"Sakusa."
"Hm?"
"Miya Atsumu geldi."
"Ha? Ne çabuk. Pekâlâ, içeri al."
Gömleğinin kollarını düzeltirken konuşmuştu Sakusa. Bugün fazla klasik, fazla sade karışımı bir giyimi vardı. Belki görenlerin ağzını sulandıracak, belki de sıradan dedittirecek bir giyim.
Atsumu, kapıyı çaldığında duyduğu izin ile girdi hızlıca. Yerden kaldırdığı kafasıyla gördüğü giyim yüzünden gözlerini, gerçi her zaman olduğu gibi, kıvırcık saçlıdan alamaz olmuştu. Kapıyı ardından kapatıp derin nefes aldı. Belki de bugün ressamı yerine o zorlanacaktı en çok.
"Merhaba."
"Merhaba Tsum."
"Tsum?"
"Arkadaşlarının sana öyle dediğini duymuştum."
"Ya..evet. Ancak senin ağzından duymak... Ne bileyim, biraz garip."
"Neden ki?"
"Sonuçta onu-.. Yani şey, bence daha farklı bir şey desen olabilir. Sana özel olsun söylemesi. Söylediğin an senin olduğunu anlayayım."
"Ihm..Pekâlâ, Miya."
"Tüm ailemizi mi çağırmak istiyorsun, sana özel olsun demiştim o kadar!"
"Ah, çok konuşuyorsun."
"Sen de fazla huysuzsun."
"İşimize dönelim."
Atsumu, somutarak karşıdaki koltuklara doğru ilerledi. Sakusa'nın bir anda terslemesine karşı sinir olmuştu. Biraz da canı acımıştı ya. Tanıdığı herkesten farklı davranıyordu ona karşı. Samu gibi, onu sinir ediyordu. Ama bu onun çok hoşuna gidiyordu, Samu'nun sinir bozuculuğu ise katil olma olasığını artırıyordu.
Sakusa ise o sırada her zamanki yerinde oturmuş, tuvalini kaşlarını çatarak bakıyordu. İşine odaklanma sorunu yaşıyordu. Çünkü az önceki konuşma ona hem saçma hem de tuhaf gelmişti. Karşı koltukta oturan Miya'ya çaktırmadan bir bakış attı. Somurtkan ifadesini görmezden gelebileceğini sanıyordu. Ancak yanılıyordu.
"Tsum, ortaya geçebilir misin?"
Lakabını duyan sarışın ilk başta ne olduğunu anlamayacak etrafına bakmış, sonradan gelen jeton ile denileni biraz geç kavramıştı. Usul usul, bir şey söylemeden geçti denilen yere.
"Biraz sağa dön lütfen."
"Şu an iyi mi?"
"Evet, şimdi de biraz kafamı yana yatır."
"Böyle mi?"
"Evet. Böyle kal biraz."
Çizim için taslağı atmaya başlamıştı Sakusa. Birkaç denemenin ardından beğenmemiş, silip silip durmuştu yaptığı kara kalem çizgilerini.
"Oturabilir miyim biraz...?"
"Hayır."
"Püf, pekâlâ."
Sakusa, ciddiyetle ayağa kalkmıştı. İstediği duruşu bulacaktı. İstediği açıyı bulacaktı. İstediği şekilde bu tuvali boyayacak, çizecekti. Bu yüzden modelini istediği gibi görmeliydi.
Normalde bu işi komutlar ile hâlleder, bir şekilde bulurdu. Ancak bu sarışının hareketleri hiçbir zaman istediği gibi olmuyordu. Evet dese bile iki saniye sonra hayır demek istiyordu. Kendisi müdahale etmeliydi. Öyle de yapacaktı zâten. Hiçbir çekinme, mesafe olmadan.
"Ihm...Omi-omi? Bir so-"
Kıvırcık saçlı genç önce ellerini sarışının beline koydu ve kendine çekti, dip dibe olan burunları ile Miya Atsumu'nun nefesi kesilmişti. İnce beline hayran kalan Sakusa Kiyoomi ise amacını unutmuş, sâhiplenici şekilde kavramıştı kıvrak beli. Maskesi olmasa dudaklarına yapışacaktı siyah saçlı, belki de şükretmeliydi kendine onu taktığı için.
"Duruşun.. Ne yaparsan yap düzgün olmuyordu. Yardım için gelmiştim."
Gözlerinin içindeki yoğunluğa dalmaktan konuşamıyordu düzgünce kıvırcık saçlı. Dudakları hareket ediyor, zihni bulanıklaşıyordu konuştukça. Elleri hâlâ belinde, geri çekmek hiç istemiyordu. Öte yandan sarı saçlı da onun gibi, göğsünün sıcaklığını hissetmekten vazgeçmek istemiyor, geri çekilmiyordu bu tenden. Kokusunun burnuna dolup ciğerlerine çekmeyi sevmişti, bu yakınlığı sevmişti. Kendine yediremediği gerçeklerin farkındalığını yüzüne vuracak boyuta getirmişti karşıdaki kişi, Miya Atsumu'yu.
Sözlerini yutacak, kalbinin kapılarını bu siyahlı genç için açacaktı. Yargılarını, günahını önemsemeyecekti bile.
"Omi-omi... Maskeni çıkarabilir misin?"
"Neden?"
"Güzelliğini görmek istiyorum."
"Ne?.."
Sakusa, yüzüne çarpan nefesin sıcaklığını hissediyordu. Karşısındaki pembe dudaklar hareketlendikçe dha fazlasını hissetmek istiyordu. Bunu biliyordu. İğrenmiyordu.
Yavaşça boşta kalan eli ile çıkardı maskesini Sakusa. Sarı saçının gözleri parlamıştı. Dibinde, duru bir güzellik duruyordu. Dudakları ile pürüzsüz ten arasında santimetreler vardı. Gül kurusu dudakları öpebilirdi belki de. Gözleri onlara kaymıştı.
İnce belin sâhibi, bakışlarını indirmiştir siyah saçlının dudaklarına. Siyah saçlı durduramadı kendini, dudaklarını yaklaştırdı sarışına. Diğerinin nefesini tuttuğunu hissediyordu. Görünün hızlı atışını hissediyordu. Heyecanından kızarmaya başlayan yanaklarını görüyordu. Kendisi de ondan farksız sayılmazdı.
İndi dudakları, dudaklarına. Öpüşmeye başladı yavaşça. Zaman algısını bitirdiği şu anda, dudaklarını öpmekten başka bir düşünce yankılanmıyordu zihninde. Yumuşacık, sıcacık sözcükleri dolanıyordu beyninde. İstiyordu fazlasını, istiyordu gözlerini kapatarak onlara kavuşmayı.
Dillerini birleştirdi siyahlı. Sarışının beyni erimişti, bütün bedenini salmıştı siyahlıya. Fark ediyordu Sakusa, Miya Atsumu şu an kendini ona teslim ediyordu. Dudaklarını hızla hareket ettirdi bile, titriyordu.
Kıvırcık saçlı boşta kalan elini Miya Atsumu'nun tişörtünden içeri soktu. Kaslarını elleriyle okşuyor, titremesini bir nebze gidermeye çalışıyordu.
Ama bu hareketi ile Atsumu alevlenmiş, kendisini iyice bastır olmuştu Sakusa Kiyoomi'ye. Alt taraflarında karıncalanmalar hissediyordu ikisi de.
Vahşileşmeye başlayan bedenler, birbirlerinin sıcaklığı arasında kaybolmaya başlamıştı.
Ancak sabırsız Komori, çalmıştı kapıyı.
"Sakusa, girebilir miyim?"
Dilleri birbirine dolanmış ikili, buna nasıl cevap verebilirdi ki?
yahoo, bok gibi bölümle geldim. kitabı unuttunuz mu? üzülürüm. neyse efendim, kendinize iyi bakın sizleri seviyorum. kısa oldu kusuruma bakmayın ayrıca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
masterpiece [sakuatsu]
Fanfiction"Gözkapakların bir resim fırçasının yumuşaklığına, bir ressam spatulasının sertliğine sahip." [ tam gaz devam ]