Meral Hanım'a veda niteliğinde kısa bir bölüm yazdım.Anneye vedanın çok özel ve zor olduğunu düşündüğümden bu bölüm sadece o duyguyu vermek istedim bu yüzden başka konulara yer vermedim.Umarım beğenirsiniz,iyi okumalar🥀
...Sesin hâlâ kulaklarımda
Anne ben geldim,ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak ?
Anne ben geldim,oğlun...Gelmişti Demir annesine ama yatmak için dizlerine değil içeride buz gibi odada annesinin cansız bedeninin yattığı morgun kapısına.Tüm çocukları oradaydı Meral Hanım'ın hatta yaşasaydı belki bir diğer çocuğu olarak görüp bağrına basacağı Selin bile oradaydı.Hepsi omuzlarındaki ağırlık ile bir köşeye çökmüştü,her ağırlığı kaldırırdı da o omuz anne ölümünü kaldıramıyordu işte.
Cansu ağlamaktan,sinir krizi geçirmekten bitap düşmüş ve bayılmıştı.Onu ayrı bir odaya alıp sakinleştirici yaparak kendisine gelmesini bekliyorlardı.Kardeşinin yanında mı yoksa annesinin yanında mı dursa karar veremeyen Cem,kalkıp gelemeyeceğini bildiği halde morg kapısının önündeydi işte.Sanki annesi hiç ölmemiş her an şu kapıdan çıkıp yanına gelerek neden kardeşini yalnız bıraktın diye onu azarlayacak gibi geliyordu Cem'e hâlâ.Demir de oradaydı,tabiri caizse bir put gibi ne tepki vereceğini bile bilemez halde.En zor durumda olan oydu aslında;Cansu ve Cem için yüzleşmesi daha kolaydı bu ölümle ama Demir daha onu affedememişken nasıl yüzleşebilirdi ki bu gidişle ? İnsan varlığını bile kabullenemediği birinin ölümünü nasıl kabullenebilirdi ?
Şimdi bu kocaman harflerle "girilmez !" yazan kapının önünde bekliyordu.İçeri girip sarsmak istedi annesini,kalk demek istedi; affettim seni ! Kalk hadi,yaşayamadığımız yıllarımızı telafi edelim...ama bir ölüme çare yoktu şu hayatta.Konuşacak,yaşanacak onca şey varken hayat bir kez daha koparmıştı onları.
Elini sıkıştığını hissettiği kalbine götürdü Demir.Kalbi bu kadar acırken neden gözünden tek damla yaş bile akmıyordu,neden acısını dışarı vuramıyordu ? Halbuki bir ağlasa kalbinin ağrısı geçecek gibiydi.Yanında oturmakta olan karısına döndü;-"Neden ağlayamıyorum ? Canım çok yanıyor."
Yaşlı gözlerle ona baktı Selin.Ne diyebilirdi,bilemiyordu şu an.Hiçbir şey söyleyemedi.Sadece Demir'i göğsüne bastırarak sarılmakla yetindi.Zaten hazırda olan yaşları Demir'in bu sözü üstüne bırakıvermişti kendini.Sevgilisi yerine de ağlıyordu kadın.
Karısının göğsüne sığındı Demir.Anılardan,acılardan kaçmak istiyordu ama gözlerinin önüne gelen görüntüler buna izin vermedi;ilk Meral Hanım'a yemeğe gittiklerinde Deniz'in onun kucağındaki görüntüsü belirdi önünde,annesinin gülüşü ama gözlerindeki o derin pişmanlık ve gözlerinin akmaya hazır yaşlarla dolu olduğu.Sonra,gözünün önünde beliren görüntü daha da acıttı canını;çocukken annesiyle beraber bahçeye ektikleri kırmızı bir gül vardı.Bir gün annesi için koparmak istemişti o güllerden.Eline diken battığı için canı acımış,üstüne gülü de kopartamamıştı.Yanına gelen annesi kanayan elini bantlayıp üstüne öpücük kondurmuştu.Çocuk Demir'in tüm acısı geçivermişti o anda.Daha sonra koparmaya çalıştığı gülün yanındaki tomurcuk haldeki gülü göstererek;"Koparmaya çalıştığın gülü eğer koparırsan yanındaki yavrusu çok üzülür.Büyürken annesini arar sonra." demişti ona.
-"Onlarda da bizim gibi mi ?" diye sormuştu annesine şaşkın gözlerle.
-"Evet oğlum,bizim gibiler.Hep yan yana." demişti annesi.Şimdiyse ikinci kez bırakıyordu onu,ikinci kez terk ediyordu.Üstelik annesine ihtiyacı olduğunu kendine bile itiraf edememiş bir haldeyken.
Demir'i acı veren geçmişinden döndüren ıssız koridorda yankılanan hemşirenin sesi olmuştu;-"Eğer isterseniz son bir kez görebilirsiniz."
"Son bir kez" ne acı bir cümleydi.Sevdiğini bir daha görememek,tüyler ürpertici...
Girmek isteyip istemediğinden bile emin değildi yine de ortaya atılmadı Demir.İlk önce Cem'in girmesi daha uygun olur diye düşünüyordu.Kimseden ses çıkmayınca hemşire sorusunu tekrarlamak zorunda kalmıştı.Başını kaldırıp Cem'e baktı Demir;başını dizleri arasına almış,kapının önüne çökmüştü.Kafasını kaldırarak o da Demir'e baktı.Gözleri kan çanağı gibi olmuştu,sesi bile zor çıkıyordu.