Sakusa çıldırmak üzereydi. Evden uzaklaştırılan arkadaşını unutmuştu. Ona gelip evine hayatının sonuna kadar yerleşmiş olan arkadaşını. Sakusa ona katlanmaya alışık olmasa, şimdiye o pislik götüren evden poposuna oklavayı soka soka çıkarmıştı Oikawa Tooru'yu.
Ancak şu an sadece heyecandan ne yapacağını bilemiyor, Oikawa'yı kovmaktan çok etrafı toplamak ile uğraşıyordu. Tabiî çok sevdiği arkadaşı ise onu mutfak kapısına dayanarak izliyordu.
"Demek Miya Atsumu.. Sarışın afet. Ah, Iwa-chan onu milli takım için isteyecekti galiba, ikinci bir pasör olarak."
Kıvırcık saçlı çocuk yutkundu. Atsumu'nun çok iyi oynadığını biliyordu, ancak Iwaizumi gibi bir antrenörün ilgisini çekmek pek kolay değildi. Önündeki cips kaselerini düzeltti.
"Sen neden başka birine gitmiyorsun? Tanımadığın birinin yanında film izlemekten nefret ediyorsun sanıyordum."
Arkadaşı kapıdan uzaklaşıp, kıvırcık kafalının arkasındaki sandalyeye oturdu. Yüzündeki sırıtışla imâların imâsını yolluyordu Sakusa'ya, kesinlikle bunlar sırtını delecekti, hissediyordu.
"Hm... Her gün bir Miya Atsumu ile tanışmıyoruz sonuçta. Aynı platformu paylaşan insanlar olarak az buçuk tanısam ne olacak cânım? Hem... Sizi yalnız bırakmamı mı isterdin yoksa, Sakusa Bey?"
Siyahlı kaşlarını çatarak arkasını dönmüştü. Arkadaşının suratındaki sırıtmaya koca bir yumruk çakmamak için zor tutuyordu kendini. Şerefsiz Oikawa. Ancak söylediği şeyi hiç düşünmemişti. Oikawa gidince yalnız kalacaklardı. O ve sarı kafa. Yine boş boş konuşup yakınlaşırsa ne olacaktı? Sakusa yine kontrolünü kaybederse ne olacaktı? O sarışının yaptıklarına karşı çok savunmasız kalıyordu, fark etmeden.
"KIZARDIN! Bizim umursamaz mr.clean âşığı birinden mi hoşlanıyor yoooksa?????"
"Boş yapma. Aniden olan bir teklifi geri çeviremedim. Hoşlandığım ya da kızardığım falan yok."
Oikawa tam ağzını açmıştı ki çalan kapıyla kapatmak zorunda kalmıştı. Sakusa Kiyoomi, seni şanslı sürtük.
Öteki yandan elleri ter içinde kalmış Atsumu, evde tek olacaklarını sanıyor ve bunun gerginliği ile ne yapsa bilemiyordu. Aniden ettiği teklifin ve söylediği sözlerin arkasında falan değildi. Bildiğin içinde ne varsa düşünmeden söylemiş, sonrasını hiç hesaba katmamıştı. Ve şimdi sıçtığı boku iyice etrafa yayıyordu. Ama... Nedense... İçinde, küçücük bir yer..... Ona, iyi ki yaptın, diyordu. Ve Atsumu bu söze güvenerek mutlu oluyordu.
Yine de şu anki heyecanını hiçbir şey değiştiremezdi.
Tabiî, kapının beklediği kişi tarafından açılmayışı dışında.
Oikawa, kıvırcık saçlı çocuk kapıyı açmak için hareketlenecekken onun kollarını tutup kapıyı açmak için neredeyse koşmuştu. Amacı sadece bazı şeyleri anlamaktı, eğer tahmin ettiği gibi şeyler olursa sessizce gece vakti burayı terk edebilirdi bile. Ama istediği tüm kozları topladıktan sonra. Siz de elinizde Sakusa gibi bir arkadaş bulundurursanız onu harekete geçirmek için güzel kozlar edinmek zorunda kalırsınız, o yüzden suçlamayın onu.
"Hoş geldiiiiiin."
Atsumu önce gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırmış, sonrasında da kim olduğunu bilmediği birinin evine geldiğini düşünerek kapı numarasına bakmıştı. 89. numara, kağıtta da yazan buydu.
"Ben şe-"
"Sakusa ile film izlemek için gelmemiş miydin? Doğru yer. İçeri geç."
"Pekâlâ..."
Oikawa, sarışın gencin aslan görmüş ceylan bakışlarına gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Bu gece fazla eğelenecekti, kesindi. Kapıyı yavaşça arkasından kapatarak ilerledi sarışın gencin arkasından. Salona geçmişlerdi. Sakusa da orada durmuş, gelen Atsumu'yu kaşlarını çatarak bakıyordu.
"Bedenin ne?"
Atsumu sanki bir an önce onu giyotine sokmak istermiş gibi bakan kıvırcık saçlı ressamına baktı. Bu eve girdiğinden beri bir boklar yemiş gibi hissediyordu, ancak hiçbir şey yapmamıştı.
"L"
Sakusa, sarışının yanından geçip odasından bir L tişört, bir de eşofman çıkartıp gelmişti. Diğer elinde de torba vardı.
"Kıyafetlerini buna at, duş alıp gel. Duş araç-gereçlerini kullanmadan önce ellerini yıka."
Atsumu onun ciddiyetle söylediği her şeyi uslu uslu dinlemiş, ardından kısaca alacağı duş için kıvırcığın söylediği yere adımlamıştı bile. Duş ve banyo gibi şeyleri kolay ve kısa sürede aldığı için mutluydu, kısaca filmi izleyip gidebilecekti. Buraya sırf teklifi o etti diye gelmişti. Bir saat önceden ekerse, bir şey olmazdı. Sadece içinden bir ses ekmemesini istemişti, o da yapmıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Islak saçları ile salona adımlamıştı Atsumu. Sakusa ve diğer arkadaşı onu bekliyordu. Kapıyı açan kişiden korktuğu için ressamının yanına oturmuştu. O çocuğun bakışlarını üzerinde hissediyordu, ürktü Atsumu.
"Miya Atsumu, değil mi?"
Kafasını bir anda gelen soruyla kaldırmıştı sarışın, bir tebessüm yerleştirdi suratına konuşmadan önce.
"Evet, evet. Siz?"
"Ben Oikawa Tooru, sizli bizli olmaya gerek yok ayrıca. Ben Sakusa'nın çok yakın bir arkadaşıyım, bir anda gecenize dahil oldum ama... Sorun yoktur umarım."
"Ah, şey, hayır. Sakusa'ya sorun olmadığı sürece bana da olmaz."
Siyah saçlı arkadaşı ve sarışının arasında geçen konuşmayı kısık gözlerle dinliyordu. Arkadaşı gene bir boklar çevirecekti, kesindi. Ancak sanki randevusu basılmış sevgililer gibi cevaplayan Atsumu'yu da bir elden geçirmek istiyordu şu an. Derin nefes aldı.
"Evet, her neyse. Film seçin, izleyelim."
Atsumu yan tarafında umursamazca konuşan çocuğa baktı. Maskesizdi. Hadi cânım. Oha. Atsumu bunu yeni fark etmişti. Böyle bir güzelliği yeni fark etmişti. Ah, keşke Atsumu şu an kendini dövebilseydi. Bu anı kafasına iyice çizmek, mümkünse zihnine dövme yaptırmak istiyordu. Yutkundu. Gözlerini ondan ayıramıyordu. Diğer koltuktan ses gelene kadar.
"Bence The Old Guard izleyelim, hem aksiyon, hem de başroldeki kadın aşırı taş. Bayılıyorum ona. (Y/N arklar mükemmel bir film izlerseniz hiçbir şey kaybetmezsiniz valla)"
"Tamam."
Sakusa maskesini çıkardığı için onu süzen sarışını fark ediyordu. Çünkü spık gibi bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Sakusa'ya göre nefes almayı bile unuttuğunu söyleyebilirdi. Bu yüzden filmi açmaya odaklanmıştı. Hemen açıp izleyecek, sonra da bitecekti her şey. Ve huzurla yatağıma gidip mışıl mışıl uyuyacaktı.
Gerçi bu planın olmayacağını herkes gibi o da çok iyi biliyordu.
Sarışın çocuk, önüne uzatılan bir kase cipsle kendine dönmüştü. Kıvırcık saçlı ressamı ona uzatmıştı. Ah o güzel yüz... Yine dalacaktı. Olmamalıydı. Dalmamalıydı. Boğazını temizleyip uzatılan cipsi kucağına aldı. Açılan filme odaklanmalıydı. Kesinlikle öyle.
Oikawa yüzündeki sırıtışın bu karanlık salonda fark edilmediğini düşünerek daha da büyütüyordu. Çünkü şu Miya Atsumu denilen çocuğun Sakusa'yı ilk kez maskesiz görüp düştüğünü fark etmek, o aval aval bakışları incelemek ona aşırı keyif vermişti. İşleri daha nasıl kızıştırabilirdi ki? Ama önce şu film izleme işini bitirmeli, bir şekilde hiçbir aktiviye yapmayarak sadece konuşmalılardı.
Bulacaktı. O koskoca Iwaizumi Hajime'yi dizlerine kapattırmış Oikawa Tooru'ydu. İki hoşlaşan genci mi bir araya getiremeyecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
masterpiece [sakuatsu]
Fanfiction"Gözkapakların bir resim fırçasının yumuşaklığına, bir ressam spatulasının sertliğine sahip." [ tam gaz devam ]