencisi de ben olacaktım.

İlk günkü kıyafetlerimi giymek yerine rahat olmak için diktiğim kıyafetleri geçirdim üzerime. Tam bir on yedinci yüzyılda sevdiği kızı korumak için dövüşen erkekler gibi görünüyordum. Ama ne on yedinci yüzyıldaydık, ne de bir kız için yapıyordum.

Bir erkeğe deli olmuştum ve onun için ölürdüm bile.

Tamamen giyindikten sonra düz taban uzun çizmelerimi de giyinip uzamış saçlarımı yukarıdan toplamıştım. Jeon'umun saçları ne kadar beyazsa benimkiler de bir o kadar siyahtı.

Aşağıdan hiçbir ses gelmiyordu, camdan baktığımda hiçbir şey görmedim. Büyü cidden harika bir şeydi.

Bahçeye çıkıp küreden içeri girdiğimde üzerime uçan Yoongi ile yere düşmüştüm. Şaşkınlıktan yerimden bile kalkamazken Yoongi toparlanmış ve hırlayarak meleğimin üzerine atlamıştı. Peridot kolumdan tutup kaldırırken gözlerimi yüzündeki alaycıl gülümsemesi ile dövüşen sevgilimden ayırmıyordum.

Wizard×Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin