8.Bölüm

2.5K 134 105
                                    

Zaman makinesini hemen icat edemez miydik? Geçmişe gidip o günü değiştirebilirdim belki... Tamam şuan onu yapmam mümkün değildi belki ama kendimi Barış'a affettirecektim bunda kararlıydım. Biz Barış ile sessizce otururken cafenin kalabalıklaşması ile beraber biz de müşterilerle ilginlenmeye başlamıştık.

...

"Valla ben bugün çok yoruldum." dedi Cemal kendini koltuğa doğru atarken... "Ben de öyle yaa..." demesiyle beraber Berkan'da Lale'nin omuzlarına masaj yapmaya başlamıştı. " Oyy benim badem gözlüm yorulmuş mu? Kıyamam ona ben." Yanaklarına öpücükler bırakırken ise Lale kıkırdamıştı. Saat gecenin ikisiydi ve biz yorgunluktan kendimizi koltuklara atmış ve mümkün olduğunca kıpırdamıyorduk bile. "E hadi dağılalım o zaman. Uzun yarın sen açıyorsun, unutma." Berkan cümlesini bitirip eline anahtarı almış ve Barış'a fırlatmıştı. Barış anahtarı kaptığında ise herkes ayağa kalkmıştı. Kalkmak istemiyordum ama bana uzatılan elleri görünce gülümseyerek tuttum. Barış'ın ellerini tuttuğumdaysa yine o anlamsız heyecan kaplamıştı içimi.

Cafeden çıktığımızda içeride yorgunluktan neredeyse bayılmış olan biz değildik sanki. Barış bugün motoru ile gelmemişti yani bu bizimle beraber yürüyeceği anlamına geliyordu. Berkan ve Lale çocuk gibi el el tutuşmuş önden koşuyorlardı. Cemal ise Barış'la uğraşıyordu. Ben ise son zamanlarda tek yaptığım şeyi yapıyordum, Barış'ı izliyordum. En sonunda ben de Cemal ile Barış'ın yanlarına gitmiştim. "Şunlara baksanıza..." dedi Cemal bize Lale ve Berkan'ı gösterirken... "Çocuk gibiler..." "Sen de öylesin Nisa..." Barış'ın sözleriyle güldüm. En azından artık varlığımın farkındaydı ve bazı şeyler zamanla normale dönüyor gibiydi.

Berkan ve Lale bizi beklemeden gitmişlerdi bile. Benim evimin önüne geldiğimizde durduk. "E hadi gelin birer kahve içelim." "Yarın cafeyi ben açacağım zaten, erken kalkmam gerek." "Tamam işte ben de kalırsın...ız kalırsınız yani ikinizde." Cemal gülmüştü. "Ben buna hayır diyemeyeceğim valla." Meraklı bakışlarımı Barış'a çevirmiştim. "Ah peki tamam." Sevinçle ellerimi çırparken hep birlikte eve girdik. "O zaman ben kahveleri hazırlayayım." Barış ve Cemal yorgunlukla kendilerini koltuğa bıraktığında ben de mutfağa geçip kahveleri hazırlamıştım.

Saat 5'i bulana kadar film izlemiştik. Film bittiğinde ise Cemal'in çoktan uykuya teslim olduğunu farkettik. Ben onun üzerine bir battaniye getirip örterken Barış'ın yanına tekrar oturdum. "Barış istersen cafeyi bugün ben açayım, zaten sayemde doğru düzgün uyuyamadın bile..." "Sorun değil Nisa ya ilk kez uykusuz kalmıyorum sonuçta." Gülümseyerek başımı omzuna yasladığımda kokusu ile huzur bulmuştum. Ne zaman uyumuştum bilmiyorum ama uyandığımda saat 10'du ve Barış çoktan gitmişti.

Cemal de uyanmıştı ve bugün aşırı yorgun olduğu için cafeye gelemeyeceğini ama yarın kendisinin açacağını söyleyerek evine gitmişti. Ben de hemen hazırlanmış ve evden çıkmıştım. Cafeye geldiğimde bizimkiler çoktan toplanmışlardı bile... Henüz çok sakindi, fazla müşteri yoktu. "Günaydın. Barış keşke beni uyandırsaydın ya önce kahvaltı yapar sonra beraber gelirdik." Lale ve Berkan anlamamış şekilde bize bakıyordu. "Nasıl ya siz birlikte mi kaldınız?" "Nisa'ya kahve sözümüz vardı, geç oldu ben de kalın deyince Cemal'le birlikte Nisa'ya gittik işte. " "Cemal de bugün çok yorgun olduğu için gelmeyecekmiş ama yarın ben açacağım cafeyi dedi." Lale başıyla onaylarken Barış bir şey demeden kalkıp uzaklaşmıştı.

Ve evet o Barış geri dönmüştü. Yine beni görmezden geliyor benimle hiç konuşmuyordu. "Beraber bir sinemaya gitsek ya hem uzun zaman oldu beraber vakit geçirmeyeli? " Berkan'ın sözleriyle gülümsedim. "Bana uyar." "Benim için de sorun yok sevgilim." Gözlerim Barış'ın üstündeydi, vereceği cevabı bekliyordum. "Abi ben gelmesem daha iyi ya. Biliyorsunuz durumları..." Hadi ama bunları aşmamış mıydık? Berkan onu başıyla onaylarken bize döndü. "O zaman Cemal'in de bize katılacağını düşünürsek dördümüz gidiyoruz. Bu hafta sonu olur herhalde?" Lale onu onayladığında ben de başımı olumlu yönde sallamıştım.

Barış tekrar bir şey demeden uzaklaştığında ben de konuşmak için peşinden kalkmıştım. "Barış! Barış bir bekler misin konuşalım? Barış..." Kolunu tutup durdurduğumda derin bir nefes verdi. "Konuşalım mı artık?" dediğimde ise nihayet bana dönüp yüzüme bakmıştı. "Efendim Nisa?" "Barış... Beni görmezden geldiğinin farkında mısın? Ya bir gün çok iyiyiz her şey düzeliyor diyorum ama sonrasında tekrar en başa dönüyoruz..." Barış hiçbir şey demeden arkasını dönüp gidiyordu ki önüne geçip onu durdurdum. Ellerini tuttum ve yüzüne baktım. "Nisa, bunu yapma işte..." "Barış ben... Ben napıyorum anlamıyorum ki?!" Ses tonum yükselmişti, uzun bir sessizlik daha... Ellerimi bırakmıştı.

"Nisa sen daha bir kaç gün önce burada bana ne dedin?! Hayatında beni istemedin değil mi?!" "Yapma Barış, öyle olsun istemediğimi biliyorsun..." Başını iki yana salladı. "Ben hiçbir şey bilmiyorum artık Nisa." Kısa bir sessizlik daha... "Aslında ne var biliyor musun? Bence sen de ne istediğini bilmiyorsun!" Başımı iki yana salladım. "Ben sadece eskisi gibi olmak istiyorum! Beni görmezden gelme istiyorum, benimle ilgilen istiyorum!"

"Haklısın, sen sadece ilgi isteyen, asla büyümemiş, küçük, şımarık bir kızsın Nisa!" Ve sonrasında elimde bir yanma hissi, Barış'ın gözlerinde öfke ve duyduğum sesle beraber bilinçsizce ona tokat attığımı farkettim. Asıl şimdi her şey başa dönmüştü ve ben her şeyi bir kez daha mahvetmiştim..

Merhaba ve nihayet geri geldim ❤

Ve bu bölüm her şey en başına döndü galiba? Siz ne düşünüyorsunuz?

Yeni bölüm için en az 20 yorum istiyorum 😍

Destekleriniz için teşekkürler hepinizi seviyorum ve bunda ciddiyim 🤗💓

KIRILMIŞ ZAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin