Ada Gülen, arabadan çıkarken teyzesine son kez bir gülümseme bıraktı. Çantasını koluna takıp okuluna doğru yürürken Necdet hocanın çoktan konuşmaya başladığını görerek göz devirdi.
"Yensek de yenilsek de, centilmenliği katiyen elden bırakmayacağız."
Okula giren öğrencilerin peşinden ilerlemeye başlarken Necdet hocanın dediklerine zerre inanmıyordu. Onlara karşı centilmenliği bırakmazdı elbet ama öğrencilerine karşı? Hiç sanmıyordu.
Misafir öğrencilerin merdiveni çıkmasını beklerken kenardaki Osman dikkatini çekmişti. Geçen günlerde ineklerden oluşan ödev çetesinin Necdet hocaya yakalandığını duymuştu.
Öğrencilerin arasına atlayıp bir şeyler demeye başlamasıyla asla akıllanmayacağı gerçeğini sadece o mu düşünüyordu bilmiyordu ama bu düşünceyi atıp diğer öğrenciler ile salona gitmeye başladı.
Yanındakilerin ondan en az bir adım uzakta olması alıştığı bir şeydi artık. O güne kadar kimse şizofreni olduğunu bilmiyordu kızın. Ama her yalan bir yere kadardı işte.
İlk alevlenme dönemini okulda yaşadı.
O anlar aklına dolarken içinin titrediğini hissetti. Önündeki basamakta gördüğü büyük örümceğe güldü. Gerçek olmadığını biliyordu.
"Ada!" diye bağıran Burcu hocanın sesi bakışlarını örümcekten çekmesine yardımcı oldu. Salonun önünde duran hocasına ulaşmak için öğrencilerin arasından geçmeye başladı.
Burcu hocanın yanına gittiğinde, güzel kadın tüm öğrencilerin içeri girmesini bekledi. "İçerisi kalabalık olacak, istersen ışık odasına gidebilirsin."
Burcu Hocanın da özelliği buydu işte. Yardımseverdi, şefkatliydi, ikinci şanslara inanırdı. Ada'ya da inanmıştı.
"Teşekkürler hocam." dedi Ada samimiyetle gülümserken. O, oradan uzaklaşırken Burcu Hocanın başka bir öğrenciyle konuştuğunu duymuştu.
Işık odasına girdiğinde gördüğü çocukla göz devirdi. "Seni yemeyeceğim, korkma." dedi çocuğun tırsmış bakışlarına karşı. "A-ama sen şi-şizofrensin."
Ada bir şey demek için ağzını açacakken yanına gelen kızla susmayı tercih etti. "O benimle." diyerek içeri giren Eda'yla kaşlarını çattı.
Eda masaya zıplayıp bacak bacak üstüne atarken çocuk etkilenmişe benziyordu. Ada, kızdan yediği otursana temalı bakışlara karşı kapıyı kapatıp kenardaki sandalyeye oturdu.
"Sen bize kahve alıp gelsene."
"Buraya kim bakacak?"
"Biz bakarız canım ya nolacak." diyen Eda'ya karşı kaşları kalktı Ada'nın. Biz mi bakarız? "Sen kahveleri al gel, sohbet edelim biraz."
Çocuk onayladığını anlatan sesi, Eda'nın etkisi altındaki bedeniyle odadan çıkarken Ada az önce gördüklerinin doğru olup olmadığını sorguluyordu.
"Eh naber?" Eda sandalyeye otururken sordu. Ada sessiz kaldı. "Aman neyse, gel biraz eğlenelim." demesiyle yerinden kalkıp onun yanına gitti.
"Ne eğlencesi Eda?" diye sordu münazaranın başladığını görürken. "Görürsün şimdi." diyip önündeki düğmelerle uğraşmaya başladığında Ada yaptıkları şeyin yanlış mı yoksa komik mi olduğunu anlayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la vie en rose
Hayran Kurgu❝la vie en rose, Hayata pembe gözlüklerle bakmak anlamına gelir. Edith Piafın en popüler şarkılarından birisidir. Edith Piaf bu şarkısıyla kötü bir dönemin ardından bulduğu aşkı kutlar.❞ •·• Aşk 101 · Osman