17. BÖLÜM:Yûsuf'un medresesi

38 2 0
                                    

Hikâyenin sonundaki notcuğu okuyun lütfencik.. Bu arada serviscinin ismi önceden Ömer'di. Şimdi Bilal oldu. Ufacık notcuk .d

Karşımızda iki tane mümin abi görmem ile korkumu şaşkınlığa ve utanca bıraktım. Bizi görür görmez servisçimiz Bilal amca yanında ki adını bilmediğim abiye hitaben

-Ha tamam, bizim kızlarmış..

Selva hâlâ telefonumun ışığını onlara tutuyordu. Ve bir anda korkuyla, titrek ve kısık sesiyle ne dedi biliyor musunuz dostlar? Dediki

- Bilal amca...sen misin?

Bilal amca da korktuğumuzu görmüş olmalı ki sakinleştirici bir ses tonuyla konuştu

-Evet benim. Korkmayın.

Aslında biz de sen olduğunu biliyoruz da işte laf olsun torba dolsun diye şey ettik. Onlarda bizim korktuğumuzu, daha doğrusu benim ağlamaklı olduğumu görünce daha fazla şeylik olmasın diye konuştu Bilal amca.

- hadi çıkalım artık burdan herkes merak etti sizi.

Ellerindeki feneri çıkış gibi görünen yere doğru tutarak ordan çıkacağımızı belirten bir hareket yaptı. Erkekler önden, bizde arkadan yine ördek yürüyüşü şeklinde girdik küçük yere. Ben şimdi heyecanlanırım böyle. O değil de abim kızacak. Adını bilmediğim abi ile Bilal amca önden giderken bir anda duraksayıp bağırdı Bilal amca .

-Buradan çıkış yokmuş. Diğer yerden gideceğiz mecburen, dönün!

Aff, şimdi ne olacak? Onlar önde iken şimdi ben ve kızlar önde olacak, onlar da arkada olacaktı. Hayatımda yaşadığım en çaresiz olduğum ve heyecanlandığım andı

Hızlı hareketlerle iki büklüm bir şekilde çıktık. Ve sırasıyla Bilal amcanın ve adını bilmediğim abinin ilk önce girmesini bekledik.
Biraz daha dolandıktan sonra güzel gökyüzünü ve güneşi görmüştük. Bir an hep hayatımı taşlar arasında yaşayacağımı düşünmüştüm. Acaba taş devrindeki insanlar nasıl yaşamış ki buralarda? Aa acaba taştan kitapları varmıdır ? Ya da nasıl kitap okuyorlardır? Okuyamıyorlardıysa cahiller dir. O zaman müslüman değiller dir. 'Anladık Vera, sen istersen seni merak eden insanlara dön, bunları düşünme. Tamam mı? Söz iyileşeceksin. Ben dua edeceğim sana. Hadi şimdi git.'

Canım iç sesim çikilekettam konuşunca onun sözünü dinlemeyi uygun gördüm. Bu insan topluluğu da ne? Aman Allah'ım! Muhteşem üçlü olarak Selva, Ben ve Beyza yeraltı şehrinin kapısından filmlerdeki mafya grupları gibi çıktık. Peçeler uçuşuyor, arkadan da çok güzel bir nashed çalıyor. Uff! Mikemmel.

Bazı öğretmenlerimizin yanına gittiğimiz de direk soru yağmuruna tuttular. Ama kızmadılar tabiki. Yani şurada öğrenci veledleri kaybolmuş, başlarına bişey geldi sanmışlar ve bulunduktan sonra da gelip azarlasınlar mı? Yapmazlar işte.

Bilal amca ve adını bilmediğim abi, abimgilin yanına gittiler ve gülerek birşey anlattılar. Yapma be reis! Yapma. Kesin benim salya sümük ağladığımı anlatıyorlar. Bir daha ağlarsam ne olayım! İyi de, bizi aramaya neden abim gelmedi? Veya Musab gelmedi? veya neden ikisi gelmedi? Öğretmenlere yeterli açıklamayı yaptığımızı düşündüğüm için Selva'yı dürtükleyip salıncakları gösterdim. Orada bebeler küçük gondol salıncağa binsinler, biz de burada onlara bakalım! Olur mu öyle şey? Ben de sallanacağum, banane banane. Iyi değilim. Bu bariz ve apaçık bir şey yani. Selva en sonda öğretmenlere o cümleyi söyledi.

-Vera'nın yaptığı şey de benim omzuma kafasını gömüp, ağlamak.

Herkes gülünce bende Selva'ya ölümcül bakışımı attım. Sonrada suratımı asıp salıncaklara ilerledim. E bunlar her yeri doldurmuş. Ben nereye binecum? Ben de Beyza nerede diyodum. Almış kucağına küçük çocuklardan birini, kollarını açarak

Hayallerle İmtihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin