14. BÖLÜM- Talha biriyle evlilik görüşmesine mi gitmişti?

59 4 9
                                    

Hani şöyle bir düşünce vardır ya, bir kişinin hiç değişmeyeceğini, o bu zamana kadar nasıl yaşadıysa geri kalan hayatını da o şekilde geçireceğini düşünürler. Bende Enes hakkında böyle düşünmüştüm. Ama insan hiç kendinin önce kötü bir yolda olduğunu ve sonradan hidayet bularak, değiştiğini bile bile başka insanlar hakkında böyle düşünürmü?

Düşündüm işte. Ben halbu ki önceden kötü bir yoldaydım. Bizde zaten Vera ile hemen doğar doğmaz namaza başlamadık ki...bizimde elbette kötü bir geçmişimiz oldu. Ne kadar hatırlamak istemesemde, 16 yaşımda iken hiç uygun olmayacak yerlerde takılmamı,müslüman oğlanların namazına engel olduğumu ve onlarla dalga geçtiğimi şeytan sürekli bana hatırlatıyor ve benim "o günahlarım ya bağışlanmazsa?" Diye boş vesveselerle kafamı bozmaya çalışıyordu.

Allah subhanehu ve teala, ademoğlunun yerler ve gökler kadar günahla gelmiş olsada onu şirk koşmayacağı takdirde bağışlayacağını söylüyor...

Önemli olan bizim şu anda hâlâ o yanlışlarla olup olmadığımız, günahlarımız yüzünden pişman olup tevbe etmemiz ve Allah'ın rahmetinden, ümidimizi kesmeden bağışlanma dilememiz.

Ben hiç Enes gibi birinin hidayetine vesile olacak kişinin, Talha olacağını düşünmemiştim. Talha bu sayede, Rasulullah'ın sallallahu aleyhi vessellem Ali radıyallahu anha söylediği; " Bir kişinin hidayetine vesile olman, senin kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır"[Sahih.,] fazileti elde etmiş oluyor.

◆◆◆

Talha, omzuna gelen saçlarını geriye attıktan sonra gülen gözleriyle, kahvaltısını eden Enes'in sırtını sıvazladı.Harun, Musab ve bende bu sıkı iki dosta hayranlıkla bakıyorduk. Ben bu duygu selli kahvaltımızı bozmak amaçlı hemen farklı bir konu açtım.

İlk önce, aceleyle çayını içen ve sonrada "Ahh, dilim yandı"diyen Talha'ya, sonra yer sofrasının ipleriyle uğraşan Harun'a, sonra iki yumurtayı bir ağzına atan, ama yinede her halükarda sadece ufak bir göbek şişmesiyle kilo almayı kurtaran Musab'a, en son olarakta bir yandan çay içen, bir yandan saçını gözünün önüne düşmesinden kurtarmaya çalışan, bir yandanda telefonuyla uğraşan Enes'e baktım. Hepside ayrı bir alem.

Şöyle bir bakıp "Ben hangi süper zekalıların (!) içine düştüm böyle?" Diye düşünmedim değil.

-Enes, sen dün geldiğinde dudağında kurumuş kan lekesi görmüştüm,daha doğrusu patlamış gibiydi, soramadım. N'oldu?

Enes'te telefonunundan kafasını kaldırdıktan sonra, masum bir şekilde kaşlarını havaya kaldırıp "Hı?" Diye bir ses çıkarttı. Bende sorumu yineledim ve bu sefer işte cevabı alabilmiştim.  Bu şekilde diğerlerininde dikkati bizim üzerimize çekilmişti. Musab'ı artık anlatmama gerek varmı bilmiyorum ama resmen ekmeğin yarısını(Ebu mübağalayım  biraz) koparmış, tavadaki melemenin kalanını o küçücük görünen ,ama normalde kocaman olan ağzına atmış ve sonrada hemen yutmaya çalışarak bize dönmüştü.

-Ha, o yara önemli değil evet. Yanımda oturan bir kızı anlatmıştım ya sana.  İşte otobüsten inerken bir tane oğlan kızı rahatsız etti,
bende şöyle kolumla oğlanı engelliyim derken...

Biraz duraksadıktan sonra sağ eliyle yüzünü kapatıp devam etti. Bir şeyler olduğu belliydi ama hadi hayırlısı. Önemli değil dedi de, birde önemli bir şey olup, bir olaya karışıp başını belaya sokmasa bari.

-Yav işte sonra...lan utanıyorum söylemeye. Sonrada kız sağ ayağını bir hışımla kaldırıp, ilk önce oğlana bir tekme geçirip sonra oğlanın solunda duran ben'e bir uçan tekme geçirdi. Sonra bende "Ben sizi şurda korumaya çalışıyorum, sizin yaptığınıza bakın, heralde algı sorununuz var!" Dedim sonrada hemen gittim ordan. Yani işte dediğim gibi önemli değil.

Hayallerle İmtihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin