Bayram dolayısıyla birazcık uzun bir aradan sonra sizlerleyim.Şimdiden okuyacak olan gözlerinize sağlık,umarım beğenirsiniz.İyi okumalar♥️
Bu arada yorumlarınızı bekliyorum.Annen mi baban mı ? Küçükken herkese bir kez de olsa mutlaka sorulmuştur bu soru.Çocukların çok canını sıkan,neden ikisinden birini seçmesi gerektiğine asla anlam veremediği patavatsız bir sorudur aslında.Sanki o küçücük kalbimizdeki kocaman sevgiyi ikisine de yetiremezmişiz gibi hep birini seçmemiz beklenir bizden,halbuki ikisini de çok sevemez miyiz ?
Demir'in hayatında annen mi baban mı sorusu zamanla hangisini daha çok seviyorsun diye değil hangisinden daha çok nefret ediyorsun diye tamamlanmaya başlamıştı.Babası onu karşısına alıp "eğer benimle kalırsan annen yanımızda kalır,gitmez." dediğinde çocuk yaşta bunun kızılabilcek bir şey olduğunu kavrayamamıştı.Aslında ne kadar da bencilceydi söylediği,küçük bir çocuğu yapmak zorunda bıraktığı şey;Karısı onu bırakıp gitmesin diye çocuğu üzerinden kumar oynamak.Kuşkusuz çocuk Demir'e sorsalardı hangisine daha kızgınsın diye; "annem." derdi.Çünkü mantık düz işliyordu o yaşlarda.Annesi onu bırakıp gitmişti ve bu yeterliydi.Ama şimdi dönüp baktığında neden annesine değil de babasına karşı daha yoğun bir nefret hissediyordu içinde ? Neden onu bırakıp kendine ayrı bir hayat kuran kadına değil de babasınaydı nefreti ? Cevabı çok basitti aslında Demir için;Çünkü büyüdükçe annesinin onu bırakıp gidişinin sebebinin babası olduğunu kavramıştı.Babasının bencilliğinin annesine nazaran daha ağır olduğunu düşünmüştü hep.
Annesi ve babası aşıktı birbirlerine biliyordu Demir,hatırlıyordu en azından.Peki neden bu hâle gelmişlerdi,neydi onları bu noktaya getiren?
"Aşk" kelimesi kendi gibi farsça bir kelime olan"aşeka"dan alır adını.Farsçada sarmaşık anlamına gelir aşeka;tutunduğu ağacı günden güne daha çok sarıp sarmalayarak,sonunda ağacı da kendini de öldüren bir sarmaşık.Karşıdan bakıldığında büyüleyici gözüken ağaç ve sarmaşık aslında birbirlerini öldürüyorlardır o anda.Attila ve Meral'in aşkında da solup giden sadece kendileri olmamıştı.Onlar kendi aşklarının kapışması arasında çocuklarını da soldurmuşlardı aslında.
Demir'in kalbini titreten böyle güzel bir duygunun bu hâle gelebiliyor oluşu hem acı hem de bir o kadar da saçmaydı.Demir de aşıktı,hem de çok.Selin ile tatmıştı bu duyguyu.Ama aşk onun için hiçbir zaman yıkıcı bir duygu olmamıştı.Tam tersi onarıcıydı hatta;hataları,kusurları,yaraları onaran...onların yerine çiçekler eken.Selin böyleydi işte onun için.Hayatına da kalbine de çiçekler eken,o çiçekleri günden güne büyüten bir kadın,onun her şeyi.O yüzden her ne olursa olsun "çok aşıktım ondan yaptım,yapmak zorunda kaldım." bir mazeret olamazdı hiçbir zaman.Çünkü böyle güzel bir duygu beraberinde asla böyle pislikler getiremezdi.Kendi kötülüklerine bir mazeret bulmak için kolaylarına gelen bu yolu seçiyorlardı insanlar sadece o kadar.Şimdi oturdukları bu sofrada hayatı boyunca hep suçladığı iki insanla yemek yiyordu Demir;annesi ve babası.
Attila Bey de gelip sofraya oturduğundan beri çok gergindi sofra,en azından Demir için.Terlediğini ve kalbinin sıkıştığını hissediyordu sanki.Dışarıdan bakıldığında çok ironik bir tablo oluşturuyorlardı kesin.Uzun süren sessizliği Meral Hanım'ın konuşması bozmuştu.-"Öncelikle bugün beni kırmayarak bu yemeğe katıldığınız için hepinize çok teşekkür ederim,benim için gerçekten çok önemliydi.Ben artık ölmekte olan bir kadınım."
-"Anne! Lütfen şöyle söyleme." diyerek böldü annesinin sözünü Cansu.
-"Yalan değil ya kızım.Bu sofradaki herkesin bu durumdan az çok haberi var.Hem ben kabullendim artık bu durumu,üzülmüyorum merak etme." diyerek hemen yan sandalyesinde oturan kızının elini okşadı Meral Hanım.
-"İnsan bir şeylerin sonuna geldiğini anladığında çok daha başka görüyormuş,hissediyormuş her şeyi.Bir nevi hayattayken beyaz ışığı görmek gibi bir durum bu ve benim şu hayatta çok fazla "keşke"m oldu." derken gözleri Demir'in üstündeydi.Annesiyle göz göze gelen Demir,ondan bakışlarını kaçırdı ama Meral Hanım yine de konuşmaya devam etti.Ne olursa olsun bu akşam herkes buradayken konuşmalıydı,konuşulmalıydı.Bazı şeyleri bekleyecek vakti yoktu artık.Yeterince geç kalmıştı zaten.