Taehyung en son uzun zaman önce geldiği ezbere bildiği yeri adımladı. Elindeki mektuplarla gözleri dolu bir şekilde yürüyordu. Bazen gözleri o kadar dolu oluyordu ki önünü göremeyip sendeliyordu. Üzerinde ağır bir suçluluk duygusu vardı. Hepsi kendisinin hatasıydı.
Buna rağmen Park Jimin mektuplarında bir kez bile onu suçlamamıştı. Bu yüzden Park Jimin bir melekti. Her iki anlamda da.
Sonunda Taehyung aradığı yere geldiğinde bacakları daha fazla dayanamamış ve yere çökmüştü. Ellerini yüzüne kapatıp hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Pişmandı. Çok pişmandı. Ama son pişmanlık çare etmezdi.
Taehyung zorla ağlamasını azalttığında içine titrek bir nefes aldı. Bir elini uzatıp pembe saçlının mezarına dokundu. Onu hissetmek istemişti ama tek hissettiği betonun soğukluğuydu.
"Park Jimin."
Sesi çatlak çıktığında yutkundu. Aslında sesinin çıkmasına şaşırmıştı çünkü sabaha kadar mektupları okuyup ağlamıştı.
"Meleğim."
Ağzından bir hıçkırık daha kaçtığında elindeki mektupları yere koyup bu sefer iki elini de soğuk betona koydu.
"Neden beni bu kadar erken bıraktın? Bana biraz daha zaman vermeliydin Meleğim. O zaman herşey netleşecekti."
Elinin tersiyle akan göz yaşını sildi ama az önceki göz yaşının yerini başka bir göz yaşı aldığında bu eylemine bir son verdi.
"Bana senden nefret ettiğimi yazmışsın. Bu doğru değil pembe saçlım. Hangi insan aşık olduğu kişiden nefret eder ki?"
Eliyle Park Jimin'in toprağını okşadı.
"Doğru duydun Meleğim. Sana aşığım. Bunu fark ettiğimde kabullenemedim ve senden uzaklaşmak istedim. Senden uzaklaşırsam bu his biter sandım. Daha sonra Cho ile olan fotoğrafları gördüğümde, çıldırdım Jimin. O kadar sinirlenmiştim ki sinirimi senden çıkardım. Üzgünüm Meleğim. Hepsi benim hatam."
Taehyung kafasını Meleğinin toprağına yasladı.
"Saçların çok güzel olmuştu Meleğim ama onları benim için boyattığını bilmiyordum. O yüzden sinirlendim ve sana saçma sapan şeyler söyledim, üzgünüm."
Taehyung pembe saçlının toprağının kokusunu derince içine çekti.
"Her zaman seni uzaktan izledim Meleğim. Yanına gelemedim çünkü bu hisler beni korkutuyordu. Eğer yanına gelseydim belki şuan hayatta olacaktın. Sana iyi geldiğimi söylemiştin, belki yanında olsaydım hastalığı beraber yenebilirdik ama ben-"
Sözünü hıçkırıkları böldü Taehyung'un. Deli gibi özlemişti sevgilisini. Ona sevgilim diyordu çünkü ikisi de birbirlerini seviyorlardı. O zaman sevgili olmuyorlar mıydı?
"Söylediğin gibi mutlu olmaya çalışacağım Jimin ama sakın yanlış anlama. Seni sevmeyi asla bırakmayacağım. Bende seni ölene kadar seveceğim Meleğim."
Taehyung zorla ayağa kalktı ve yerde duran mektupları eline aldı.
"Seni ne zaman özlesem yanına gelip mektuplarını okuyacağım Meleğim. Mektuplarındaki aşkını hissediyorum Park Jimin. Belki bu beni biraz da olsun rahatlatır ha?"
Yutkundu ve zorla gülümsemeye çalıştı Taehyung.
"Seni seviyorum Chim ve bundan asla vazgeçmeyeceğim. Kendine iyi bak ki senin için endişelenmeyeyim."
Bu sevdiğinin son sözleriydi. Böyle veda etmişti sevdiğine ama Taehyung'unki bir veda değildi. Kim Taehyung Park Jimin'siz asla yaşayamazdı. Park Jimin onun yanındaydı. Belki bedenen değil ama bütün hislerini mektuplarında bırakmıştı.
Vee sonnn. Evet üzücü bir hikayeydi. Yeri geldi ağladım yeri geldi Taehyung'a sövdüm ama bu kitap bize çok büyük bir ders verdi. Umarım bunu hepiniz anlamışsınızdır.
Eğer sevdiğine onu sevdiğini söylemezsen herşey için geç kalmış olabilirsin.
Hepinizi bol bol öpüyorum buradan. Gidin ve sevdiğinize onu sevdiğinizi söyleyin. Bu sadece aşık olduğunuz kişi için geçerli değil. Ailen olur, arkadaşların olur fark etmez. Sevdiğiniz kim varsa ona, onu sevdiğinizi söyleyin yoksa herşey için geç olabilir ponçiklerim.
Sizi seviyorum~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letters ➳ Vmin
FanfictionPark Jimin umutsuzca en yakın arkadaşına aşık olmuştu. Ona olan aşkını mektuplarına dökmüştü. Yazdığı mektuplar Park Jimin'in aşkının bir simgesi gibi olmuştu. Tek umudu en yakın arkadaşının da kendisini sevmesiydi. Acaba bu olacak mıydı?