Ada ertesi sabah alarmının sesiyle gözlerini açtı, bugün doktora gidecekti. Çalar saatini kapatıp uyuşuk adımlarla lavaboya girdi ve yüzüne birkaç kez su vurdu.
Mutfağa geçmeden önce teyzesini kontrol etmek için odasının önüne geldiğinde, mışıl mışıl uyuyor olduğunu gördü. Gülümseyerek oradan ayrıldı ve dolaptan kendine elma çıkarıp yıkadı.
Bugün ekip Işık'ı ikna edecekti. Ada onlara yetişir miydi bilmiyordu ama doktora gideceğine dair haber vermemişti...
Elmanın çöpünü atarak odasına geçti ve üstüne okul formasını giyerek saçını taradı. Her zamanki topuzunu yapıp çantasını da koluna taktıktan sonra fazla ses çıkarmadan daireden çıktı.
Apartmanın koridorunda karşılaştığı kapıcıya selam verdi. Beynine dolan oksijenle gülümseyerek otobüsün geçtiği durağa gidip beklemeye başladı...
"Bir öğrenci alır mısınız?" diye sordu parayı uzatıp, Ada. Şoför parayı alıp otobüsün kapısını açınca zaman kaybetmeden indi ve karşısındaki hastane ile iç geçirdi.
Erenköy Ruh Ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi...
İlk alevlenme sürecinden sonra belli bir süre yatmıştı bu hastanede, güzel anıları var mıydı? Bu biraz muallaktı ama ona yardım edebilecek bir yerden kaçması aptallıktı.
Hastaneye adım atıp tanıdık personellere selam verdi. Doktorunun kapısının önünde, adının seslenilmesini beklerken küçük bir kız çocuğu gördü. Tanıdık bir simaydı. Yanındaki annesine gülümsüyordu.
Bir anda yüzüne kan sıçradı küçük kızın. Ada ne olduğunu anlayamadan odadan gelen ses ile görüntü kayboldu. Halisünasyon görüyordu...
·
"Yatman gerekirse yatmalısınmış. Kıçımın kenarı." diye tısladı kendi kendine okula giriş yaparken. Doktoruyla olanları paylaştığında, yeni bir alevlenme dönemine karşı ilaçları güçlendirmesi gerektiğini söylemişti.
Eğer işe yaramazsa belli bir süre hastanenin misafiri olması gerekiyormuş Ada'nın. Kız eczanede ilaçların çokluğunu görünce bir küfür daha savurmuştu zaten. Hiçbir şey yolunda gitmiyordu.
"İlk bok Necdet şimdi de bu, sikeyim ya." diye sövmeye devam ederken okul kapısının önünde ona bakan Osman'ı gördü. Merdivenleri hızlıca çıkıp çocuğun uzattığı fındıkları alırken konuştu. "İyi bir haber verirsen iyi edersin."
"Neredeydin?" duyduğu soruyla kaşları çatıldı Ada'nın. "Şimdi de bekçim mi oldun Osm-"
"Ada, neredeydin?" diye kesti Osman, kızın lafını. Ada göz devirdi. "Hastanedeydim, kontrolüm vardı." dedi ağzına fındık atarken. "Siz ne yaptınız, Işık ikna oldu mu?"
"He evet o işin kolay kısmıydı zaten."
Ada anlamamış gibi Osman'a bakarken yanlarına gelen dörtlü ile gülümsedi. "Kızım sen neredesin ya?" diye sordu Eda sırtını korkuluğa yaslarken. "Geldim işte, ee plan ne?"
Işık gülümseyerek hayallere dalmış bir hâle büründü. "Burcu hocaya bir aday lazım." ama sonra hayalleri yıkılmış gibi soldu yüzü. "Ama okuldaki hiçbir öğretmen veya hizmetli uygun değil."
Işık "Aday maday yok işte, boşuna kürek çekiyoruz." diyen Sinan'a kısa bir bakış atarak iç çekti. Ada onlara göz devirecekken okula giriş yapan kişi ile Işık'ı dürttü. "Nasıl ya?"
Tüm ekip gelen kişiye bakarken, adam onları umursamayarak yanlarından geçti gitti. Işık'ın yaptığı iltifata inanmaya çalışan Sinan, Osman'ın konuşmaya başlaması ile sustu.
"Eski basketbolcu. Sakatlanınca takıma koç olarak atanmış, yeni biri." Ada, Osman'ın bu bilgilere nereden ulaştığını sorgularken Işık adama iltifat yağdırmaya devam ediyordu. "Adamımız bu o zaman?" diye sordu Ada kıza dönerken. "Evet, adamımız bu."
"Bulduk o zaman?" diye sordu Osman, onlara dönüp fındık uzatırken.
"Bulduk. Burcu hocayla bu adamı aşık edeceğiz."
•
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la vie en rose
Fanfiction❝la vie en rose, Hayata pembe gözlüklerle bakmak anlamına gelir. Edith Piafın en popüler şarkılarından birisidir. Edith Piaf bu şarkısıyla kötü bir dönemin ardından bulduğu aşkı kutlar.❞ •·• Aşk 101 · Osman