9. Bölüm "Kimsin sen?"

578 49 2
                                    

Selam! Bu bölümde +18 var arkadaşlar ona göre okuyun. İyi okumalar!

Meriçin sesini duyduğumda irkildim. Gerçekten beni sevdiğini mi söyledi?

"Meriç ne yapıyorsun burda?"

"Ben... bak uzun zamandır bu konuşma için bekliyorum ve... işte anlarsın seviyorum. Bugün toprak seni anlattı bana. Gözlerinin içi gülüyordu ve sana aşık gibiydi. Ben ikinci bir cenk olayı yaşamak istemiyorum." dedi gülümserken. Bana umutla bakıyordu. Gerçekten seviyor gibiydi...
"Peki benden ne istiyorsun meriç?"

"Benim olmanı. Şöyle sonsuza kadar olandan." dedi ve yine gülümsedi. Sen gülümseme gamzen çıkıyor, dayanamıyorum.

Gamzesinden öpüp geri çekildim. "Senin olmak istiyorum. Şu sonsuza kadar olandan." dedim ve kıkırdadım.

"Biz şey yani... sevgiliyiz değil mi?" Bu bir soru değildi. Bu daha çok sevgili olduğumuzu kanıtlar bir cümleydi.

Sabah uyandığımda yanımda meriç yoktu. Dün 'evet öyleyiz' dedikten sonra sarılıp uyumuştuk. Aslında bana göre birşey değildi ancak güzeldi. Daha çok huzurluydu...

İçeri geçtiğimde melih, kayra ve meriçin kahvaltı yaptığını gördüm. Meriçin yanındaki tabureye oturup yanağını öptüm. Melih yalancı bir sinir ile konuştu.

"Beni, beni melihini nasıl satarsın meriç?" Kayra kıkırdadığında bende kıkırdadım. Gerçekten bizden daha iyi sevgili olurlar diye düşünüyorum.

"Melih yavşaklık yapma. Benim sevgilim yağmur." Böyle söyleyince olmuyor be meriç.
"Hayırlı olsun." Dedi sevinçle kayra. Tabi en çok o sevinecek çünkü ben olduğum zaman ilgi odağı olmuyor. Yoksa meriç her defasında 'çok kısa, burdan yürü, sallanma' gibi cümleler kuruyor. Cidden sinir bozucu.

Kahvaltımız bittiğinde ben biraz yürüme kararı aldım. Tabi meriç beni yanlız göndermek istemese de zorunda kaldı. Kimse yumruğuma dayanamaz.

Üzerime zımbalı şortumu ve siyah tişörtümü giyip aşağı indim. Meriç beni süzdükten sonra kaşları çatıldı. Beğenmedi mi acaba?
"Yağmur bu hal ne. Git üzerini değiştir."

"Ne olmuş güzel ya. Zaten öyle dolaşacağım. Kıyafetin önemi yok."

"Hayır yakışmış sana ancak seni bu halde dışarıya bırakmam."

"Niye köpek miyim ben?" Diyip kapıya yürüdüm. Kapıyı açıp dışarıya çarparak çıktığımda derin bir nefes aldım. Nefes al, nefes ver... Hiçbir bokuma yaramıyor.

Sahil yoluna doğru yürürken yanıma gelen toprağı gördüm. Bu çocuk sanırım hiç vazgeçmeyecekti. İstemiyorum abi zorla mı?

"Selam yağmur."

"Git denildiğinde gitmez misin sen hiç? Abi beni yanlız bırak." Derken hala yürüyordum. Tabi o arkamdan geliyordu. "Bak benim artık sevgilim var tamam mı? Git burdan."

"Ne? Ne sevgilisi lan? Bak beni göndermek için yap-"

"Hayır, meriçle çıkıyoruz biz." Yanımda olduğu için ve yüzümü dönüp ona bakmaya üşendiğim için ne hissettiğini pek anlayamıyordum. Ama ses tonundaki kırılmışlık hissedilebilir düzeydeydi.

"Peki. Zaten... yani üzgünüm. Gidiyorum. Kendine iyi bak."

O gittikten sonra biraz daha yürüdüm. Müzik dinlerken kafama gelen cisimle sıçradım.

"Özür dileriz. Topu at şimdi bize." 12 yaşlarındaki küçük çocuk bana emir verdi. O may gad.
"Bir daha bücür bana emir verme. Al şu topu patlatmadan önce. Sinirlerimi bozuyorsun. Hadi siktir."

"Bana küfür etmeğ." Diyip ağlamaya başladı. Hayır, anlayamıyorum bu gerizekalıların hepsi beni mi bulmak zorunda?

Birkaç saat yürüyüş yaptıktan sonra eve geldim. Evde kimse yok gibi gözüküyordu. Yukarı çıktım. Meriçi gördüğümde yatağa yatmış tavanı izliyordu.

"Hoşgeldin yağmur." Diyip ayaklandı beni görünce. Yanlış bir zamandamı geldim acaba.

"Hoşbulduk da noldu sana?" Dememle dudaklarıma yapışması bir oldu. Bu toprağın hareketi yanlız.

Öpüşmemiz hızlanırken bunun nereye gideceğini düşünüyordum. Ayrılıp odanın kapısını kilitledim.

"Artık sevişebiliriz." dediğimde gülümsedi ve beni öpmeye devam etti. Beni zıplatıp bacaklarımı beline doladı. Duvarla kendisi arasına aldığında ben artık kendimden geçmiştim. Bacaklarımı okşarken, "Duracağım zaman söyle." dedi. Ama ben durmanı istemiyorum ki.

Beni yine kucaklayıp yatağa yatırdı. Üstüme çıktı kasıklarını kasıklarıma sürttü. Ağızlarımızın içine inlerken hala ilerisinde ne olacağını düşünüyor ve heyecanlanıyordum.

"Yağmur ben daha fazla dayanamayacağım." dedi boğuk bir sesle. Titreyen ellerimi pantolonuna götürüp açtım. O da benim tişörtümü ve şortumu çıkardığında yarı çıplak sayılırdık. O da tişörtünü çıkardığında, elleri sütyenimin kopcasına gitti.

"Artık dur desen de duramam. Bak eminsin değil mi?" Onaylar biçimde kafamı salladığımda kopçayı açtı. Hala ve neden titrediğini bilmediğim ellerimi boxerına götürdüm.

"Prezervatif var mı?"

"Doğum kontrol hapı kullanıyorum. Sorun olmaz." diyip baxerını aşağı indirdim.

Öpüşmemiz hala hızlı bir biçimde devam ederken, külotumu sıyırdı. Artık dayanamayacağımızı anladığında içime girdi. Daha önce birçok kez olduğu için acı söz konusu değildi.

İkimizinde inlemeleri birbirine karışıyordu artık. İkimizde daha fazlasını istiyorduk. Bu sefer daha hızlı içime girdiğinde duyduğum zevkle inledim.

İşimiz bittiğinde duşumuzu alıp yatağa uzandık. Artık ben ona aittim. O ise bana...

UnutulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin