Bu bölümden sonra olaylar birazcık daha karışık bir hâl alacak benden söylemesi.Bazen kızıp bazen de Erendil ailesinin güzel tatiliyle neşeleneceğimizi düşünüyorum.Umarım bölümü beğenirsiniz,iyi okumalar 💫 şimdiden okuyan gözlerinize sağlık
Cansu'nun ne demek istediğini o an anlayamayan Demir kısa bir afallama yaşamıştı.Onun aksine durumu daha çabuk idrak eden Selin şaşkınlığını gizlemeye çalışarak iki kardeşi yalnız bırakmaya karar vermişti.Zaten hem arkadaşlarının en mutlu gününde misafirleri tek başına bırakması ayıp olurdu hem de Cansu,Demir ile tek başına konuşmak ister diye düşünmüştü.Bu yüzden "siz yukarı çıkıp konuşun isterseniz" diyerek bahçeye çıkmıştı.Onun gitmesi ile birlikte Demir'in boş noktaya dalan gözlerini Cansu'nun sesi bozdu.
-"İçeri girebilir miyim?"
-"Tabi,gel.Kusura bakma ben hâlâ anlamaya çalışıyorum da dediğini.Gel yukarıda doğru düzgün konuşalım şu meseleyi." diyerek Cansu'yla birlikte üst kattaki küçük misafir odasına geçtiler.
Cansu gergin gözüküyordu.Söyleyeceklerini nasıl söyleyeceğini,söze nerden gireceğini düşünür gibi bir hali vardı.Koltukta oturuşu bile her an kalkmaya hazır gibiydi.Demir onun biraz soluklanması için ne kadar merak etse de anlatması için üstelemedi.Bu yüzden odada derin bir sessizlik hakimdi.Bu sessizliği bozan Demir oldu;-"İçecek bir şeyler ister misin?"
-"Yok,teşekkür ederim."
-"Bana anlatacağın önemli şeyler var anladığım kadarıyla."
-"Evet var.Yani bunun hepimizi ilgilendirdiğini düşünüyorum." derken kafasını ellerinden kaldırıp nihayet Demir'in gözlerinin içine bakabilmişti.Bu kadar yakından bakma fırsatı bulunca Cansu'nun aynı annesinin gençlik haline benzediğini fark etti Demir;Kısa kahverengi saçları,ince dudakları,hatta annesiyle tam aynı yerde bir gamzesi bile vardı.
-"Seni dinliyorum." diye yumuşak bir tonda konuştu Demir.En son beraber oldukları yemekteki çıkışından dolayı onu kızgın biri olarak düşünsün istemiyordu.Neticede asla öyle biri değildi.
-"Sözü fazla uzatmak istemiyorum aslında direk konuya gireceğim bu yüzden."
-"Peki.Nasıl istersen."
-"Ben anneme temiz eşya almak için eve gittim bugün.Daha sonra odasında kilitli bir dolap fark ettim.Dolabın içine ayrı olarak yapılmış küçük bir dolaptı,Neyse.Normalde annemin özeline saygı duyarım tabiki.Zaten bizim aramızda hiç gizli saklı yoktur.Yani ben öyle sanıyormuşum en azından." derken buruk bir gülümseme vardı yüzünde.Hayal kırıklığına uğramış birinin yüzü.
Onun sözünü bölmek istemediği için sessiz kaldı Demir.Kısa süren sessizlikten sonra tekrar anlatmaya başladı Cansu.-"Şeytan mı dürttü yoksa içimden bir ses mi öyle söyledi ya da da gizlenmiş şeylere karşı duyduğumuz meraktan mı bilemiyorum açtım ben o dolabı,anahtarını bulmak da zor olmadı zaten.İçinden en fazla takı,para ya da özel birkaç parça hatıra çıkar diye düşünmüştüm ama bunlarla karşılaştım." derken çantasından koca bir deste mektup çıkardı.Kimi renkli,kimi desenli kimi de sade beyaz zarflara koyulmuştu.
-"Bunlar ne böyle?"
-"Bunlar aşk mektupları.Attila Bey'in anneme yazdığı mektuplar ! Daha doğrusu kavuşmak için gün sayan iki aşığın mektuplaşmaları desek daha doğru olur." deyip mektupların bir kısmını Demir'e uzattı.
-"Mesala bu:hamile olduğunu söyledikten sonra aldığı mektup.Bu..bu benim en sevdiğim oldu bak:aile kurmak için nasıl can attıklarını anlatan bir mektup." diyerek mektupların hepsini yere fırlattı Cansu.Ağlamaya başlamıştı.Yüzünden hem sinir hem hayal kırıklığı çok net okunabiliyordu.Yerdeki kağıdı eline alarak okumaya başladı Demir.
Üst köşeye iliştirilmiş tarihe baktığında bu mektubun o daha dokuz yaşlarındayken yazıldığını anladı.Annesinin onu bırakıp gittiği,babasının da onu yatılı okula bırakarak iş için gittiği zamanlar...Sadece başını okuyarak bile durumu kavramak mümkündü.