KAÇIŞ| HAPİSHANE PERDE 1

208 112 96
                                    

21 gün... Hapse gireli tam tamına 21 gün olmuştu. Kendimi hayatım boyunca ilk defa bu kadar çaresiz, yıpranmış ve yorgun hissediyordum. Mahkemede avukatımızı(!) satın aldılar, yalancı şahit tuttular ve mahkemeyi yanılttılar. Her şeyi bizim aleyhimize çevirip en sonunda suçu bizim üzerimize attılar.

Buraya girdiğim günden beri ailem beni sadece bir kere görmeye geldi. O da İstanbul'a iş kurmaya gideceklerini söylemek için. İnanabiliyor musunuz? Kızları hapse girdi, adi bir iftiraya kurban gitti ama onlar bunu umursamadan iş kurmaya gittiler. Bir insan evladına düşman gibi davranır mıydı? Bu kadar nefret eder miydi? Annemin bana bakışları aklımdan çıkmıyordu, sarılmamıştı bile bana buraya geldiğinde. Kalbim öylesine kırıldı ki, onlara karşı öyle hissizleşti ki onları asla affetmeyeceğim.

Ayrıca aklıma takılan bir başka ayrıntı da o kadar parayı nerden buldukları. Daha bir ay önce yiyecek ekmek parası bulamazken İstanbul'da iş kurmak neyin nesiydi? Fakat şu an zerre kadar umrumda değildi bunlar. Bu iğrenç yerden çıkmak istiyordum. Elimden hiçte adil olmayan olan yollarla alınan özgürlüğümü söke söke ellerinden tekrar almak istiyordum. Bunu nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikre sahip olmasam da yapmak için elimde kalan tek varlığımı yani canımı dahi ortaya koymaya hazırım. Yeter ki bir aciz gibi yapmadığım suçun cezasını çekmeyeyim. Tek isteğim, tutkuyla istediğim tek isteğim, bu.

"Arzu Hanım artık o muhterem yerlerinizi kaldırsanız diyorum. Geldiğiniz günden beri devrilip yatıyorsunuz!"

Karşımda duran esmer, kilolu ve ciddi bakışlı kadın beni düşüncelerimden hoş olmayan bir şekilde çekip aldı. Bana geldiğim günden beri emir verip deyim yerindeyse ağalık yapması çok fena canımı sıkıyordu. Uzandığım yataktan doğrulmadan ifadesizce yüzünü süzdüm.

"Ne yapmalıyım?"

Gözüyle yan taraftaki kovayı işaret etti.

"Kalk yerleri sileceksin."

Yerlere baktım bi cezaevine göre zaten gereğinden fazla temizdi. Ne istiyordu bu kadın? Bana verdiği emirleri yaptığım zaman çok acayip zevk alıyordu. Cidden iyi değildi, psikolojisi asla normal değildi.

"Yerler gayet temiz ama eğer çok rahatsız oluyorsan kendin sil. Senin elin ayağın yok mu?"

Sinirden gözleri dönen kadın kırmızı görmüş boğa gibi bakıyordu suratıma.

"Benim elimi ayağımı sorgulamak senin gibi bir böceğe mi kaldı?"

"İkide bir bana onu yap bunu yap demezsen bende senin vücudunun hiçbir uzvunu sorgulamam Ayten Hanım."

"Çabuk kalk!"

Buraya geldiğim ilk günden beri benim her zaman yanımda olan, derdimi dinleyen, buraya biraz olsun adapte olmamı sağlayan Zehra Abla sakince sürekli bana eziyet etmeye çalışan tabiri caizse kendini bir şey sanan lüzumsuza bir şeyler anlatmaya çalıştı ama nafile.

"Ayten biraz abartmıyor musun? Kızı rahat bırak."

İnatla gitmiyor dediğini yaptırmak istiyordu. Peki ben dediğini yapar mıydım? Bu biraz zor hatta imkansızdı.

"Zehra sen karışma. Sende çabuk kalk."

"Ayten kız daha..."

"Tamam Zehra Abla yorma sen kendini bu pislik için."

Rahatımı bozmadan uzandığım yataktan hızlıca kalkarken elimi "dur" anlamında kaldırıp Zehra Abla'yı susturdum.

Ayten sözünü geçirdiğini zannettiği için gururla gülümserken benim onun burada kurduğu fos itibarını yerle bir edeceğimden habersizdi.

KAÇIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin