Karanlıktaki gözümü alıp Jakeb'a baktım. Üstünde gömlek ve altında kahve-siyah karışımı bir pantolon vardı. Gömleğinin üstüne de kolsuz deri ceket giymişti ve bunun sayesinde oldukça karizmatik görünümlüydü. Pantolonunun kemerinin yanlarına astığı hançer kabzaları dikkat çekiciydi. Gözlerim ne demek istediğini anlamak istercesine yüzünde gezdi. Çıkmaz delik ? Hayatımda ilk defa duyuyordum.
"O da ne ?"
Jakeb gözlerini gözlerime değdirdi ve konuştu. Dudağının kenarı alayla yukarı kalkmıştı.
"Halktan uzak yaşadığını o kadar belli ediyorsun ki... "
Ofladım ve sözünü kestim.
"Büyük ihtimalle şu saçma kehanetlerden biri , değil mi ?"
Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı ve saçlarını düzeltti.
" O saçma kehaneti yaşadığımızın farkındasın değil mi ?"
Gözlerimi -oldukça fazla belli ederek- devirdim. Bu adam şimdiden sinirimi bozmaya başlamıştı. Bu delik hakkında hiçbir şey bilmemem ona katlanmak durumunda olduğumu gösteriyordu. Bu da benim karakterimdeki bir kız için felaketti. Gerçekten bir şeye ihtiyaç duymak , hiç bana göre değildi. İç çektim ve buradan olabildiğince hızlı çıkmayı diledim.
"Işık kaynağın var mı ?"
Ondan gelen soru karşısında başımı sağa sola salladım. Fakat eğer konsantrasyonumu güzel toplarsam bir ışık topu oluşturabilirdim. Bunu nasıl mı öğrenmiştim ? Yolda gelirken uğradığım mağarayı aydınlatmak için uzun uğraşlar sonucunda başarmıştım. Tabi ki de doğaüstü güçler bunu gerektirirdi. Ama eğer bunu burada yaparsam , tek sıkıntı yanımdaki kişinin bunu oldukça garipsemesi olurdu. O zaman son çözüm , benim ışık topumdu.
"Senin var mı ?"
Suratına baktım. Sorumla birlikte elini cebine götürdü ve oradan küçük ama parlayan bir taş çıkardı. Mavi ışığı , karşımızdaki karanlık yeri birazcık da olsa aydınlattı ve oranın bir koridor olduğunu anladım.
Beni beklemeden , önümden koridora doğru yürümeye başladı.
" Arkamda dur yoksa herhangi bir tuzağa düşme ihtimalin çok yüksek."
Gözlerimi devirdim. Bu adam ya kendini bir şey sanıyordu ya da salağın tekiydi. Yayıma okumu takıp arkasından yürümeye başladım.
Karanlık koridorda adım seslerimizden başka ses yoktu. Ne sıcaktı ve ne soğuktu. Taşın ışığı , etrafı azıcık da olsa aydınlatıyordu fakat ortamın loşluğunu geçiremiyordu. Koridorun duvarları mağara duvarları gibiydi ve üzerinde anlam veremediğim izler vardı. Arada sırada gözüme şekillerin üzerindeki tırnak izleri batıyordu fakat etrafta ne bir insan ne bir insan cesedi vardı. Belki bir insan iskeleti bulurum umuduyla koridorun yerlerine bakındım ama bir taneye bile rastlamadım.
Sol önümdeki adam da eli kılıç kılıfında bir şekilde yürüyordu. Etrafta bir ses arayan kulaklarımız , en sonunda bir çıtırtı sesi duydu. İkimizde aynı anda durduk ve çıtırtının geldiği yöne baktık. Elimdeki yayıma takılı oku sıkı sıkı tuttum ve doğrultup çıtırtının olduğu yöne doğru nişan aldım. Gerilirken çıkan ses duvarlarda yankılandı. Taşın aydınlatamadığı taraf , zifiri karanlıktı. Hiçbir şey görünmüyordu. Gözümü hafifçe Jakeb'a kaydırmıştım ki aynı yerden tekrar çıtırtı geldi ve gözlerim o yere döndü.
" Ahahahahahahhahah...! "
Bir kadın sesinin delicesine kahkahası koridorda yankılanırken , gözlerim irice açıldı. Bir süre zihnimizde çınlayan ince sesli kadın kahkahası , Jakeb'ın kılıcını o tarafa doğrultmasıyla son buldu. Karanlıkta yüzünü göremediğimiz kadını daha çok merak ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Serenat (DÜZENLENİYOR)
FantasyHer hikayede seni çekebilecek olan herşey toplandı ve bir hikayeye sığdırıldı. Macera , süper bir olay örgüsü ve aşk... Belki birazcık da mizah... Doğaüstü güçler üzerine kurulu bu romanda entrikanın , hayretin ve savaşın dibini göreceksin. Daha faz...