yirmi iki

15 3 40
                                    

"İyi ki geldin Dila be. Seninle konuştuktan sonra ayılttığıma pişman oldum gerizekalıyı."

Eren'in olduğunu tahmin ettiğim eve gelene kadar birçok kez yüze kadar saymıştım adımlarımı. Unutmuş başa almıştım. Düşünmekten yorulmuş kendimi sayılara bırakmıştım.

Evet, bir şeyleri anlıyordum.

Hayır, anlamak istemiyor, inanamıyordum.

"Ayılttığına?" dedim sorar gibi. Gerçekten bayılmış olacağını ise hiç tahmin etmemiştim. Abartıyor olabilir miydi?

"Evet ayılttığıma. Bağırdı çağırdı hoop bayıldı sakat arkadaşım. Şimdi içeride geç sen."

Kapının kendi tarafındaki kilidinden anahtarı aldı ve yanıma gelip beni içeri ittirerek yerlerimizi değiştirdi.

"Kendine gelince bana saldırmasına da engel olursun artık. Bak ev de boş. Sakinleştir şu boğayı."

Ve bana cevap hakkı dahi tanımadan gitti. Beni Yankı ile baş başa bırakıp gitti. Beni onunla bırakıp gitti.

Derin bir nefes çektim önce sakinleşmemi sağlamasını umarak. Birkaç adım ilerlediğimde oturma odasının görebildiğim tarafındaki koltuğunda yattığını fark ettim. Yavaşça odaya yaklaştım.

Bir eli karnında sıkıca tuttuğu telefonundaydı. Diğerini ters bir şekilde alnına koymuştu ve gözleri kapalıydı. Kulağındaki beyaz kulaklığın ikisi de takılı olduğundan sanırım, geldiğimi duymamıştı bile.

Biraz daha yaklaştım ona. Aramızda iki kol mesafesi kalana dek yavaşça yürüdüm. Geldiğimden beri ilk kez hareket etti ve göğsü inip kalktı. Çektiği derin nefes bitmeden gözlerini açıp bana dönmüştü bile. Bir anda uzandığı koltukta toparlanmıştı.

Sanki her şeyi yeşillerinde görebilecekmiş gibi bakıyordum ona. Konuşmasına ihtiyacım vardı ama bir şey diyemiyordum. Bir süre boş bakışlarımızın ardından az önce alnında olan elini bana doğru uzattı.

Uzattığı elini tutarak beni yanına çekmesine izin verdim. Tıpkı üzerimdeki ceketi çıkarmasına, saçımı kulağımın arkasına alıp kendi kulaklığının bir ucunu kulağıma yerleştirmesine izin verdiğim gibi...

Beni sen inandır

Gülümsemem yüzüme yayıldı. Buraya gelmeden önce Araf ile yaşadığım hayal kırıklığı şu salisede buhar olmuş gibiydi. Ne yapıyordu bilmiyordum ama beni etkisine aldığı kesindi.

Şarkının sonu gelene kadar öylece durmuştuk ikimiz de. Şarkı bittiğinde kulaklığı çıkarıp ona uzattım.

"Hayallerimden biri gerçekleşti bile bak." dedi kulaklığı alıp eliyle sararken.

"Kendimi aptal gibi hissediyorum." İtirafım karşısında bana döndü.

"Neden?" Başımı iki yana salladım sebepsizce.

"Nedeni mi var? Mesajlaştığım kişinin aslında dibimde olması ve fark etmemem yeterince aptallık değil mi sence de?" Bir de zekiyim diye ortalıkta dolaşıyordum. Hah! Anca kendini kandır sen Dila.

" Başta seni hiç tanımadığım ve çok normal karşılaşmadığımız için çekiniyordum aslında. Normal bir şekilde yanına gelebilseydim sana ulaşamayacakmışım gibiydi. Anlama diye yanındayken sana bakamıyordum ama uzak da duramıyordum işte. Saklanıyordum bir nevi. " Konuşurken bana bakmıyor  bilekliğin ipiyle oynuyordu. Baktığım yeri fark edince kolunu kaldırdı.

" Bilekliği de sürekli çantama koyuyordum. Yani Dila, anlamamak senin aptallığın değildi. Benim korkaklığımdı. "

" Öyle deme" dedim istemsizce. Kendimi onun yerine koyduğum zaman hak veriyordum aslında. Ben birini sevseydim bırak yanına gitmeyi, onun yaptığı gibi mesaj da atamazdım herhalde. Bu sefer o kafasını iki yana salladı. Kendini buna çoktan inandırmıştı anlaşılan.

Beni Sen İnandır | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin