İşlerin oldukça sarpa sarmaya başlayacağı bir bölüm ile karşınızdayım.Kötü zamanlar olmazsa iyi anların kıymeti anlaşılmazmış diyerek sizi bölümle bırakıyorum.Umarım beğenirsiniz,iyi okumalar!🌬
"Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız.Nasıl hayatta kaldığınızı da.Hatta fırtınanın dinip dinmediğinden bile emin olamayacaksınız.Ancak bir şey kesindir;
Fırtınadan çıktıktan sonra fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız.
Zaten fırtınanın bütün amacı da budur."
demiş Haruki Murakami.
Demir,Cansu ve Cem de bir fırtınadan geçiyorlardı şu an.Bitip bitmeyeceğini bile bilmedikleri bir fırtına.Bundan sonra ne olacak,ne yapacaklar hiçbiri bilmiyordu.Eğer bildikleri bir şey varsa o da;bu fırtınadan sonra asla aynı olmayacaklarıydı.Ölüm gerçeği ile bu kadar yakından tanıştıktan sonra kuşkusuz ki hiçbiri eskisi gibi olmayacaktı.Daha hastanenin kapısından çıktıkları anda hepsi biliyordu bunu.Annelerini geri dönüşü olmayan toprağın altına koyduklarından beri bambaşkaydı düşünceleri,yaşayışları.Demir'in sevdiklerime zarar gelir korkusu üzerine bir de onları kaybetme korkusu eklenmişti mesela.Daha kolay affedebiliyordu artık hataları,çaresi olmayan bir yola girmeden "seni özledim" "seni seviyorum" diyebiliyordu kolayca.Annesinin ölümüyle birlikte onu ne kadar çok sevdiğini ve özlediğini kabullenmişti ama annesine bir kez olsun söyleyememişti bunları;En ağır olanı da buydu ya zaten,gönlü kırık gitmişti bu dünyadan annesi.
Demir'i düşüncelerinden sıyıran odaya giren Selin olmuştu.Baş ağrısı ile yattığı yatakta ne kadar zamandır yattığını bile bilmiyordu,yaklaşık bir haftadır boğuşuyordu bu ağrıyla.Bedenen buradaydı ama yaralı ruhu başka yerdeydi sanki.Elindeki kahveyi komodinin üstüne bırakarak yanındaki küçük boşluğa ilişti Selin.-"Sana kahve yaptım."
Karısının hüzünlü ama bir o kadar teselli edici gülümseme ile bezenmiş yüzüne baktı Demir.Bir haftadır kendiyle beraber Selin de yaşıyordu aynı acıları.Üstelik acısını dindiremiyor olmak daha da ağır bir yük veriyordu omuzlarına.Ruh yükünün yanında bir de Deniz ile tek başına uğraşmasının verdiği bir yük vardı tabi.Cenaze işlemleri,Demir'in kardeşleri için çabalaması kendi içinde halletmeye çalıştıkları derken gerçekten çok yorulmuştu Selin.Bu süreçte Vedat ve Merve'den bolca destek almışlardı ama onlar da düğün hazırlıklarına başlamak için kendi işlerine dönmek zorunda kalmışlardı.Şirketten gelen ardı arkası kesilmeyen telefonları bile geçiştirmişti hep Demir.Azmiye'nin bu sabah arayıp mağaza projesindeki müşteriyle olan görüşmeyi daha fazla nasıl erteleyeceğini bilemediğini kadının görüşmekte ısrar ettiğini söylemesini bile "birazcık daha oyala." diyerek başından atmıştı.İşte bu halleri çok endişelendiriyordu Selin'i .Nasıl olacak bilmiyordu ama artık bir şekilde kendine gelmeliydi.Onu böyle bitap görmeye dayanamıyordu.
Yatakta doğrularak Selin'in yüzüne baktı Demir.-"Teşekkür ederim sevgilim."
-"Daha iyi misin ?" diyerek iki eliyle masaj yapar gibi başına dokundu.
-"İyiyim,merak etme." diyerek alnındaki elleri alıp avuç içlerine öpücük kondurdu Demir.
-"Demir"
-Hı?"
-"İyi olmadığını biliyorum,görüyorum.İyi olmamak sorun değil,zamanla azalacak bu acı.Ama iyi olmak için çabalamak gerek,birlikte."
-"Özür dilerim Selin." derken başını önüne eğmişti adam.Yine yeniden bu harika kadının karşısında küçücük hissediyordu kendini.
Yatakta Demir'e biraz daha yaklaşarak sıkıca sarıldı Selin.