on beş

14 3 27
                                    

Çözdüğüm sorunun uzunluğuna her geçen işlemde bir kere daha küfrediyorum. Bu problemleri kim düşünüyordu merak içindeyim gerçekten. Öyle ki sonuca yaklaştığınızda yanlış çıkma ihtimali her geçen dakika daha da tedirgin ediyordu ve eğer yanlışsa bu sınavda boş zaman kaybı demekti. İşte bu yüzden problemleri en sona bırakıyordum. Çözdüğüm işlemleri bitirdiğimde bulduğum sonucu şıklarda aradım. Doğru bulduğumu anladığımda dışarıya sesli bir nefes verdim. Aynı anda açılan kapı sesiyle eğmiş olduğum kafamı kaldırdım. Kitaplarını toplayıp sınıftan çıkan matematik öğretmeni dersin bittiğinin habercisiydi.

"Hadi Dila kurt gibi acıktım. Kalk topla şunları da gidelim."

Barış'ın sırtımı delen parmaklarından kurtulup kalemlerimi çantanın ön gözüne attım. Kitapları alıp silgi tozlarını yere üfledim ve her şeyi çantama sıkıştırdım. Nisan ayına yaklaştığımız için gittikçe ısınan havaya güvenerek ceketi çantamın ipine asıp ayağa kalktım. Barış çoktan kalkmış kapının önünde beni bekliyordu. Bu kadar acele etmesini anlıyordum. Çünkü öğlen arası çikolatalarla doldurduğumuz midemiz şu an isyan ediyordu. Bu yüzden beni kolumdan çekiştirmesine izin verip adımlarına uydum. Yaren alt katta olduğu için çoktan çıkmış olmalıydı. Her zaman olduğu gibi kapının önünde buluşur sonra da karşıdaki pizzacıya giderdik böyle zamanlarda. Ki öyle de oldu. Önceden anlaşmış gibi karşıya geçip pizzacıya girdik. Barış daha oturmadan siparişlerimizi vermişti bile. Cam kenarı en arka 4 kişilik masaya eşyalarımızı bırakıp hızlıca tuvalette ellerimizi yıkadık. En köşedeki pencere kenarına ben, karşıma Yaren, yanıma da Barış oturmuştu.

"Bana büyük size orta söyledim bitirirseniz benimkine atlamak yok ona göre."

Bunu yapacağımızdan o kadar emindi ki uyarısını duymazdan geldik.

"Akşam bize mi gelseniz ya ben çok sıkılıyorum sürekli test çözüyoruz." diyen Yaren'e gözlerimi büyüterek baktım.

"Daha cumartesi doğum günümde zıplamalarımızı ne çabuk unuttun? Biraz dur be kızım." dedim. Aslında burdan çıkınca sahildeki boş alana gidip paten çalışacaktım Barışla ama bunu henüz ona söylememiştik. Barış'ın da aklına bu gelmiş olmalıydı.
"Zaten akşamüstü patenle kaymaya gideceğiz. Sen de oraya gel bu deliyle dalga geçeriz." derken parmağıyla beni göstermişti. Kendisi küçükken parkta sürekli kayıp bize hava atardı bu yüzden amacı eminim ki bana öğretmek değil sürekli dalga geçmekti.

"Bakalım sen hatırlıyor musun? En son kaç yaşında kaydın, 10?" dedim saçlarını karıştırıp gülerken. Hala unutmadığına emindim ama patenleri ona oldukça küçük geldiği için dün yenisini almak zorunda kalmıştı. Bunu tabi ki yüzüne vuracaktım.

" Barış tut beni tut diye bağırdığında hatırlatacağım sana bunu. " Aslında evde iki gündür bunu deniyordum. Holdeki uzun halıyı kaldırıp yukarı aşağı kayarken zorlanmıştım. Ama bunun sebebinin parkelerin kaygan olması olduğunu düşünüyordum. Yoksa duvarlara tutunup kaymayı kendime yediremezdim sanırım.

" Bence yaparsın ya. 6 sene koşucuydun zaten bacakların bunu kaldırabilir." diyen Yaren'i başımla onayladım. Ortaokuldan lise ortasına kadar koşmuştum. Engel atlama koşmayı çok seviyordum fakat beden öğretmenimiz değişince daha çok futbola ve voleybola yönelmiştiler. Ben de bir daha başlamak istememiştim zaten.

Pizzalarımız geldiğinde konuşmaya son verip yemeğe gömüldük. Son iki dilimim kalmışken Barış'ın isyanıyla elimdeki kolayı bırakıp ona döndüm.

"Şu çocuk yarım saattir Dila' ya mı bakıyor lan." dedi ve elindeki pizzayı tabağa geri koyup bana döndü. "Tanıyor musun sen bu lavuğu?"
"Hangisini?" diyip karşı çaprazdaki masaya baktım. Daha Barış söylemeden kimi dediğini anlamam zor olmamıştı çünkü göz göze gelmiştik. Yakalandığına karşı bakışlarını çekmesini beklediğim kumral çocuk ona bakmamla gülümsemesini büyüttü. "Tanımıyorum ki." diyerek tekrar Barış'a döndüm. Kaşları çatık hala oraya bakıyordu.

"Bizim lisedeydi ya bu çocuk hatırlamıyor musunuz? Hani bir sene kaldığına dair dedikodular vardı. Sonra hukuk kazandığını öğrenince herkes şok olmuştu." Yaren' in bunları nerden bildiğine, bilip de bana niye söylemediğine sonra takılacaktım. "Bizim lisede olsaydı hatırlardım. Emin misin?" dedim ve çocuğun bakışlarından rahatsız olup tekrar Yaren'e döndüm. Bir yandan pizzamı yemeye devam etmeye çalışıyordum ama birinin bana bakması oldukça rahatsız ediyordu.

"Evet ama bizden bir sınıf büyüktü. Ayrıca sonradan geldi. Ondan hatırlamıyorsundur." dediğinde ona hak verdim. Üst sınıflardan çok tanıdığım olmazdı. Pizzamı bitirirken bir yandan Barış'ın dikkatini dağıtmaya çalışıyordum çünkü her an oraya gidecekmiş gibi duruyordu. Pizzasından çalmamıza bile ses çıkarmadığında artık kalkmamız gerektiğini düşündüm ve Yaren'e kaş göz işaretleriyle bunu anlattım. Anında anlayıp ayaklanmasıyla kasaya doğru ilerlemeye başladık. Barış ters bakışlarını 3 kişinin olduğu masadan asla ayırmıyordu bi de. Hala bakıyor mu diye bakmak için kafamı çevirdiğimde yüzünden önce kolunu buldu gözlerim. Kıvırcık saçlı, uzun boyunu otururken bile anlayabildiğim çocukta son anda dikkatimi bir şey çekti. Giydiği beyaz sweatin kollarını hafif yukarı sıyırmış dirseklerini masaya yaslamıştı. Bu pozisyonu da bilekliğinin gözükmesine sebep oluyordu.Siyah ve ucunda mavi bir şey olan bilekliğinden yanlarından geçtiğim süre boyunca bakışlarımı çekememiştim.

Düşündüğüm şey olabilir miydi acaba?

Beni Sen İnandır | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin