16. BÖLÜM: "Yer Altı Şehri"

41 5 15
                                    

Lüffen, bölümün sonundaki yazımı okuyun .d

3 hafta sonra
_________
SELVA

-Selva! Hadi servise binin artık.

-Tamam Aişe teyze, biniyoruz.

Vera,Beyza ve Rumeysa'da teker teker servise binince en son ben binip sürgülü kapıyı sertçe kapattım. Servis amcamız Bilal amcanın yanındaki Ön koltuklarda sırasıyla Vera'nın abisi, Musab ve Talha abi oturuyordu. Çok kişi olduğumuz için iki servis ayarlamışlardı. Bizde çocuklar ile birlikte arka koltuklardan birine oturmuş, gideceğimiz piknik yerini düşünüyorduk. Yani ben düşünüyorum onları bilmem.

Bu üç hafta içerisinde;biz zaten hoca bulunana kadar geçici süreliğine öğretmenlik yaptığımız için, şu an bizde büyükler sınıfında öğrenciydik.

Sadece beş gün hocalık yapmış, şimdi ise her sınıfa göre hoca bulunduğu için hocalık yaptığımız öğrenciler ile beraber öğrenci olmuştuk. (O değil de nasıl bir cümle kurdum ben böyle? ?)

Kursumuzda hep ders hep ders yapmamız tabikide gezimizin de olmayacağı anlamına gelmez. Arada bir böyle geziler yapmayı düşünüyorlardı.
Veragilin de buraya gelme süresi iki ayı geçmişti. Ve buna rağmen annesigil hiç arayıp sormamıştı. Sadece Veragil,onlar süphelenmesin diye arada bir arıyorlardı. Ve bu süre içerisinde Beyzagil ev buldu, cok fazla eşya alamasalarda kendilerine yetecek mecburi ihtiyaçlarını, eşyalarını almışlardı. Bizde mutfak eşyalarını almada onlara yardımcı olmuştuk.

Ha bu arada! En son dernekte mahsur kaldığımızda bir ayrıntıyı unutmuş, biraz aklımızı yorup nasıl gideceğimizi de bulmuştuk. Vera'nın abisi Vera'yı alıp meyve suyu almaya götürdüğü araba Beyzagilin arabasıydı. Dolayısıyla da araba Vera'nın abisindeydi. Vera 'da abisini arayıp bizi almasını söylemiş, oda işi olduğunu söylemiş, Vera'da hemen bizi almasını, aksi takdirde birazdan erkeklerin geleceğini söylemiş ve bu söz üzerinede Vera'nın abisi beş dakikaya oradayım demiş ve bizi almıştı. Amma uzun ve dolambaçlı bir cümle kurdum. Efferim kız Selva!

Ve الآن! (Şimdi!) Piknik yerine gelmiştik bile. Bol bol ağaçların ve güzel kamelyaların olduğu bir yere, gelmiştik! Iyiki hamak getirmişiz be. Şu ağaçların arasına bir güzel kurarım oh mis!

Bu yerde çok güzel gezecek yerlerde varmış, gelmeye imkanı olan kessinlikle gelsin. Dur bi BACIM, daha yeni geldin. Az sabret daha gezmeden görmeden gonuşma! Dedi iç sesim.

Evett! Şimdi peçelerimizi açıp derin bir nefes alma vakti. Erkekler baya öte tarafta mangalla uğraştıkları için ve bizim oturduğumuz banklarda görünmediği için rahat olabilirdik.
Vera ile Beyza futbol topuyla birbirlerine atarken, ben ile Rumeysa'da banklı masalara oturmuş sohbet ediyorduk. Daha doğrusu edecektik.Yani?.Galiba.Mesela ilk konuyu ben açarsam kimsecikler bir şey demez heralde.

-Eee Rumeysa? Nasıl gidiyor tesettür? Ailen? Abin?

Rumeysa'nın abiside Rumeysa ile birlikte hidayet bulmuştu. Tek sorun babalarının pek sıcak bakmamasıydı. Siyah, büyük eşarbının ucunu düzelttikten sonra sakin ve bir okadar da sitemli bir şekilde konuşmaya başladı.

-iyi elhamdulillah. Tabi babam dışında. Abim,sakal bıraktı bırakalı "kes şu sakalını, millet görürse ne der bize! Rumeysa'nında zaten bir Suriyeli den farkı kalmadı! Ben anlamadım ki size n'oluyor?!" Diye homurdanıp duruyor. Bana daha şu yüzüm açık halimle bile Suriyeli diyor, insanlar görse ne diyecekler diyor. Halbuki ben daha peçe takmayı düşünüyordum

son cümlesini üzgün ve başı eğik bir şekilde söylemişti. Zor bir imtihan. Anne babası insana destek olmayınca, aynı fikirleri paylaşamıyor olunca islamı yasamak dahada zor oluyordu. Anne ve babası müslüman olanlar büyük bir nimet içerisinde! Birde ah bu nimetin farkında olabilsek, şükür ve hamd edebilsek...!

Hayallerle İmtihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin