8 yıl sonra..:
Sindiğim kayanın ardından , uzaktaki ağaçların dibindeki çalıyı rahatça kemiren geyiğe odaklandım. Elimdeki okun yayını sıkı sıkıya sardım ve ses çıkarmamaya özen göstererek geyiğe doğrulttum. Yayı gerdim , gerdim , gerdim. Etraftaki kuş cıvıltılarını bile duymuyor , gözümü geyikten ayırmıyordum.
Derince bir nefes aldım ve oku serbest bıraktım.
Havayı delen ok , geyiğin boynunun hemen üstünden sıyrılıp ağaca saplandı. Geyik büyüyen gözleriyle hızla kaçıp gitti.
"Hadi ama..."
Bozulan moralim ile çimen ve çiçeklerin arasından okun saplandığı yere gittim.
O kadar küçücük tavşanı yakalayıp bu koca şeyi kaçırmam tam bir saçmalıktı. Derince iç çekip ağaca saplanmış okumu çıkardım.
Eve geri dönerken bir ağacın dibindeki oyuktan yakaladığım tavşanların kulaklarını bir demet yapıp havaya kaldırdım. Tavşan eti güzeldi ama asıl favorim babamın bize getirdiği geyik etleriydi.
Bugünkü avımı sonlandırdım ve 8 yıl önce babamın ormanın içine yaptığı eve doğru yola çıktım. Kuş cıvıltıları kulağıma bir melodi gibi gelirken araya karışan karnımın gurultusu beni gülümsetti. Adımlarımı hızlandırdım. Çalılara takılan eteğimi kurtara kurtara eve vardığımda evimizin önündeki ördeklere gülümsedim. Sıra sıra olmuş gidiyorlardı.
Evimiz çok büyük değildi. Bence annem , babam ve bana fazlasıyla yetiyordu. El emeği göz nuru evimizin kapısını tıklattım.
Bir müddet bekleyip tekrar tıklattım. Sabırsızın tekiyim biliyorum.
Kapı açıldı ve gözlerimin önüne çiçek annem serildi. Üzerindeki yeşil gecelik ona çok yakışmış , dağınık saçları ise ona ayrı bir hava katmıştı.
" Clara... "
Sesindeki pürüzü farkedip onu öksürerek temizledi.
"Birtanem hoşgeldin."
Yanaklarının al al ve dudaklarının hafif şişmiş olduğunu görerek birşeyleri yarıda böldüğümü fark ettim. İçimdeki şeytan hiç çekinmeden kahkaha attı. Ben ise bıyık altından gülümseyerek mırıldandım.
" Hoşbulduk çiçeğim. "
Elimdeki tavşanları onun eline tutuşturdum. İçeri adımlarken annemi ve özellikle babamı nasıl ikna edeceğimi düşünüyordum. Evimizde bir oturma odası , bir mutfak , bir oda -benim odam- ve bir banyo vardı. Kapımız da küçük bir koridora açılıyordu. Koridordan hemen sağa döndüm ve mutfağın içinde gözlerimi gezdirdim.
Masanın üstündeki tabakta kurabiyelerin bana sırıtıp göz kırptığını görünce gözlerim kalp şeklini aldı. Hızlı adımlarla oraya yürüdüm. Bir tanesini alıp ağzıma attım ve yüzüm zevk dalgası ile gevşedi.
Bu tadı küçüklüğümden beri seviyordum. Annem ne zaman beni moralim bozuk görse üşenmeden gidip kurabiye yapardı. Bazen sırf o kurabiye yapsın diye moralim bozuk gözükmeye çalışırdım. Açıkçası şeytanın kendisiydim. Omzuma taktığım yayı ve sadağı(ok konan yer) çıkardım ve pencere kenarına yaptığımız malzeme yerine bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Serenat (DÜZENLENİYOR)
FantasyHer hikayede seni çekebilecek olan herşey toplandı ve bir hikayeye sığdırıldı. Macera , süper bir olay örgüsü ve aşk... Belki birazcık da mizah... Doğaüstü güçler üzerine kurulu bu romanda entrikanın , hayretin ve savaşın dibini göreceksin. Daha faz...