10.05.2019
Selam Taehyung. Bugün benim için çok kötü bir gündü. Aslında başta güzeldi. Ama sadece başta...
Bu sabah çok özenle hazırlandım. Güzel ve bana bol gelen kıyafetler giydim. Öyle giyinmeye bayılıyorum. Daha sonra pembe saçlarımı özenle taradım ve çok hafif makyaj yaptım. Kim Taehyung beni bu halimle sevebilir.
Bu düşünceyle evden çıktım. Bir süre gelmeni bekledim Taehyung. Beklememden dolayı ilk derse neredeyse geç kalıyordum. Gelmemenden dolayı biraz moralim bozulmuştu. Sonra kendimi 'belki bir işi vardı' diye kandırdım.
Okula ilk girdiğimden beri herkesin bakışları beni bulmuştu. Herkes saçlarımın güzelliği hakkında konuşurken yüzümde bir gülümseme oluştu. Onlar saçlarımı sevdiyse sende sevebilirdin değil mi Taehyung?
Ders boyunca Cho ile seninle nasıl konuşmam gerektiğinin pratiğini yaptık. Cho normal konuşmamı söylüyordu. Normal konuşmamın zaten çok sevimli olduğunu söyledi. Şimdi hatırladım da sende eskiden bana öyle dememiş miydin? Bana 'Sesin çok ince ve çok sevimli Chim.' demiştin. O gün o kadar mutlu olmuştum ki evde çığlık atarak dolaşmıştım.
Tenefüs olunca kalbimin ne kadar hızlı attığını tahmin edemezsin Taehyung. Hatta bir ara kalbime bir ağrı girmişti. Korkmuştum. Sen daha saçlarımı göremeden yanından ayrılmaktan korkmuştum. Ama neyseki öyle birşey olmadı.
Sınıftan çıkarken herkes bana bakıp birşeyler konuşuyordu. Saçlarımı boyamamın herkesi bu kadar çok etkileyeceğini tahmin etmemiştim Taehyung. Ama garip birşeyler vardı. Tek bakarak konuştukları ben değildim. Cho da vardı. O zaman neden olduğunu anlayamamış ve çok da takmamaya karar vermiştim.
Cho ile beraber herzaman yaptığımız gibi bahçeye çıkıp bir banka oturmuştuk. Tenefüslerde sende yanımıza gelirdin o yüzden heyecanla seni beklemeye başladım. Çok geçmeden de bize doğru gelen mükemmel seni fark etmiştim. Ama tek fark ettiğim mükemmel sen değildin. Yanında arkadaşların da vardı.
Kaşlarımı çatarak yanımıza gelmenizi bekledim. Taehyung, yüz ifaden neden öyleydi? O kadar kötü bakıyordun ki bana kendimi seri katil gibi hissettirdin. Anneni öldüren bir seri katil.
Yanımıza geldiğinde oturmak yerine nefretle bakan gözlerini bana diktin. Şuan karşımda olmandan dolayı heyecanlanmam gerekiyordu ama ben korkuyordum. Kötü birşeyler olacağı kesindi. Zamanı durduramıyor muyduk? Ben o anları yaşamak istemiyorum.
Bana "Bunca yıl sana nasıl katlandığımı hiç bilmiyorum Park Jimin." demiştin. Anlamayan gözlerle sana bakıyordum. Ne demek istemiştin?
"Ne saçmalıyorsun Tae-"
Cho'yu elinle susturdun ve iğrenen bakışlarınla yüzüme doğru kağıtımsı şeyler attın. Gözlerimi kapattığımda o kağıtlardan biri elmacık kemiğimi çizmişti ve kanadığına emindim.
Gözümü açmaya korktum Taehyung. İlk defa sana bakmak istemedim. Seni öyle görmek istemedim. Sana ne olmuştu böyle? İnsanlara kıyamayan sen en yakın arkadaşının bile bile canını yakıyordun. O çocuklar seni canavara dönüştürmüşlerdi Taehyung ve üzücü tarafı neydi biliyor musun? Onlara engel olmadın. Onlara izin verdin. Hayır, sen benim Taehyung'um olamazsın. Benim Taehyung'um bir karıncayı bile incitemez.
"Yanımda böyle iğrenç biriyle dolaştığıma inanamıyorum Park Jimin. Kendini o kadar iyi kamufle ettin ki gerçek seni göremedim."
