Selam arkadaşlar! Yeni bölüm geldi. Multide faruk.
İnsanlar güvenilir olmazdı benim için. Kimsem yoktu. Bardan birkaç arkadaş, eski okul arkadaşlarım dışında. Ki onların da sadece bedenleri yanımdaydı. Güvenmeyi denedim, hepsi boş çıktı. Benim için 'seni seviyorum' değil de, 'sana güveniyorum' önemliydi. Kimse anlamadı. Herkes yüzündeki sahte gülümsemelerle soyundu. Gördüm. Gerçek yüzlerini gördüm.
Duyduğum kelimeler inandırıcıydı. Sanki ben bırakmasam asla bırakmayacak gibiydi. İnanmamı, güvenmemi bekliyordu. Bırakmamamı istiyordu. Güvenmemeliydim, bu sözlere inanmamalıydım. Bırakırdım.
"Toprak, bırakırım." Yüzüne uzanamıyordum. Gözlerindeki o kırılmış ifadeyi zaten görmek istemiyordum. Yorgundum, sarhoştum ve babamı özlemiştim.
"Biliyorum. Sadece kollarımdaki şu kara meleği izlemek istiyorum. İzin versen?"
Biraz daha çektim kokusunu. Belki beni anlamıyordu. İçimde ne fırtınalar koptuğunu bilmiyordu. Ona ne kadar güvenmek istediğimi anlamıyordu.
"Babam gibi kokuyorsun toprak. Adın gibi kokuyorsun." kıkırdadı.
"Ne fark eder yağmur. Bırakacaksın." Bırakacağım sahi.
"Özledim onu, toprak." Babamı çok özlemiştim. Ona sarılmayı, öpmeyi, koklamayı çok özlemiştim.
"Bende seni özledim yağmur. Ama bu birşey değiştirmiyor. Kendine gelince ölene kadar gıdıklayacağım seni. Hesaplaşacağız." Göz kapaklarım açık kalıp onun kokusunu hala içime çekmek istiyen duyguma ihanet etti. Uykunun kollarına babamın kokusuyla bıraktım kendimi.
Başımda hissettiğim ağrı ile gözlerimi araladım. Gerçekten sanki tüm gece boyunca kulağıma bağırmışlardı. Ve karşımda bana sırıtarak bakan bir adet Ömer duruyordu.
"Burda... burda ne arıyorum ben?"
"Toprak getirdi. İçeri girmemesini söyledim. Görmek istemezsin diye."
"Bir sene önce babamı öldürdün. Nasıl bir duygu? Pişman oldun mu bari?" Yüzündeki sırıtış silindi. Ciddi bir tavır geldi yüzüne.
"Ben şey... yağmur sana anlatmam gereken şeyler var." Bu anı bekliyordum bende. "Bak şu aralar kendine dikkat et. Ben... şey bak... bu işin sonunda herşeyi anlayacaksın. Tamam? Şimdi karıştırma. Olmaz mı?"
Olumlu bir şekilde kafamı salladığımda gülümsedi. Zaten bu işlerde bende olduğum için kısa zamanda bu olayı çözecektim.
"Teşekkürler." dedi başını sallayarak. Kabullendiğimi sanıyordu. "Kahvaltıya kalacak mısın?"
"Hayır, gideceğim." Hastaneye gidip son testin sonuçlarını almalıydım.
"Pekala, seni... çok merak ettim ben." Ensesini kaşıyıp başını aşağı doğru eğdi.
"Ben şey... üzgünüm. İyi değildim." Bu sıkıcı konuşma beni boğuyordu. Eğdiği başını hiddetle kaldırıp bana baktı.
"O yüzden yanında olmak istemiştim. Kendini benden soyutluyorsun. Bu benim sinirlerimi bozuyor."
"Babamı öldüren ve bana tecavüz eden bir adama bu kadar samimi oluyorum." diyip hızla yataktan kalktım. Gerçekten bu kadar oluyordu. Birşey demesini beklemeden banyoya girdim. Saçımı başımı düzelttikten sonra çıktım. Şu test sonuçlarını gerçekten merak ediyordum.
