KAÇIŞ| HAPİSHANE PERDE 4

52 9 87
                                    

Aras...

"Aras, sen iyice çıldırdın! Ne yaptığının farkında mısın?"

"Farkındayım. Planladığım bir şeyi farkında olmadan yapmam saçma olur değil mi?"

"Neyi planladığının farkında mısın?"

Selim bir şeylerin farkında olmamamı istiyordu ama üzülerek söylüyorum ki ben her adımımı bilinçli olarak atıyordum.

"Farkında olmadan nasıl plan yapabilirim?"

"Aras, o ilacı içersen felç bile kalabilirsin sen delirdin mi?"

"Burda gençliğimizin çürümesinden daha iyi."

Selim umutsuz vakaya bakar gibi baktı. Beni ikna edemeyeceğini biliyordu ama asla vazgeçmiyordu. Beni şimdiye kadar bir kere bile durduramadı, vazgeçiremedi sadece yavaşlattı.

"Hiçbir şey sağlığından daha önemli değil. Seni hastaneye zor yetiştirmiştik Aras hatırlamıyor musun?"

Bahsi geçen olay bundan iki yıl önce yaşandı. Herkesin rahatlıkla kullandığı ilaca benim vücudum büyük bir alerjik reaksiyon göstermiş (zaten neye normal tepki gösteriyorduk) ve hastaneye zor yetiştirmişler. Yetiştirmişler diyorum çünkü bilincim kapandığı için Selim ve annemin söyledikleri dışında ufak tefek çok az bilgim var. O ufak tefek bilgilerden birisi de doktorun anneme ilk kez kullandığım için vücudumun bu kadar tepki gösterdiği ve ikinci üçüncü kez kullanışımda bu kadar şiddetli atlatmayacağımı söylemeseydi. Şimdi bu ilacı kullanırsam en fazla bayılırdım ama revire de giderdim. Revire gitmek benim için cennetin kapısını açmak gibi olacaktı.

Selim'in yalvaran gözlerine kararlılığımı bozmadan ama onun içini rahatlatmak istercesine baktım.

"İlk kez kullandığım için öyle olmuştu. Abartma."

Selim de buradan çıkmak istiyordu fakat daha farklı, kendimizi tehlikeye atmayacağımız yollar arıyordu. Bu imkansızdı. Biz zaten bir haksızlığın ve tehlikenin ortasındaydık. Kendimizi korumaya çalışırsak, çırpınırsak boğulurduk. O yüzden biz dibi sevmeliydik, çırpınmak yerine seve seve batmalıydık; belki o zaman yeraltının kahramanları olabilirdik çünkü yasalar bizi yasadışı işlere sürüklüyordu. Hayat tüm kozları elimizden aldı ve üstüne üstün bize ödetti bedelini. Şimdi ise elimizden alınan geleceği kurtarma zamanıydı.

Mutfağın kenarları sudan kabarmış ve kireç tutan tezgahının üzerindeki beyaz ve kirli sürahiden bilmem kaç gün önce yıkanmış bardağa su döktüm. Suyu dökerken çıkan ses, günler önce kavga ettiğim ve hücreye girmeme sebep olan Tayfun'un oynamak için dağıttığı kağıtların arasında karışıyordu. Burada kurduğu kendisi gibi kalitesiz arkadaş grubuyla çok mutluydu. Ben de hedefime odaklanmış Selim dışında zaruri bir durum olmadıkça kimseyle muhatap olmuyordum.

İlacı tabletinden çıkartıp ağzıma alırken Selim'in sinirli bakışlarına hedef oldum.  Baygın baygın baktı.

"Bilmediğimiz bir denizde yüzüyoruz Aras ve en kötüsü kimse bizi gemisine almayacak. Ne bu cesaret?"

Boz bardağı tezgahın üzerine bıraktım.

"Çünkü kıyıda durmamıza da izin vermediler."

............................

Uzandığım yatakta koğuştaki sesler kulağımda uğulduyordu. Kahkahalar, çay kaşığı şıngırtıları, ayak sesleri, fısıldaşmalar... Hepsi sanki beynimi delmek isteyen adi bir çivi gibiydi. Biraz dermanım olsa "susun" diye haykırmak isterdim ama yoktu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 04, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAÇIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin