sekiz

16 3 14
                                    

Deneme sınavından çıktığım gibi sahilin yolunu tutmuştum. Gün geçtikçe zorlaşan denemeler pestilimizi çıkarıyordu resmen. Sınav boyunca oflayan, kalem fırlatan, pes edip çıkan o kadar çoktu ki üç saat nasıl dayandım bilmiyordum. Kendimi açık havaya fırlatmıştım resmen. Şimdi de abimi arıyordum. Kayalıklara geçmeden önce görüntülü aramamı cevaplayan abime bağırırken gözüme kestirdiğim boş bir banka oturdum.

"Sen beni niye aramıyorsun Doruk ya?! "

Dış görünüş olarak abimle hiç benzemiyorduk aslında. Abi kardeş olduğumuza pek inanmazlardı. Ben babama Doruk ise anneme benzerdi. Hem fiziksel hem de kişilik olarak... Ela gözleri de bunu hatırlatır gibi aramızdaki uzaklığa rağmen parlıyordu.

Onu çok özlemiştim.

"Önceki gün konuştuk diye hatırlıyorum küçük sıçan. "

"Yani? Hiç özlenmiyor muyum yoksa?"

"Özlenmez olur musun bee? Şu sınavlarım bitsin hemen geleceğim sana söz."

Düşen yüzü yeni bir fikirle aydınlandı ve tekrar kameraya çevirdi elalarını.

"Sen gelsen ya Dila? Buraya taşındığımızdan beri iki kere geldin sadece."

"Sürekli deneme oluyoruz biliyorsun. Annem gidebileceğimi söylüyor ama babam derslerimin mükemmel olması konusunda ısrarcı" derken iki omzumu da silkmiştim napabilirim dermiş gibi. Sanırım insan her şeye alışıyordu. İstemese bile...

Bir süre abimle konuşmaya devam ettik. Bana okulda yeni bir kızla tanıştığını bile anlattı. Eskiden böyle şeyleri pek konuşmasak da aramıza mesafe girince yaşadıklarımızı daha çok anlatmaya başlamıştık. Bu abimin benden asla kopmayacağını kanıtlama  göstergesiydi. Aynı şekilde o da biri olup olmadığını sıklıkla soruyordu. Eğer varsa da dövmek için ilk uçağa atlayabilecek potansiyele sahipti.

"Unutmadın değil mi? Haftaya geliyorsunuz."

"Geliyorum tabi ki. Doğum gününü kaçırır mıyım hiç?"

"Babam peki? Onu çok arayamıyorum müsait olduğu zamanlara denk gelmem oldukça zor."

"Ben konuşurum onunla. Geçen sene nasılsa şimdi de-"

Birinin seslenmesiyle bakışlarını o tarafa çevirdi abim. Sanırım konuşmanın sonuna gelmiştik.

"Dila ben şimdi derse gidiyorum. Konuşuruz yine."

"Tamam abi bay bay!"

"Annemi de çok öp, akşam arayacağım onu."

Kameraya öpücük atıp telefonu kapattı. Bir süre ekrana baktım ve iç çekip kayalıklara yürüdüm. Belki annemin kafesine giderdim sonra da.

Yanağıma düşen bir damla ile adımlarımı durdurdum ve gökyüzüne baktım. Karadeniz havası kendini göstermeye başlamış bulutlar iyice kararmıştı. Zaten belliydi yağmur yağacağı da ben yine zekilik yapıp tişörtümle çıkmıştım dışarıya. Bir anda bastırmasıyla geri dönmek zorundaydım şimdi. Kafe sonraya kalmıştı. Şimdi oraya gidersem annem şemsiye almadığım için bir ton söylenirdi. Annem demişken eve gidip gitmediğimi sormak için mesaj atmıştı sanırım. Arka cebimde titreyen telefonumu elime aldım ve mesaja baktım.

Annem değildi.

? : Az önce kalktığın banka hırka bıraktım

? : Şemsiyemi bırakacaktım ama sevmediğini biliyorum

? : En azından hırkayı giy, lütfen

Biraz ilerideki banka çevirdim başımı. Gerçekten de bırakmıştı. Oraya doğru yürüdüm ve sanki bir anda hareket edecekmiş gibi yavaşça hırkayı aldım. Gittikçe artan yağmur damlaları hırkanın sağ kısmını nemlendirmişti. Tişörtüm gittikçe ıslanırken telefonumu arka cebime koydum, çantamı çıkardım ve yavaşça hırkayı giyindim. Saçlarımı hırkanın içinden çıkarmadan şapkasını kapattım ve ıslak parmaklarımı fermuara götürdüm. Bana iki üç beden daha büyük gelen hırkanın ucunu biraz içe doğru katladım ve çantamı tekrar sırtıma geçirdim. Bacaklarım hariç bütün bedenimi kaplayan hırkanın kokusu etrafımı sarmıştı anında.

? : Çok yakıştı

Dila : Teşekkür ederim hırka için

? : Ben teşekkür ederim giydiğin için

Dila : Nerdesin

? : Kocaman gözlerini etrafta dolaştırma boşuna

? : Beni göremezsin

Dila : Görmek istiyorsam?

? : Henüz hazır değilsin, değiliz

Dila : Hep böyle mi olacak yani

? : Hayır

? : Bir gün karşına çıkacağım

? : Ama o gün geldiğinde senin de benim kadar heyecanlı olmanı istiyorum. Biraz daha bekle

? : Hadi evine git artık

Dila : tamam

Eve gitmek üzere adımlarımı hızlandırdım. Spor ayakkabılarım yağmura daha fazla dayanamamaya başlamıştı. Yolda giderken sıkılmamak için Yaren'i aradım. Olanları anlatıp biraz dedikodu yaptıktan sonra yarın buluşacağımız saati sözleştik. Giyeceğimiz kıyafete kadar belirlediğimiz için çabucak eve gelmiştim. Anneme eve geldiğime dair mesaj gönderip ıslak saçlarımın karışıklığından rahatsız olup duşa girdim. Duştan sonra saçımı sıkıca örüp kalın pijamalarımı giyindim. Biraz ders çalışıp yemek yedikten sonra akşam olmuştu bile.

Dila : Hırkayı sana ne zaman vereceğim?

? : Sende kalsın

Dila : Gerek yok

Dila :  Bana görünmemek için diyorsan bir yere bırakırım

? : Ondan değil bir süre sende kalmasını istiyorum

? : Benim gibi yakışıklı çocuğu kıracak mısın yoksa

Dila : Egonu kırabilirim aslında

Dila : Çok güzel yumruk atarım

? : Gerçekten mi

? : Zayıf bir şeysin aslında

Dila : Evet Doruk arada işe yarıyor

? : Doruk kim lan

Dila : lan mı? Hani kibarlığın

? : Bir an Doruk'un abin olduğunu unuttum

? : Abi desene kızım ya

Dila : İstediğimi diyorum valla

? : Sana yavşayan erkeklere atman için öğrettiyse

? : Abine bir ara teşekkür etmeliyim

Dila : Niye kız kardeşin varmış gibi hissettim

? : Var çünkü

? : Ben de ona tekme atabileceği yerleri öğretiyorum

Dila : Aferin öğret

? : Nasıl yani

? : Uğraşma kızla felan demeyecek misin

Dila : Hayır bu taktikler işe yarıyor

? : Doruk'un taktiklerini kullandın mı yoksa?

Dila : Bazen hayırdan anlamıyorlar :D

? : Hatırlat, ellerinden de öpeceğim





Beni Sen İnandır | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin