Herkese merhaba arkadaşlar.
Wattpaddeki sorun sanırım biraz da olsun düzelmiş ve ben de bunu öğrenir öğrenmez bölümleri tekrar yükledim.
Ve sizi çok beklettiğimi düşünerek yeni bir bölüm atmaya karar verdim.
Yorum atmayı ve vote atmayı unutmayın arkadaşlar. Seviliyorsunuz. Keyifli okumalar.
Bölüm Şarkıları:
İkiye On Kala "İyi ve Güzel Kadınlar Hep Ağlar" , "Yatsam Uyurum" ,
Teoman "Gönülçelen" , "Mavi Kuş ile Küçük Kuş"***
"Yaşamın bir bisküvi kutusuna benzediğini düşün. Kutunun içinde, her tür bisküvi vardır, sevdiklerin de sevmediklerin de, öyle değil mi? Ve insan sevdiğini önce yerse geriye pek sevmedikleri kalır sadece. Ben kötü günler geçirdiğimde hep böyle düşünürüm işte. Şimdi bunu yaparsam, sonrası daha kolay olur derim kendi kendime. İnan bana yaşam bir bisküvi kutusu gibidir." Demiş Haruki Murakami.
Ben de böyle düşünmüştüm fakat tek bir farkla. Ben kötü günleri tüketmiştim. Eğer kötü günleri tüketirsem hayatımın geri kalanında daha mutlu olacağımı hayal ederdim.
Yanlış mı yaptım doğru yaptım bilemiyorum. Tek bildiğim Demir benimleyse mutluydum.
Aşk her güçlüğü yenmez miydi? Ben buna inanıyordum. Benim aşkım önümdeki tüm engelleri yenecekti. İzin vermeyecektim bizi kimsenin ayırmasına.
Bunun için kötü bir insan olmam gerekiyorsa da olacaktım.
Kötü olmak. Söylemek ne de kolaydı. Nasıl kötü olunur onu bile bilmiyordum. Yaşıyordum. Yaşarken öğreniyordum. Gerekirse kötü olmayı da öğrenecektim.
Çünkü bana başka seçenek sunulmuyordu.
Bazen keşke o arabadan beni hiç kurtarmasalardı diyorum kendi kendime. Ama sonra Demir'i düşünüyorum. Eğer o arabadan sağ olarak kurtarılmasaydım onu tanıyamayacaktım. Sonra bu fikri aklımdan hemen çıkarıyorum.
Bu sefer aklıma başka düşünceler geliyordu. Belki Demir benim kaderimdi ve elbet bir gün onunla karşılaşacaktım. Babam beni evlat edinmeseydi. Ben onlarla hiç yaşamasaydım. Yurtta kalmaya devam etseydim.
Acaba nasıl olurdu? Demir ile yollarımız nerede nasıl kesişirdi? Ya da kesişir miydi?
Öyle olsaydı nasıl olurdu? Böyle olsaydı ne olurdu? Bunları düşünmeyi bırakmalıydım. O lanet trafik kazası oldu ve ben şu an bulunduğum yerdeyim. Ait olduğum yer diyemem ama olmaktan mutluluk duyduğum yerdeydim.
Demir'in yanında.
Babam ve Hale Hanım, Demir ve bana far görmüş tavşan gibi bakmaya devam ederken hemen Demir'den ayrılarak ayağa kalktım.
"Ne bu haliniz? Ne oluyor burada?" demişti Hale Hanım suskunluğunu bozarak. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilmiyordum. Ya Demir söylememesi gereken bir şey söylerse!
"Elvin ve b..." demesine kalmadan lafını bölerek, "Ben Demir'in uyandığını gördüm de öyle refleksle sarılmışım. Siz de tam o sırada geldiniz. Sahi sizin nereden haberiniz oldu?" dedim hızlı hızlı nefes bile almadan.
Demir'e döndüğümde bana ne oluyor neden öyle söyledin dermiş gibi bakıyordu. Kaş göz işareti yaparak sus demeye çalıştım fakat beni anladığını pek sanmıyordum. Umarım bir pot kırmazdı.
"Sana güvenmediğim için doktor oğlum uyanınca bize haber vermesini söyledim. İyi ki de söylemişim. Yoksa senin haber vereceğin yokmuş." Dedi Hale Hanım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELVİN
Teen Fiction"Wattys 2022 Yarı Final Kazananı" "Wattys 2021 Yarı Final Kazananı" Herkes adımı yansıttığımı söyler. Cennet çiçeği. Çocukken adım gibi bir yerde yaşayacağımı zannetmiştim fakat benim çocukluk zamanlarımın çoğu o karanlık ve soğuk odada geçmişti...