Yağmur, hüznün bereketi. Toprak, yağmurun keşfettiği değer tanesi. Yağmur ve Topraktan çıkan o koku... O büyüleyici koku sadece biz buluşunca çıkardı. Sadece biz olursak çıkardı.
……………………"Yağmur, o taraftan yürüme. Gel şuraya." Sevgilim değil, ailem değil neden karış-
"Yağmur gel şuraya. Bari yanımda olunca koruyabileyim." dedi hüzün dolu kadifemsi ses tonuyla. Kıskanması hoşuma felan gitmemişti çünkü yolun ortasında dikilmiş benim tarafımdan geçen erkeklere hiç hoş olmayan bakışlar atıyordu. Devam ederse dayak yemekten tahtalı köyü boylayabilirdi. Bu hiç istemeyeceğim bir durum, beni biliyorsunuz.
"Ah tabiki biliyorum. Bu yakışıklı, güzel gözlü, karizma bakışlı, yumuşak saçlı meteorun ölmesini istemez. Zaten o kezoların beni yenebileceklerini sanmıyorum. Boşuna spor salonlarında anam ağlamadı." Susar mısın ego, ben Toprakla konuşuyorum. "Ve ayrıca sen benim yanımdasın. Benim. Kimse bakamaz sana."
"Ah." diyerek ellerimi saçlarıma daldırdım. Beni ciddi anlamda sinir ediyordu.
"Tamam, tamam. Gel girelim artık şu sinama salonuna." Toprak yine ve yine romantik sözler söyledikten sonra bir öküz edasıyla 'sinamaya gidelim' diyerek zıplamıştı. Hayır, şaka değil, o ultra havalı Toprak önümde sinemaya gitmek için yalvardı.
''Kız olduğuna göre..ımm..romantik komedi?'' Hah,bu beni ne sanıyor? ''Eğer o filme bilet alırsan evdeki tüm muzlu sütlerini çöpte bulursun.'' Gözlerini dehşetle büyüttüğünde kıkırdadım.Sanırım şuan onun muzlu süte bayıldığını nasıl öğrendiğimi düşünüyordu. ''Fred Çakmaktaş'ın uslu dinozoru Dino olaydım da bu günleri görmeyeydim.'' dedi önüne dönerken.''Ayrıca nerden biliyorsun sen?''
Omuz silktim.''Bilirim ben.''
''Pekala pekala.Neden istemiyorsun.Kızsın sen.'' Sesime alaycı bir tını katmaya çalışarak konuştum.''Kız olmam,saçma sapan bir komedi ve ayrıca romantik bir filme girip 'ay kız ölmeseydi,kavuşsalardı' diye bir tepki vereceğim anlamına gelmez.'' Derin bir nefes aldım.
''Bilirsin,eğer hayata bu kadar tozpembe baksaydım,şuan pembe pijamalarımı giyip erkeklerle konuşurdum.Son olarak,sanırım kirli depolarda adam döven bir kız için romantik filmler pek uygun değil.''
''Özet olarak Yağmur?'' dedi gözlerini pörtleterek.Göz devirdim.''Git ve korku filminden iki bilet al adamım.''
''Ah,peki peki.'' Toprak'ı beklerken lobiye gidip oturdum.İnsanların itici bakışları beni rahatsız ediyordu ancak alışkındım bu duruma..Gerçekten sinema salonuna deri şort ve kurukafalı tişörtle gelen birini görseydim bende bakardım.
''Hadi gidelim filme.'' dedi ellerini belime yerleştirirken.Huylandığım için ani bir tepki verince Toprak kahkahalarla gülmeye başladı.Her zamanki gibi.
"Birileri daha önce sinir olduğunu söylemiş miydi?"
Bakışlarını yukarı çevirip düşünürmüş gibi yaptı. "Hayır genelde yakışıklı olduğumu söylerler." dedi saçlarını savurarak. "Filmi kaçırmak istemiyorsan düş önüme kara melek."
Büyük salondan içeri girdiğimizde hala reklam veriyorlardı. Toprak ne ara aldığını bilmediğim patlamış mısırlarla yerimizi arıyordu sanırım. Belki, biraz...
"Toprak kadının memelerinin içine düştün." Bakışlarını kaçırarak koltuğa oturdu. "Annem olmadığı için süt içemedim de. Meme eksikliğim var."
"Hanımefendi susar mısınız?" Önümden gelen sinir bozucu sesle bakışlarımı karşı koltukta oturan takma tırnaklı,permalı kıza çevirdim. Gözleri Toprağa 'seni yerim ben' bakışları atarken, bana 'ay bu kız kim' bakışları yolluyordu. Seni yiyeceğim göreceksin sen.
"Susarsam su getirecek mısın?" Gözlerini zorla Topraktan çekip bana baktı. "Ha?"
"Beyninde tırnakların gibi mi?" dedim tepkisine gülerek. "Hep takma mı kullanırsın. Beynini evde unutmuşsun sanırım."
"Ben kimim biliyor musun sen?" dedi en cırtlak sesiyle. Ailesine bir an acıdım valla.
Tam ağzımı aralamış birşeyler söyleyecekken ışıklar söndü. Ben mal mal etrafıma bakarken filmin başladığını anladım. Ama Toprak filmi ya göğüslerime bakarak izliyordu, ya da gerçekten onları izliyordu.
Tişörtümü düzeltip önüme döndüm. "Göğüslerimi dikizlemekten vaz geç."
"Ben göğüslerine bakmıyordum ki." dedi isyan ederek. "Ben kalbine bakıyordum. Çok fesatsın."
"Yakında kalbimi yalamak istediğinde bu sözlerini hatırlatacağım." dedim kıkırdayarak. "Hadi izleyelim şu filmi."
Filmin üstünden saatler geçmesine rağmen hala bir bok anlamamıştım. Adam mı cine dönüşüyor yoksa cin mi adama dönüşüyor?
Önümüzdeki sinir kız arkasını dönüp hayran hayran Toprağı izliyordu. Sanki ben burda yokmuşum gibi hissetmeye başlamıştım artık. Ne hikmetse Toprak da sürekli bana bakıyordu. Yüzümde leke mi var anlayamıyorum ki?
Kulağımın arkasında duyduğum sıcaklık ile irkildim. "Çok sıkıcı gidelim mi artık." Uslu bi kız çocuğu gibi başımı sallayıp onayladım. "Gidelim, izmire dönelim."
"Hemen mi?" dedi şaşırarak. "Ankara iyi şeyler hatırlatmıyor bana. Gidelim." diye yineledim.
Elini buz kesmiş elimle birleştirip usulca ısıttı. "Madem öyle. Gidelim."
Alışveriş merkezinden çıkarken sadece düşünüyordum. Beni anlayan kim vardı? Toprak mı? Şu olağan üstü hastalığı yenmem için Toprağın gücü yeterli olur muydu sahi. Aşkıyla ayakta tutabilir miydi beni? Bırakmazdı. Severdi. Peki o dayanabilir miydi? Onu da mı üzerdim bu yolda? O acı çektiği için içim acır mıydı? Seviyor muydum bilmiyorum ama değer veriyordum. İhtiyacım vardı ona. Zaten 'seni seviyorum' klişesinden daha değerli değil mi bu söz? Birinin gülümsemesinin sebebi olmak, onun nefesinde kendini hissetmek. O olmadığı için olmamayı dilemek. İhtiyacım vardı ona. Onun bana ihtiyacı olduğu gibi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmaz
Roman d'amourÇantamı alıp tabureden indiğimde yanaklarımı ıslatan gözyaşlarıma baktı. Belki de avutacak bir yol arıyordu. Yoktu ama. Babam asla dönmeyecekti. "En çok neye kırıldım biliyor musun toprak?" Gözlerinin içine baktığımda en ufak duygu yoktu. İfadesizdi...