16.Bölüm

2.5K 126 115
                                    

Ah şuan ne mi yapıyorduk? Şikayetçi olmaması için Cemal adamla konuşurken ben bizim uzunun patlayan kaşına pansuman yapıyordum. Durun kısaca olayı anlatayım. Barış bana söz verdiği gibi gayet sakin adamla konuşuyordu ben ise uzaktan izliyordum onları. Daha sonra adamın bir şeyler demesi üzerine Barış da sakinliğini koruyamamış ve adama kafa atmıştı. Zaten kaşı da o zaman patlamıştı yani dayak yediği falan yoktu bizimkinin. Adamı Barış'ın elinden zor kurtarmıştık ve şimdi Cemal ile bahçede konuşuyorlardı.

...

"Barış sadece konuşacağına dair söz vermiştin sanki ha?" "Nisa o adamın anlayacağı dilden konuştum sadece. Yani sözümü tuttum bence." Bir anda yaraya fazla bastırmış olmalıyım ki ağzından küçük bir inleme çıkmıştı. "Özür dilerim Barış çok acıdı mı?" Barış kafasını hayır anlamında salladığında pansumana devam ettim. Bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrar konuşmaya başladım. "Beni kıskanacağını biliyordum ama bu kadarını da beklemiyordum doğrusu..." "Kıskanma değil o bir kere korumak için..." "Aynen ben de senin yerinde olsaydım ben de korumak için sana bakan kızı döverdim haklısın. Kesinlikle kıskanmadın." "Ya Nis dalga geçmesene kızım." "Tamam tamam utanma bu kadar uzun adam..."

Pansumana devam ederken Barış öncekine nispeten daha büyük bir inilti çıkardığında panikle geri çekilmiştim. "Ya çok özür dilerim Barış yaa..." Yaklaşıp yaraya doğru biraz üfledikten sonra yaranın üzerine yara bandı yapıştırarak pansumanı bitirmiştim. Bakışlarımı yaradan çektiğimde Barış'la aramdaki mesafenin azlığı yutkunmama sebep olmuştu. Heyecanlandığım için de dengemi kaybedince Barış'ın dizlerine düşmüştüm. Evet bu rezillik gerçekten yaşanmıştı.

İkimiz de konuşmuyorduk, aramızdaki mesafe çok azdı ve biz sadece birbirimize bakıyorduk. Barış'ın eli çenemi sardığında ve baş parmağı ile yanağımı okşamaya başladığında hissettiğim huzurla gözlerimi kapattım. Sessizliğimiz devam ederken bunun en güzel sessizliklerden biri olduğunu düşündüm... Sanki mıknatıs gibi birbirimizi çekiyor ve aradaki mesafeyi giderek azaltıyorduk. O an zaman, mekan önemsizdi bizim için... Biri görür, biri duyar korkumuz yoktu ve sadece anı hissetmeye çalışıyorduk sanki...

Aramızdaki mesafe artık sıfırlandığında Barış dudaklarıma küçük, masum bir öpücük kondurmuştu. Gülümsedim. Elleri saçlarımı bulduğunda ben de tıpkı onun gibi Barış'ın dudaklarına küçük bir öpücük kondurmuştum... Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi... Dudaklarımız tekrar birbirlerine koşarken ellerim de Barış'ın saçlarında yerlerini almışlardı bile... Uzun bir susuzluktan sonra suya kavuşmuş gibi dudaklarımız birbirine kavuştuğunda ise heyecandan bayılacaktım sanki...

Nefesimiz tükendiğinde ise alnımı Barış'ın alnına dayamış nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Yanaklarım heyecandan ya da utançtan, belki de her ikisinden dolayı, alev alev yanıyordu. Dudaklarımız tekrar birleştiğinde ise çalan telefonun sesiyle beraber panikle geri çekildim. Barış'ın telefonuydu çalan. "Eee şey konuş sen..." cümlemi müthiş bir hızla tamamlarken hemen çıkmıştım oradan. Daha doğrusu kaçmıştım.

Olanları düşündükçe kendi kendime sırıtıyordum ve yanaklarımda hâlâ alev alev yanıyordu... Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve biraz sakinleşmek için orada biraz oyalandım. Geri döndüğümde Barış Cemal ile birlikte oturuyordu. Barış'a bakamıyordum ki o da benden farklı değildi... "Neredesin kızım sen ya? Valla çok zor ikna ettim adamı. Neredeyse başınız büyük bir belaya giriyordu. Ohoooo kime diyorum ben acaba?" "Ha?" "Oo dinlememişler bile beni neyse gidiyorum ben zaten Aycan'a da ne dediyseniz yanınıza diye geldi sonra anında döndü gitti..." "Aycan geldi mi?" "Evet Nisa'cım ama kıza ne dediyseniz artık koşarak gitti hemen. Üff aman gidiyorum ben de." Cemal giderken biz de Barış'la yalnız kalmıştık.

"Yani şimdi Aycan bizi şey yaparken yani öpüşürken mi gördü?" "Galiba... Umurumda değil şuan Nisa... Bana ne yapıyorsun bilmiyorum ama senin yanında hiçbir şey umurumda değil..." Yutkundum. Barış'ın gözlerine bakma cesaretini gösterdiğimde kalp ritmim artık ayrı bir seviyeye ulaşmıştı. Sessizlik uzun bir süre devam etti. Sonra da bu konu hakkında hiç konuşmadık bile... Barış beni eve bırakıp gittiğinde ben de kendi kendime düşüncelere dalmıştım...

Barış'ı seviyor muydum? Evet kesinlikle seviyordum hem de fazlasıyla seviyordum. Onun da beni sevdiğini biliyorum yani en azından bir zamanlar seviyordu... Ve bugün Aycan konusunda bu kadar tepkisiz kaldığına göre Aycan'ı sevmiyordu. Ama ben böyle bir şeye hazır değildim ki... Her şey çok hızlı gelişmişti ve bu beni korkutuyordu. Barış'ı incitmekten, kendim zarar görmekten deli gibi korkuyordum. Bu konuyu yarın Barış'la konuşmaya ve sanki hiç olmamış gibi devam etmek istediğimi söylemeye karar vermiştim. Ve sonrasında uykuya teslim etmiştim bedenimi...

...

Sabah olduğunda soğuk bir duş almıştım ve hemen bir kıyafet seçip giydim üzerime... Saçlarımı her zamanki gibi örmüştüm ve kendime güzel bir kahvaltı hazırladım. Bugün cafeyi Barış açacağı için beni almaya gelmeyecekti ve bu benim için çok daha iyiydi. Kahvaltımı yaptıktan sonra evi toparlayıp evden çıkmıştım. Cafeye geldiğimde aşırı yoğun olduğunu farkedip hemen işe başlamıştım bile...

Ve yeniden merhaba 😍

Tam diyorum ki bebeklerim kavuştu hop biri kendini geri çekiyor. Ama Nisa'cım böyle yapa yapa çocuğu Aycan'a itmezsin umarım annecim 🙄

Aycan da gördü her şeyi oh canıma değsin belki aklı başına gelir de çocuğumu rahat bırakır 🤨

Neyse hepinizi aşırı seviyorum iyi ki varsınız yavrular 💓 destekleriniz için teşekkürler

KIRILMIŞ ZAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin