*ışıklar kesilmeden öncesi*
"KUROO, AĞ-"
Oikawa hızlıca bağıran Bokuto'nun ağzını kapatmıştı. Gri saçlı genç ise ne oldu dermiş gibi ona bakmış, az önceki sinirli hâlinden kurtulmuştu.
"Gerizekâlı. Sessiz ol diye az önce boşa mı konuştuk?!"
Bokuto, ağzı kapalı şekilde kafasını sallamıştı. Oikawa tekrar ona inanmak istercesine baktı, sonra da ağzını saldı.
"Ağzına sıçayım Kuroo, katanayı öyle savurup durmasana. pantalonumu kestin!"
Kuroo ise o sırada pembe renkli katanasını sallayarak ikiliye gülmekle meşguldü. Üç salak, hiçbir şekilde elektrik ya da alet edevat işlerinden anlamadığı için akıllarına gelen en keskin şeyle, gerçi bunu Kuroo getirdi, kabloları kesmeyi düşünüyordu.
"Seksi bir şekilde o kabloları keseceğim şimdi, video çek Bokuto. Kenma bunu görünce kesin kanalında yayınlayacak. Sonra da gelsin miyav miyav."
Bokuto dediğini yapıp telefonu çıkarmıştı bile, Oikawa ise Kuroo'ya keseceği yeri göstermiş, kenara çekilmişti. Ölmek istemiyordu.
"Sakın mavi kabloyu kesme, tamam mı? Kırmızı kabloyu kes. Öteki türlü düzeltilemez."
Kuroo başını sallamıştı hemen, sonra eline katanasını alıp havalı olduğunu düşündüğü bir duruşla Bokuto'nun tuttuğu kameraya doğru konuşmaya başladı.
"Evet arkadaşlar gördüğünüz gibi, ebay'den 100 dolara aldığım seksi katanam ile bu lanet olasıca elektrik kablosunu keseceğim şimdi. Dikkatle izleyin. Bokuto yaklaş koçum."
Bokuto elindeki telefonu kameraman edasıyla tutuyor, sanki tarihin en önemli işini yapacakmış gibi heyecanlanıyordu. Oikawa da anın coşkusuna kendini kaptırmış, Kuroo'nun yapacağı işe dikkatle bakıyordu.
Siyah saçlı kedi çocuk, pembe katanasını hızla savurmuş, mavi kabloyu keseceğim derken bütün elektrik kutusunu kesmişti. Etrafa elektrikler saçılmaya başlamıştı. Üçü de nasıl topuklayacağını bilmediğinden, hepsi bir anda hızla koşmaya başlamıştı. Oikawa ise kendini ağlamamak için zor tutuyordu. Hızla arabaya geçtiklerinde ise Kuroo'nun yüzündeki sıçtım korkusu, Oikawa'ya bakınca artıyordu.
"İkinizin de beynini seveyim."
~~~~~~~~~~~~~~
"Şu yüksek sese de bir bakmak gerek. Hep böyle şeyler olur mu?"
Kafasındaki buzla konuşmuştu Atsumu. Kıvırcık saçlı genç onun kolunu tutuyor, karanlıktan neden bu kadar fazla nefret ettiğini daha iyi anlıyordu. Boğazını temizledi.
"Hayır, genelde karşı komşumuzun köpekleri kafalarını elektrik kutusuna hep vurur. Bu yüzden alışkınım."
Atsumu şaşırmıştı. Bu dünyada tuhaf çok fazla şey vardı. Kolunu tutan siyahlının elinin üzerine elini koydu. Kolunu fazla sıkmaya başlamıştı.
"Ihm... şey, elimi tutabilirsin istersen, ya da sarılabiliriz? Yani, sen bilirsin. Ben yardımcı olmak için diyorum."
Sakusa zihninin kontrolünü pek sağlayabildiğini söyleyemezdi. Dünyadaki herkes iki korkuyla doğardı, biri yüksek ses, diğeri de yükseklikti. Ama Sakusa'nın doğduğundan beri parmaklarını geçen çok sayıda korkusu vardı. Karanlık da mikrofobisinden sonraki en büyük korkularından biriydi. Bu yüzden Atsumu'nun kolunu bırakıp sarışın gencin göğsüne kafasını yerleştirdi.
"Bunu sakın, sakın kimseye söyleme. Ayrıca yanlış da anlama. Şimdi bana bir şeylerden bahset."
Atsumu, kıvırcık saçların burnunun dibinde bitmesi ve vücuduna sarılan sıcaklıkla kalbinin hızlı atmasına izin vermek istemiyordu. Umarım kalbinin soluna kafasını koyan genç bu kadar hızlı atan kalbinin sebebini karanlık olarak düşünürdü.
"Neyden bahsedeyim? Hm... Kendimden bahsedeyim. Hem beni daha iyi tanımış olursun."
Sessizce onu dinlemeye başlamıştı Sakusa. Sesi şu an onun için yalnızlığını bastırıyor, karanlıktaki anılarını hatırlatmıyordu.
"Sanırım bunun cevabı evet. Voleybola bayılırım. Pasör olarak en iyisiyim. Japon milli takımına girmek istiyorum, ancak şu Kageyama denilen ezikle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Shouyo'ya atacağım paslarımı çalıyor pislik herif. Gerçi... onlar sevgiliymiş. Şaşırdım aslında, ne diyeyim. Sonuçta.. Tamam bak kendi ikizim de biriyle çıkıyor olabilir ama. Çıktıkları kişi bir erkek. Erkekle erkek çıkıyor."
"Bunda ne var peki?"
Atsumu sessiz kalmıştı, hafif mırıldanan sesle Sakusa'nın onu dinlediğini anlamıştı. Yüzünü habire o kıvır kıvır dalgalı saçlara gömmek, yumuşaklığında kaybolmak istiyordu. İsteğini geri çeviremezdi, bu yüzden yavaş yavaş yaklaştı o siyah saçlara.
"Bir şey yok aslında... Hatta güzeller de. Yakışıyorlar yani. Ama ne bileyim... Bana farklı geliyor. Bugüne kadar hep bir kızla oldum, çevrem de öyle oldu. Hemcinsi nasıl sevebiliyor ki biri? Sen sevdin mi hiç Omi-omi?"
Sakusa'dan bir ses çıkmamıştı. Atsumu onun düzenli nefes alışlarını duyunca uyuduğunu anlamış, yüzünde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Burnunu o gömmek istediği saçlara gömünce, kokusu aşırı hoşuna gitmişti. Banyosunda girdiği vakit kullandığı şampuandı bu. Acaba Atsumu'dan da böyle bir koku geliyor muydu? Ona da bu kadar yakışmış mıydı bu şampuan? Bilmiyordu, gerçi yakışsa bile Omi-omisi'ne yakıştığı kadar yakışmazdı, biliyordu.
Elini saçların arasına daldırıp bir süre düşündü Atsumu. Bir anda olup biten bu olayları, yaşadığı duygu değişimlerini. Belki de akışına bırakmalıydı, bir şans vermeliydi kendine. Zihnimn normallikten uzaklaştırıp, özgürlüğüne sahip olmalıydı. Osamu'nun gösterdiği cesarete hayran kalmıştı, ailesine karşı o duruşu.. çok hoşuna gitmişti. Belki bir gün o da dururdu öyle. O da eline sevdiğinin elini dolayıp çıkardı ailesinin karşısına.
"Sanırım benim de uyumam gerek Omi-omi, bugün çok fazla yoruldum. Güzel rüyalar."
Atsumu sevdiği saçlara bir öpücük kondurup gözlerini kapatmıştı, geçireceği en tatlı uykuya dalmak üzereydi.
~~~~~~~~~~~~~
"Kuroo, acaba bunlar ölmüş müdür bi' baksak mı?"
Arabanın içinde oturan üçlü, videoyu Kenma'ya yollamıştı. Aldıkları cevap ise, neden oradaki kolu aşağıya indirmeyip kabloyu salak gibi kestiniz, olmuştu. Hiçbiri buna cevap verememişti. Bu üçlü yan yana gelince mantıklı bir hareket yapmalarını nasıl bekleyebilirdiniz ki?
"Doğru, belki makineler falan patlamış, kaçak olmuş olabilir. Bakalım."
"Bokuto, senin ağzından zekice bir şey çıktı. Sana 300 dolar borcum var, unutma."
Kuroo arabadan çıkmadan önce arkadaşına oflayarak bunları söylemiş, sonra da arkadaşlarının kaldığı bahçeli evin penceresine doğru Oikawa ile ilerlemişti. Oikawa'nın anahtarı olsa bile, kapıyı açamazlardı. Bu yüzden kuytu köşe bir yerde açık var mı diye evin çevresinde dolandılar. Ve bingo, küçük bir boşluk bulup uyuyan çifti görmüşlerdi.
"Bu bizim Atsumu değil mi lan?"
"Bak bir daha o ağzını elimle kapatmak istemiyorum bağırmadan konuş seni yolarım çakma baykuş."
"T-tamam, sustum ya."
Oikawa gördüğü manzara yüzünden bu gri saçlı çocuğa olan sinirini unutmuştu bile. Cins arkadaşı sonunda birinin kollarında uykuya dalabiliyordu. Hem de hiçbir koruyucu kıyafet olmadan, artık huzurla ölebilirdi.
"Akaashi'ye bunun resmini çekip atmalıyım, görünce dudaklarında uçuk çıkacak."
"O zaman atmasana mal, nasıl öpüşeceğim ben sevgilimle?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
masterpiece [sakuatsu]
Fanfiction"Gözkapakların bir resim fırçasının yumuşaklığına, bir ressam spatulasının sertliğine sahip." [ tam gaz devam ]