50.Bölüm

2.2K 129 154
                                    

Nisa'nın Ağzından ||

       Barış'ın dans ederken bir anda evlenme teklifi etmesini tabii ki beklemiyordum. Ama o kadar güzeldi ki her şey... Öyle abartılı ve gösteriş için yapılan binlerce evlilik teklifine karşı dans ederken bir anda sevgilimin dudaklarından dökülen cümleler çok daha mutlu etmişti beni... Dudaklarımızı birleştirdiğimde kalplerimizin sesini duyabiliyordum... Öpüşmemiz git gide daha da sertleşirken vücudum alev almaya başlamıştı bile... Dudaklarımız ayrıldığında nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum...

       "Sanırım uyusak iyi olacak minik zürafa... Zaten bütün gün yorulduk, yarın da cafeyi sen açıyorsun. Başın ağrıyacak yine..." Barış kollarını belime sarıp beni kendine çektiğinde gülümsedim. Boynuma minik bir öpücük bırakmıştı. "Fena mı olur yine ilgilenirsin benimle..." "Aşkım istediğin ilgi olsun, ben çok güzel ilgilenicem seninle yarın... Ama şimdi uyuyoruz. Kendine dikkat etmen gerek minik zürafa..." Oflayarak geri çekildiğinde güldüm. Elinden tutup onu yatak odasına götürdüğümde ise aklıma gelen şeylerle kızarmıştım bile... "Minik kedi sen bir utandın herhalde." "Ben mi?Yoo. Neden utanayım ki. " dudaklarıma kondurduğu öpücükle sustum. "Tamam sevgilim inandım, sorun yok." "Ya Barış ama." Gülerek beni kendine çekti ve yanaklarıma ve boynuma minik öpücükler bıraktı. "E hadi uyuyalım o zaman."

       Barış'a sımsıkı sarıldım ve kokusunu içime çekerek gözlerimi kapattım. Gerçekten minik bir kedi gibiydi. Sesi, hareketleri, her şeyiyle... Sabah uyandığımda Barış da yeni uyanmış olmalı ki tişörtünü giyiyordu. "Günaydın minik kedim." Bana dönüp gülümsedi. "Günaydın sevgilim..." Ben de yataktan kalktığımda kedi gibi bana bakıyordu. "Sen de mi geleceksin? Keşke biraz daha dinlenseydin..." "Tabii ki seninle geleceğim Barış ya. Sen orada çalışırken burada uyuyacak değilim." Barış bana gülümsediğinde hemen yanağına bir öpücük kondurdum ve odadan çıktım. Yoksa beni evde kalıp dinlenmem için ikna etmeye çalışacaktı. Beni düşünmesi güzeldi ama keşke kendini de düşünseydi...

       Beraber cafeye geldiğimizde baş başa kahvaltı yapma vaktimiz de olmuştu. Bu sabah müşteri yoktu. Bu iyi olmuştu, yani sadece baş başa kalabildiğimiz için değil Barış yorulmadığı için de... Çünkü onun bir kez daha ağrı çekmesini istemiyordum. "Sen ilaçlarını aldın mı bakalım?" "Ah ben onları yine unuttum..." "Ah Barış... Mutfakta vardı ben getiriyorum bekle hemen." Mutfağa gidip ilaç kutularını alıp Barış'a götürdüm. O da söz dinleyip ilaçlarını içmişti. "Bundan sonra gerek duymuyorum, unutmuşum falan yok. Kendine dikkat ediyorsun tamam mı?" "Tamam Nis ya kızma..." sesi kedi gibi çıkmıştı ve gülümseyip yanaklarına öpücükler kondurdum. "Kızmıyorum, sadece kendine dikkat etmeni istiyorum... Beni çok önemsediğini biliyorum ama bu kendini umursamamanı gerektirmez, aksine bu yüzden kendine daha iyi bakmalısın."

       "Tamam söz veriyorum daha dikkatli olacağım." O sırada mekana müşteriler de girmişti. "Sen kahvaltına devam et Nis ben ilgilenirim." Ayağa kalkacaktı ki bakışlarımı görünce vazgeçti. "Tamam ya bakma öyle." Gülerek ayağa kalktım ve müşterilerle ilgilenmeye başladım. Gerçekten bu çocuk beni delirtecekti... Masaya geri dönecektim ki Gizem'in de geldiğini gördüm. Yanlarına gittim hemen. "Günaydın Gizem hoşgeldin." "Hoşbulduk Nisa'cım sana da günaydın." Barış'ın yanına oturdum ve o da hemen beni kendine çekmişti. Gülümsedim. "Burak yok mu bugün?" "Yok onun işleri varmış, ben de evde yalnız sıkıldım da Barış'ın yanına geleyim dedim." Ah her canı sıkılan benim sevgilime gelecek olursa... Ama gereksiz kıskançlıkları bir  kenara bıraktım.

       Biraz sonra Lale ve Berkan da gelmişlerdi. "Günaydın babakolar!" Berkan her zaman neşeli biriydi zaten ama bugün üzerinde ayrı bir mutluluk vardı sanki. "Hayırdır lan? Ne oluyor, bir şey olmuş belli?.." Barış'ın sorusu üzerine Berkan gülümsedi ve Lale'ye baktı. Lale onu onayladığında ise bize döndü. "Nişan yapıyoruz babako." "Aa gerçekten mi?! Çok sevindim gerçekten." Ben Lale'ye sarılırken Barış da Berkan'a sarılmıştı. Sonra da tam tersi olmuştu. Gizem de  bizimkileri tebrik ettiğinde hep beraber oturup konuşmaya başladık. "Vay be Beko o kadar büyüdük değil mi oğlum..." Barış'ın haline gülümsedim. Gözleri dolmuştu resmen, gören de çocuğu evleniyor falan sanardı. Lale Barış'a sarıldığında ikisini gülümseyerek izledim.

       "Yaa benim abim duygulanmış mı? Kıyamam sana ben minik zürafa." Barış gülümsediğinde Lale'nin saçlarına bir öpücük kondurmuştu. "Kızım ne çabuk geçti zaman ya... Daha dün gibi birbiriniz için ağlıyordunuz yanımda." Berkan gülerek Barış'ın omzuna vurmuştu hafifçe. "Sayende oğlum. Sen olmasan biz hala ağlıyor olurduk." "Barış öyle yaa. Herkese çok destek oluyor... Harika bir kalbi var benim kedimin..." Gizem'in sözleri üzerine kaşlarım çatılmıştı. O benim kedimdi bir kere... Barış gülümsediğinde kaşlarım hâlâ çatıktı. Barış benimdi ve başkası ona böyle seslenemezdi... O andan itibaren bakışlarım hep Gizem'in üzerindeydi.  Konuşulanları çok dinlemiyordum bile...

       Bir süre sonra Aycan da aramıza geldiğinde kadro tamamlanmıştı. Aycan da geldiği gibi Barış'a sarıldığında elimde bir silah olsa herkesi tek tek vurabilirdim galiba. Daha fazla dayanamayarak ayağa kalktım. Tabii herkes bana baktı. "Barış biraz dışarı çıkalım mı sevgilim. Hem yoğunluk olursa ilgilenecek yeterince kişi var bence." Barış gülümseyip ayağa kalktığında kimse bir şey demeden cafeden çıkmıştık bile. Her zamanki gibi kayalıklara oturmuştuk. "Sen kıskandın ben biliyorum ama..." "Ya Barış kıskanırım tabii. Biri gelir hemen sana sarılır diğeri gelir benim kedim der. Nereden onun kedisiymişsin acaba? Sana bir tek ben öyle seslenebilirim." Barış gülerek saçlarıma bir öpücük kondurduğunda hâlâ az önceki mimiklerimi koruyordum.

       "Gizem'e seni anlatırken hep kedi derdim o da lakap gibi üzerimde kaldı işte..." "Ama benim falan diyemez, demesin..." "Tamam konuşurum ben onunla demez... Ben sadece seninim oldu mu?" "Oldu." Yanağını bana uzattığında uzun bir öpücük kondurdum. Barış ise kedi gibi başını omzuma yaslamıştı. "Ya ama böyle sevimli olma... Yiyesim geliyor seni..." İkimiz de gülerken Burak'ın sesiyle irkildim. "Napıyorsunuz lan burada?" "Sevgilimle yalnız kalmaya çalışıyordum Burak'çım. Sen gelene kadar da başarılıydık aslında. Burak umursamazca omzunu silkerken yanıma oturdu. "Hep sen mi sevgilimle benim yalnız kalmamı engelleyeceksin sanki uzun." Burak gülerken Barış da kafasını iki yana salladı.

       "Harbi gereksizsin oğlum sen... Gizem sana nasıl baktı hâlâ anlamıyorum." Burak dil çıkarırken Barış gülmüştü. Onun gülüşü doğal olarak beni de güldürmüştü. "Neyse neyse ben buraya bir şey demeye geldim." "Neymiş o bakayım. Hem senin işlerin yok muydu bir daha buraya niye geldin oğlum?" "Seni özledim bebeğim." Barış yüzünü ekşitirken güldüm ve yanağına bir öpücük kondurdum. "Aman neyse anlatıyorum. Takımdan aradılar. Son birkaç maç açık ara farkla kaybediyorlarmış. Yakında bizi geri çağırırlar oğlum." "Çağırırlar da ben bok giderim bir daha." "Ben giderim valla, artistlik yapayım derken atıldım zaten. Hiç gurur murur yapamam." "Yüzsüzsün oğlum sen diyorum ben sana." "Aman uğraşamayacağım seninle sevgilimin yanına gidiyorum ben." Burak giderken biz de nihayet yine yalnız kalmıştık.

       "Ohh iyi olmuş. Benim sevgilimi takımdan atmak neymiş görsünler. Onlar seni daha çok arar." Barış'a gülümsediğimde o da mutlu gözüküyordu. "Bir şampiyon olup yanınıza gelemedim minik kedim ama be yapalım şartlar..." "Sen benim için daima şampiyonsun aşkım." Dudaklarımızı birleştirdiğimizde kısa bir süre sonra ayrılmıştık. "E hadi gidelim artık cafeye." Sözlerim üzerine Barış ayağa kalkmış ve bana da elini uzatmıştı. Uzattığı eli tutup ayağa kalktım ve ellerimizi ayırmadan cafeye girdik. 

Merhabaaaalar trrrekkler 😜🧡

Bütünün ikinci bölümü de geldi. Bence uzun bir bölüm 1000 kelimeden fazla ❤ Neyse seviyorum sizleri

Fazla konuşamayacağım bu defa. Destekleriniz için teşekkürler 😊😘

KIRILMIŞ ZAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin