Bu sefer daha kısa bir arayla yeni bölüm ile karşınızdayım.Bence bol duygusallı ve bol aşklı bir bölüm oldu.💔Umarım beğenirsiniz,iyi okumalar!
Şu hayattaki en acı verici gönül yaralarından biridir baba yarası hem de asla kapanmaz o yaralar kolay kolay ama Demir için hem annesi hem de babası en büyük yarasıydı.Attila annen ölüyor dediği anda ne hissettiğini anlayamamıştı,kendi duygularından emin değildi.İnsan hayatı boyunca görmediği bir yabancının ölümüne üzülebilir miydi ki ? Ya da ölmeden önce onu görmek isteyen bu yabancıyla hiçbir şey olmamış gibi görüşebilir miydi,gerçekten bu fedakarlığı gösterebilir miydi bilemiyordu.Zaten bu yüzden cevap bile verememişti karşısında çaresizce ona bağıran adama.Halbuki ne çok şey sormak istiyordu ona:annesiyle hâlâ görüşüyorlar mıydı mesela belki de Demir'i başlarından attıktan sonra tekrar bir araya gelip yeni bir hayat kurmuşlardı ya da annesi ne yapıyordu kendisi ne yapıyordu başka aile kurmuşlar mıydı kendilerine,çocukları olmuş muydu ? Bunların hepsini bir gün babası karşısına geldiğinde soracağından emindi ama yapamamıştı.Neden tutulup kalmıştı ki öyle,sahi neydi onu bu kadar üzen ? Onu bırakıp giden bir kadının ölecek olması mı yoksa hâlâ annesine ve babasına gizliden gizliye kendine bile itiraf edemediği bir sevgi ve özlem duyuyor oluşu mu.
Attila ona annen ölüyor dedikten sonra kısık sesle kanser,son evre diyebilmişti sadece.Daha sonra Demir'in halini gören Vedat,bu konuşmanın bir yere varamayacağını anlayınca Attila'yı alıp götürmüştü.Attila'ya da Demir'e birkaç gün bile olsa zaman tanıması gerektiğini söylemişti.O günden beri yani yaklaşık üç gündür Demir'in hali berbattı.Selin ne yapacağını şaşırmış ona ulaşmaya çalışıyordu ama yine yeniden kendini geçmişe hapsetmiş,herkesle arasına duvar örmüştü sanki.Ve ne Selin'in ne Deniz'in ne de bir başkasının bu duvarı aşmasına izin vermiyordu.Sürekli düşünüyordu sürekli ! Salonda otururken, yemek yerken,Deniz ile ilgilenirken,uyumak için yatağa gittiklerinde.Bir çıkış yolu arıyordu şüphesiz.Gariptir ki hem bunlar hiç olmamış gibi davranmak istiyor hem de bir an önce annesine ulaşması gerektiğini yoksa onu bir daha asla göremeyeceğini düşünüyordu.Selin ise birkaç kez bu konu hakkında konuşmak istemiş ama Demir her seferinde "şimdi değil Selin.Lütfen" diyerek bu konuyu onunla konuşmaktan hep kaçınmıştı.Selin'in elinden bir şey gelmiyor oluşu deli ediyordu onu.Yüreğinde bir sızı vardı,Demir'i böyle üzgün görmeye asla dayanamıyordu bir de üstüne ondan uzaklaşması kahrediyordu kadını.Onunla konuşmasa bile her fırsatta yanında olduğunu hissettirmeye çalışıyordu adama.Uyurken sıkıca sarılıyordu mesela,tam kalbinin üstüne elini koyup yavaş yavaş okşuyordu acısını dindirmek ister gibi yüzünün farklı noktalarına narin öpücükler konduruyordu.Demir de farkındaydı karısının bu çabasının karşılık olarak Selin'in yüzünü avuçları arasına alıyor o güzel yüzüne bakıyordu bir süre hiç kıpırdamaksızın ve sıkıca yaslıyordu onu göğsüne ama aralarında o konuya dair bir iletişim asla geçmiyordu.Bazen de Deniz kucağındayken dalıp gidiyordu da mıkırdanması onu kendine getiriyordu ama Selin artık bu duruma bir el atmak da kararlıydı bu durum daha fazla böyle devam edemezdi çünkü hem Demir bu çıkmazdan tek başına çıkamayacaktı hem de Selin ona ulaşamayarak daha fazla bekleyemeyecekti.Bu yüzden hafta sonu için bir plan yapmıştı.Demir'i şirketçe geziye gittikleri ikisinin aşkının ilk kıvılcımlarının atıldığı yere götürecek ve orada Demir ne derse desin onunla konuşup bir çıkış yolu bulacaktı.Hem Demir orada kaçacak bir yer bulamayacaktı.Her şeyi planlamıştı;Deniz Merve ve Vedat ile kalacaktı kendi evlerinde,onlara destek kuvvet olarak da Leyla Hanımlar,Azmiye.Ayda vardı nasıl olsa gözü arkada kalmayacaktı yani.Vedattan Demir'in annesinin yatmakta olduğu hastanenin adresini de almıştı olur da ki Demir görüşmek için karar verirse diye.Demir'in karşı çıkacağını bildiği için ona bahsetmemişti bile bu planından.Cumartesi sabahı hadi gidiyoruz deyip götürecekti onu.