Sakusa, güne üzerindeki ağırlık ve tutulan bir bel ile uyanmıştı. Sabah daha yeni güneş doğmuş olsa gerek, soğuktu. Bulunduğu sıcak yerde hafifçe kıpırdandı. Gözlerini daha açamamış iken bulunduğu konumu sorguluyordu. Çünkü bulunduğu yer, inip kalkıyordu. Hâlâ rüyada oldupunu sanarak gözlerini kapadı. Birkaç uykuya dalma çalışmaları sonrası çalan telefon ile küfür etmişti. Yattığı yerden kalkmadan, hemen yanında bulunan telefonu alıp götürdü kulağına.
Arayan, çok sevdiği kuzeni Komori idi.
"Günaydın Kiyoomi! Bugün tatil günün.. erken uyandırdığım için üzgünüm ama, Miya Atsumu'nun nerede olduğu ile ilgili bir bilgin var mı? Menajeri senden sonra kimse ile randevusu olmadığını, eve de gelmediğini söyledi."
Siyah saçlı, kafasına konan elle uyuduğu yere baktı. Yumuşak beden... Miya Atsumu'yu görmüştü. Kendine gelmişti aniden. Sarışın çocuk ona gülümseyerek bakıyordu. Telefon sesi ve üzerindeki bedenin kıpırdanışıyla uyanmıştı tatlı uykusundan. Sakusa telefonda ona seslenen sesle Atsumu'ya bakarak konuşmaya devam etmişti.
"Onun iyi olduğunu ve yanımda olduğunu menajerine iletirsen sevinirim, şimdi uyumaya geri dönmem gerek. Görüşürüz."
Komori daha cevap veremeden telefonu kapatmıştı Sakusa. Şu an kucağında uyuduğu adamı soru tufanına tutası vardı. Ancak içmemişlerdi, sadece uykulu olduğundan olanlar kafasında tam oturmamıştı.
Atsumu ise ona şişmiş, ama yine de büyük gözlerle bakan siyah saçlıya gülümseyerek 'günaydın' demişti. Sabahın kaçı olduğunu bilmiyordu, 2 saatlik koşusuna çıkamamıştı. Ama bu umrunda değildi. Çünkü hayatında geçirdiği en güzel uykulardan birini geçirmişti.
"Kahve?"
Sakusa sarıldığı bedenden ayrılıp, ayaklanmıştı bile. Miya ise giden sıcaklık yüzünden hafif üzülmüştü. Yapabilirse bu uykuyu sonsuza kadar devam ettirmek istiyordu.
"Şekersiz ve az sütlü içerim."
Siyahlı kafasını anladım şeklinde sallayıp mutfağa adımladı. Normalde de yaptığı gibi ilk önce şekersiz, sütsüz filtre kahvesini içer, sonra banyo illerini hâlledip kısa bir yürüyüşe çıkardı.
Kahve makinesini çalıştırıp, belini bangoya yasladı. Açılmaya çalışırken kapıdan gelen sarı saçlıya bakmıştı.
"Tekrardan günaydınlar. Burada kalmamı sorun etmemişsindir umarım?.."
Sorun ettiği şey bu değildi, birlikte uyumaları ve Sakusa'nın bunu daha fazla yapmaları istemesi sorundu. Ayrıca it Oikawa neredeydi? Bir hışımla evden yalan söyleyerek çıkmış, gelmemişti de. Gerçi bu, Sakusa'nın işine de gelmişti.
"Hayır.. Daha açamadım kendimi. Ah, Suna, sanırım menajerin, seni arıyormuş. İstersen bir an önce ona ulaş."
Atsumu, gözlerimi kıvırcık saçlıdan çekip kahve makinesinde hazır olmuş kahvelere dikmişti. Büyük azar yiyecekti, ama umrunda değildi.
"Sanırım en büyük sorun sabah koşusuna çıkmamam, onu buradan çıktıktan sonra halletmem gerek."
Sakusa kahveleri bardaklar koymuş, Atsumu da uzatılan sütü kahvesine dökerken konuşmuştu.
"Hm... o zaman kahveni bitir, birlikte çıkalım."
"Gerçekten mi?"
"Elbette."
Atsumu sevinçle onunla birlikte koşacak gence bakıp gülümsemişti. Onunla bir şeyler yapmak... zevkliydi. Kahvesinden koca bir yudum alıp ona döndü. Giydikleri kıyafetler koşuya pek uygun değildi. Sakusa da bunu anlamış bir şekilde odası gidip ona ve kendisine koşu için kıyafetleri aldı. Sarışına uzatıp tekrar kendi odasına döndü.
Giyinip çıkmışlardı çabucak evden. Sakusa ona her zaman yürüdüğü yere götürüyordu, ve ne şaşırtıcı olsun, Atsumu bir kere bile ağzını açmamıştı yol boyunca. Uykulu hâli hiç kendi gibi değildi. Sakusa bunu şirin bulmuştu, ama bu düşünceyi anında sildi aklından.
"Uhm... Voleybol oynuyormuşsun diye duydum."
Yavaş tempo koşuları sırasında sonunda açabilmişti Atsumu ağzını. Kıvırcık saçlı tek kaşını kaldırıp ona bakmayı düşünmüştü, ancak temposunu kaçırmak istemiyordu. Bu yüzden devam etti.
"Büyük baykuşlar mı söyledi?"
"Eh... gibi gibi."
Atsumu gülüşünün ardından gülen siyahlıya gözü tekrar takılmıştı. Ah bu çocuk... onun yüzünden kafasına sıkmak istiyordu. Psikopat.
"Evet... Lisede ve üniversitenin bir kısmında oynamıştım. Ama öyle aman aman bir oynayışım yok."
"Hangi bölgede oynadın, pozisyonun neydi?"
"Ace."
"Wow... Gerçi senden de böyle havalı bir pozisyon beklerdim."
"Teşekkür ederim."
Kısa bir sessizlik. Güzel giden sohbeti nasıl ilerleteceğini düşünen iki genç, suskun vakti bozmak için konu arıyordu. Sonunda tekrar konuşan sarışın olmuştu. Bu sırada ise, koştukları yeri geri dönüyor, hafif yorgunluk belirtilerini hissediyorlardı bacaklarında.
"Hâlâ oynuyor musun? Sana.. Yani tabiî istersen, oynuyorsan, pas atmak çok isterim."
"Arada Akaashiler ile oynuyorum, onun dışında kendimi resme adadım. Ve.. Pas konusunu düşünmeliyim. Biraz paslandım."
Küçük bir gülümsemenin ardından gözlerini sarışının gözlerinden ayırmıştı Sakusa. Üçüncü turlarına gelmişlerdi. Tazı gibi koşuyorlardı.
"Önemli değil, bir gün antremanımıza gel. Senin için koçu ikna edebilirim. Bir şey demez. Lütfen."
Ve evet, Atsumu yine o çekici cazibesini kullanmak adına bir hamle yapmıştı. Kimsenin karşı koyamayacağı o bakış... O güzel lütfen deyiş... Düşmeliydi buna kesinlikle.
"Sağ ol, ama uygun olacağını sanmıyorum."
Ve bam. Miya Atsumu, golü direklerden döndürerek kaçırmıştı! Anın şokuyla temposunu bozmuş, geride kalmıştı. Sanırım farklı cevaplar duymanın ağırlığını yeni yeni öğreniyordu.
"Seni iknâ etmek için her şeyi yapabilirim. Ama seni tam olarak tanımıyorum. Bu yüzden iknâ edebileceğim şeyleri bana söylemen gerek."
"Neden kendi topuğuma sıkmak gibi bir şey yapayım, Miya Atsumu?"
"Hm... Çünkü eğlenceli olacak."
"Bilemeyiz."
"Bence çok iyi biliriz, Sakusa Kiyoomi."
"Pekâlâ, denemekten zarar gelmez."
Atsumu, kazanmanın verdiği mutluluk ile gülümsemesini genişletmişti. Bu da fazla gaza gelmesine neden olmuş, temposunu arttırmıştı.
"Omi-omi~~ çok geride kalıyorsun. Dediğin gibi cidden paslandın galiba~"
Tabiî bunu arkasına bakarak söylemesi ayağının taşa takılıp düşmesine neden olmasaydı, fazla havalı ve tatlı olmuş olabilirdi. Ama şansa, gel koca taş sen oraya kon. Sakusa da ne yapsın, dil çıkararak yanından geçmiş, sarışının bebek gibi ağlamak istemesine neden olmuştu. Ama neyse ki, kıvırcık saçlı kıyamamıştı bu çocuğa. Oikawa olsa koşusuna devam eder, üzerine tur bile bindirirdi. Gerçi Oikawa demişken, o neredeydi? Daha yeni aklına geliyordu. Boş verdi. Sarışın bebeğe elini uzatıp kendine doğru çekti. Çekmesiyle çocuğun dibinde bitmesi bir olmuştu. Yutkundu. Maskesi olmadığı için kızarmaya başlaması ve bunu sarışının fark etmesi çok olağandı. Bu yüzden hemen geri çekilip tempolu koşusuna devam etti. Bir nevi, kaçtı. Klasik Kiyoomi.
+yazım yanlışım varsa affola.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
masterpiece [sakuatsu]
Фанфик"Gözkapakların bir resim fırçasının yumuşaklığına, bir ressam spatulasının sertliğine sahip." [ tam gaz devam ]