Doktor ilk yaptığı testte hamile olduğumu söylemişti zaten. Ancak raporları inceledikten sonra bir teste daha ihtiyaç olduğunu, mutlaka yapmamız gerektiğini, başka bir olağanüstü durum varsa ilerlemeden halletmemiz gerektiğini söylemişti.
"Hadi çıkalım."
"Hayır, ben tek gidiyorum. Görüşürüz." Çantamı alıp kapıya doğru yürüdüm.
"Bundan nefret ediyorum."
"Bende senden."
"Nasıl anlamadım?"
"Diyorum ki; erkekler çok... ıhm... Ne bileyim... puding beyinli." derin bir nefes alıp gözlerini gözlerime kilitledi. Çok duygu yüklüydü.
"Korkuyorum yağmur." 'Ne' anlamında başımı salladım.
"Erkekler," derin bir nefes alıp devam etti. "Ne kadar cesur olurlarsa olsunlar, sevince çok korkarlar."
"Senin saçmalıklarına inanacak değilim. Hem sen ban-"
"Evet! Sana tecavüz ettim. Yüzüme bakmıyordun salak. Çok içmiştim ve sana çok âşıktım. Aptalım! Biliyorum, canını yaktım! Ama şunu bil ki sana acı çektirmek en son isteyeceğim şeydi!" sakinleştirmesini dilercesine derin bir nefes daha aldı. "Bir kadının en çok neyi özlenir yağmur? Hiç tutulmamış elleri mi? Hiç öpülmemiş boynu mu? Bilemediğim kokusu mu? Sana dair ne varsa deli gibi özlüyorum." Ne zaman tuttuğunu bilmediğim kolumu hiddetle bıraktı. Gözü dönmüş bir şekilde telefonunu ve anahtarlarını alıp çıktı.
Hissedebileceklerim sınırı geçerken acı hissettim. O gün ki yakarışlarım beynimde yankılanırken düşündüm. Gözümden bir damla yaş aktı. Keşke dedim içimden. Keşke sadece bana tecavüz eden bir adam olarak kalsaydı.
Seri bir şekilde kapıyı çekip Ömerin peşinden koştum. Yetişmek için elini tuttuğumda titriyordu. Sanki tanıdığım Ömer bu değildi.
"Bırak beni! Lanet olsun çek şu ellerini!" Sinirle elimden ellerini çekti.
"Üzgünüm. Ben sadece ne oldu-"
"Lanet olsun! Umrunda değilim değil mi? Anlatacağım. Sadece sus ve beni dinle."
"Hey, hey, hey. Ama bütün büyüyü bozuyorsun Ömer." dedi arkamdaki ses alayla. Önüme geçip elini uzattığında onu inceledim. Otuzlu yaşlarında, yakışıklı denebilecek kadar tipi olan bir adamdı. Pekala.
"Resmi olarak tanışmadık. Ben faruk." Bir eline birde o masmavi gözlerine baktığımda o müthiş gülümsemesiyle elini çekti. Bu gözler bana bir yerden tanıdık geliyordu. Ama nereden?"Bir süre bizim misafirimiz olsan sorun olmaz herhalde. Mami! Al oğlum kızı." Kafama geçirilen torba ile sendeledim. Ömerin bağrışları eşliğinde kafama indirilen darbe ile herşey karanlıktı.
Arkadaşlar öncelikle tüm okuyuculara teşekkür ederim. Ancak ben bu kadar emek harcarken sizin okuyup vote vermemeniz ve düşüncelerinizi benimle paylaşmamanız gerçekten dokunuyor. Vote verip yorum yapan herkese teşekkür ederim.
![](https://img.wattpad.com/cover/27887890-288-k777111.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmaz
RomantikÇantamı alıp tabureden indiğimde yanaklarımı ıslatan gözyaşlarıma baktı. Belki de avutacak bir yol arıyordu. Yoktu ama. Babam asla dönmeyecekti. "En çok neye kırıldım biliyor musun toprak?" Gözlerinin içine baktığımda en ufak duygu yoktu. İfadesizdi...