Genty , karşısındaki manzaraya üzülse mi sevinse mi karar veremiyordu çünkü duyguları karmakarışıktı. Yıllardır Brain'ı kendine aşık etmek için her yolu denemişti ama adam Quin'e öyle bir sadakatle bağlıydı ki... Hiçbir büyü bu sadakatin önüne geçemiyordu. En güçlü cadının büyüsü bile işe yaramamıştı. Hırsla ofladı. Yüzünü buruşturup karşısına baktı.' Benim olamıyorsa kimsenin olamaz' diye düşündü.
Anın tadını çıkarmaya karar vererek yerde muhafızların zorla diz çöktürdüğü adama baktı. Bunu anca ona kırbaç vurup bayağı bir kanını akıttıktan sonra sağlamışlardı. Yüzü yere dönük olduğu için gözükmüyordu. Sırtı kanlar içindeydi. Hatta yerde küçük bir kan göleti oluşmuştu. Kafasını çevirip Quin'in de diz çöktürülmüş olduğunu gördü ve zevkle dudağını kıvırdı. Quin , Brain'a göre biraz daha arkada kalıyordu.
" Sözünüzü tutmadınız !"
Azog , sert bir sesle bütün taht salonunu inletti. Yüzünde tek kas oynatmadan yürüyüp Brain'ın önünde durdu.
" Size verdiğim şansı hiçe saydınız !"
Azog'tan başka kimseden ses çıkmıyordu. Azog eğildi ve öne eğik başın saçını tutup kaldırdı. Önündeki yüzde ne bir üzgünlük ne bir pişmanlık gördü. Bu adamın gururlu biri olduğunu zaten biliyordu ama az sonra öleceğini bile bile bu kadar sakin durması Azog için hiç zevk oluşturmuyordu. Ağzından kanlar akan adamın saçını bıraktı.
Kızıyla göz göze geldi. Gözlerinden yaşlar akan kızını bütün doğaüstü gücü içine çeken bir zincirle bağlamışlardı. Konuşacak gücü bile olmadığı için sadece ağlıyordu.
Azog , kızının bu aciz haline acıyabilirdi ama yaptığı hata affedilemezdi. O yüzden içindeki bütün merhameti bastırdı. Doğruldu ve önündeki adama bir böcekmiş gibi bakıp konuştu.
" Son dileğin nedir insan ?"
Brain , hafifçe başını kaldırdı ve gözlerini tanrıçaya dikti.
" Cehennemde yan."
O sırada Quin içinde kalan son doğaüstü gücü kullandı ve Clara'nın zihnine fısıldadı.
'Kızım , kendini güçlendirmek istiyorsan birilerini öldürmen gerekecek. Onların içindeki hayat enerjisi , senin asıl yiyeceğin. Yolunu bul kızım. Yolunu bul...'
Azog , Brain'ın cevabını duyunca sırıttı ve konuştu.
" Demek öyle... Seni öldürmeden önce küçük bir gösteri yapabiliriz. "
Dedi düşünür gibi yapıp sırıttı.
"Quin'e saldırmak üzere bazı yaratıklar yaratacağım. Bakalım kızımı ne kadar seviyorsun. "
Duvarda asılı duran altın silahlarda gözlerini gezdirdi ve altın bir sopayı alıp Brain'ın önüne fırlattı. Sopa tam da Brain'ın önüne düşüp tiz bir ses çıkarırken eliyle muhafızlara işaret yaptı ve muhafızlar odanın kapısının önüne çekildiler.
Brain kendini zorladı ve eline aldığı sopayla ayağa kalktı. Hafifçe öksürürken yere kanlar saçıldı. Gözlerini Azog'a dikti ve kolunu kaldırıp eliyle Quin'i gösterdi.
"Onun kılına zarar gelirse senin soysuz kökünü kazırım..."
Tok sesli bir kahkaha taht odasının içerisinde yankılandı. Azog , keyifle tahtına oturdu. Alayla konuştu.
" Ne yaparsın , insan müsveddesi ? "
Brain , dudağının kenarını hafif kaldırıp Azog'un gözlerinin içine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Serenat (DÜZENLENİYOR)
FantasyHer hikayede seni çekebilecek olan herşey toplandı ve bir hikayeye sığdırıldı. Macera , süper bir olay örgüsü ve aşk... Belki birazcık da mizah... Doğaüstü güçler üzerine kurulu bu romanda entrikanın , hayretin ve savaşın dibini göreceksin. Daha faz...