Bana bunları söylemene ne neden olmuştu? Neden bunları söylüyordun? Canımı yakmak için mi? Sözlere gerek yoktu Taehyung, bakışların zaten canımı yakmaya yetiyordu.
"Yanımda senin gibi iğrenç bir varlığı barındırmak istemiyorum. Sen iğrenç bir ibnesin (tüvbe tüvbe) Park Jimin!"
Gözlerim şaşkınlıkla aralandı ve ateş püskürten gözlerinle buluştu. Acaba seni sevdiğimi mi öğrenmiştin? Bu yüzden mi bana böyle davrandın? Gözünde gerçekten iğrenç biri miyim Taehyung? Bana o kelimeyi söyleyeceğin kadar iğrenç biri olmalıyım.
"Neden?" Sesimi kaybetmişim gibiydim. Sesim o kadar kısık ve çatlak çıkmıştı ki beni duyduğundan emin değildim.
"Şuna bakın saçlarını da pembe yapmış. Tam bir kız olmamış mı?"
Arkadaşların gülmeye başladıklarında gözlerinle beni baştan aşağı süzdün Taehyung. Hayır, yalvarırım yapma. Lütfen ağzından o kelimler dökülmesin. Ben bu saçımı çok hevesle boyattım Taehyung. Lütfen saçlarımdan nefret etmeme neden olma.
"Şimdi herşey tamamlandı Park Jimin. Şimdi tam bir ibne olmuşsun."
Daha fazla tutamadım Taehyung, üzgünüm. Göz yaşlarımın ardı arkası kesilmeden ağlamaya başladım. Ağlamamı durduramıyordum. Durdurmak da istemedim zaten. Sen Kim Taehyung, yıllardır benim yanımda olup beni koruyan çocuk şimdi bir anda düşmanım kesilip bana hakaret ediyordu. Aşık olduğum adam benden nefret ediyordu.
Şaşırdığını biliyordum Taehyung çünkü ben karşında kolay kolay ağlamazdım. Seni de üzmek istemediğimdendi.
Cho sinirle ayağa kalkıp "Jimin'i hak etmiyorsun Taehyung. Burada bir ibne varsa o sen ve arkadaşlarındır." dedi.
Cho elini omzuma koyduğunda kolumun tersiyle göz yaşlarımı sildim. Hiçbirşey söylemiyordun Taehyung, neden? Şuan Cho'ya laf atman gerekirdi halbuki.
Dolu olsa da kafamı kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim Taehyung. Şaşkın bakışların sadece bendeydi. Diğer hiç birşeyi umursamıyor gibiydin. Sadece bana bakıyordun. O zaman keşke hep böyle baksaydın dedim. Ama içinde nefret olmadan.
"Üzgünüm Taehyung." dedim. "Arkadaşlığına layık olamadım."
Elimle Cho'nun bileğini yakaladığımda Cho hızla ellerini omuzlarıma koydu. Başım dönüyordu Taehyung. Herşey bana fazla gelmişti. Artık nefes alamıyormuşum gibi geliyordu.
Karşında bayılmaktan korktuğumdan birkaç adım atıp senden uzaklaşmaya çalıştım. Tekrardan üzgünüm Taehyung çünkü bütün gücüm tükenmişti ve senden daha fazla uzaklaşamadan olduğum yere yığılmıştım. O an son duyduğum şeyler Cho'nun adımı bağırmasıydı. Gerisi karanlıktı.
Gözlerimi hastanede açtım. Başımda gözleri dolu Cho ve yanında kel bir doktor. Yüzümde bir gülümseme oluştu Taehyung. Sonunda kurtulacaktım değil mi? Peki neden sana bu mektubu yazarken gözlerimden yaşlar akıyordu? Belki de seninle kötü ayrılacağımızdan dolayıydı emin değilim.
Seni seviyorum Taehyung. Seninle kötü ayrılmak istemediğimden bu mektupları yazıyorum. Hislerimi olabildiğince iyi aktarmaya çalışıyorum. Umarım bu mektupları okuduğunda hislerimi anlayabilirsin sevdiğim.
Sevgiler, Park Jimin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letters ➳ Vmin
FanfictionPark Jimin umutsuzca en yakın arkadaşına aşık olmuştu. Ona olan aşkını mektuplarına dökmüştü. Yazdığı mektuplar Park Jimin'in aşkının bir simgesi gibi olmuştu. Tek umudu en yakın arkadaşının da kendisini sevmesiydi. Acaba bu olacak mıydı?