güzel bir sabaha jisung'un aramalarıyla uyanmıştım. içimden jisung'a küfür ede ede telefonu açtım.
"gerizekalı hyunjin nerde kaldın hani bugün okula yarım saat erken gelmek için sözleşmiştik. okulun başlamasına yarım saat kaldı zaten olum." diyip cevap vermemi beklemeden "çabuk gel hadi felix'e minho gelecek bugün okula onları karşılarız." diyip yüzüme kapattı.
felix'e minho gelecekse gelsindi neden biz karşılaşıyorduk anlamıyorum. chan hyung'un arkadaşı değil miydi bunlar ya.
uzun süren düşüncelerim gözümün saate çarpmasıyla son buldu on dakikadır boş boş duvara bakarak düşünüyordum ve bu salaklığım yüzünden okula geç kalmak üzereydim.
hızlıca tuvalete gidip işlerimi hallettikten sonra okul formamı da giyip evden çıktım. kahvaltıyı okulda etmek zorunda kalmıştım çünkü okula geç kalmak üzereydim. jisung kesinlikle ağzıma sıçacaktı.
okula girdiğimde dersin başlamasına 2 dakika kaldığını gördüm ve koşarak sınıfa çıktım.
sırama gitmek için ilerliyordum ki sıramda minho'nun oturduğunu gördüm. jisung'a hiç bir şey demeden onların arkasındaki sıraya oturdum.
jisung arkasını dönüp "kusura bakma kanka minho yeni geldiği için tek oturmasına içim el vermedi o yüzden seni biraz sattım ama istersen felix'e çağır yanına." diyip eliyle felix'i gösterdi.
felix, jeongin'in yanına geçmiş ve onunla sohbet ediyordu. sohbetlerini bölmek istemedim sonuçta felix benimle oturmak istese burdaki sıraya otururdu diye düşündüm. o yüzden yanıma çağırmadım.
"yok gerek yok ya. otursun onlar jeongin'le sıkıntı değil benim için tek oturmak." diyerek çantama dönüp kitaplarımı çıkarmaya başladım.
belki de felix'i yanıma çağırmamış olmak büyük bir hataydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lips - hyunlix
Teen Fictionhyunjin, küçük kiraz renginde ki dudakları gördükten sonra bir daha hiç bir şeyin yolunda gitmeyeceğini anladı.