8. Bölüm "Seni seviyorum."

602 50 8
                                        

Aydilge- sorma bölüm müziği iyi okumalar.

Sabah uyandığımda saat on birdi.

16 saat 25 dakikadır uyumuşum.

16 saat 25 dakkika önce toprak beni öylece bırakıp gitmişti.

Koydu. Egona yediremedin sadece.

İç sesimin haklı olduğunu biliyordum. O gittikten sonra uyumuştum. Sanırım fazla uyumuşum. İçeri geçip salona baktım. Kayra yine mükemmel bir sofra hazırlamıştı. Burda kaldığımda da hep o hazırlardı. Yani bu evde iki kız vardı. Ben yapamayacağıma göre işler ona kalıyordu.

"Günaydın." Dedi en neşeli hâliyle.

"Günaydın." Yine çok umursamaz çıktı.

Mutfağa geçip sandalyeye oturdum. Kahvaltımı etmeye başladığımda duyduğum sesle kafamı kaldırdım.

"Gün- oha yağmur sen ne ara geldin?" Yıllar önce aşık olduğum adamın o güzel gözleri yine bana bakıyordu. Tecavüze uğramadan önce âşıktım ben ona. 1 sene önce yakışıklı olan meriç, şimdi daha çok kaslı ve yakışıklı olan meriç'e dönüşmüştü. Hala seviyor musun diye sorarsanız, sanırım evet.
"Dün geldim aslında. Siz sahildeymişsiniz. Gelir gelmez uyudum zaten." Dedim önüme dönerken. Kim olursa olsun umursama.

"Anladım. Peki o zaman. Ben şey aslında... özledim. Seni özledim." Ayağa kalkıp sarıldım. Bende özlemiştim.

Bu çocuğun neresini seviyorsun diye sorarsanız, sahiplenici ruhu derim. Beni sevmese bile herzaman korumuştur. Bir erkekle olmamı, kendimi mahvetmemi istemez. Cenkin bile beni sevdiğini söylediğinde çok kızmıştı. Tabiki kıskanmadı, sadece sahiplendi.

"Bende seni özledim." Dedim ayrılırken. "Bu sene ankarada okumam gerekti. Seninle aynı sırayı paylaşmak harika birşey yoksa." Kıkırdadım. Gülümsedi.

"Seninle olmak harika bir duygu. Gerçekten çok özledim." Dedi yere bakarken. Vazgeçilmeyecek güzellikteydi. Seviyordum.
"Gel kahvaltı edelim. Diğerleri nerede?"

"Aslında bizde yeni geldik. Benim biricik sevgilim -yani melih- daha erken çağırdı bizi. Tabi bizde kıramadık aptal kuzenimle -meriç- dedik biraz daha erken gelelim. Diğerleri hala kendi evlerindelerdir. Çünkü onlar mal. Fazla takma." Dedi tek nefeste. Harbi bi kız nasıl konuştu öyle ya.

"Yani tercüme edecek olursak onlar yok. Umursamayacağını bildiğimiz için anlatmaya da gerek yok. Siktir et." Bu meriç harbi tanıyor beni. Umursamıyorum abi, ne derseniz diyin.

Onaylar bir şekilde başımı salladıktan sonra kahvaltı yapmaya devam ettim. Uzun zamandır bara gitmiyordum ve bu sinirlerimi bozuyordu. Toprağın çocukça şeyleri yüzünden aksatmıştım. Aslında dün beni bırakması iyi olmuştu bir yana. Daha 4 günlük tanıdığım insana nasıl güvenebilirim ki?

Kahvaltımı ettikten sonra yukarı kattaki odama çıktım. Üzerime siyah bikinimi ve elbisemi giydikten sonra plaj çantamı alıp aşağı indim.

"Ben sahile gidiyorum."

"Bekle beni bende geliyorum." Dedi meriç. Eyvallah yavrum herzaman.

Meriçte hazır olduğunda sahile indik. Tabi o çıplak kızlara bakarken ben şezlong bulma çabasındayım. Bulduğumda havlumu serip üzerine uzandım. O kadar uyumama rağmen hala yorgundum. Sabaha kadar sevişmiş gibi hissediyorum.

"Selam, yağmur." Duyduğum sesle başımı kaldırdım. "Siktir burdan toprak."

"Bak ben seni öyle bırakmak istememiştim. Önemli bir işim-"

"Umrumda değil. Git burdan."

"Benden neden nefret ediyorsun?" Sorduğu soru ile biraz afallamıştım. Ben ondan nefret etmiyorum ki.

"Seni sana anlatsam kim bu salak dersin."

"Peki o zaman. Yanın boş mu?"

"Kör müsün?" Onaylar bir biçimde kafasını sallayıp şezlonga havlusunu serdi. Yanımda bir hareketlenme hissettiğimde onun da yattığını anladım. Hemen kulağımın arkasından gelen sesle irkildim.

"Kim bu çocuk, yağmur?"

"Hangi çocuk?" Saf ayağına yatmak en iyisi çünkü onun neyim olduğunu bilmiyordum.

"Şu çocuk, yanındaki şezlonga uzanan."

"Amcamın üvey çocuğu. Yani üvey kuzenim."

"O çocuğa çok yaklaşmayacaksın."

"Ben senin sikip attığın kızlara benzemem." Sorduğum soru ile afallamışa benziyordu. Toprak ise soru soran gözlerle bana bakıyordu. Umursama, umursama...

Meriçte yanımdaki şezlonga uzandığında bu gergin ortamda daha fazla kalamayacağımı anladım. Uzandığım yerden kalkıp, siyah elbisemi çıkardım. Meriç ve toprak bana sinir dolu gözlerle bakıyorlardı.

"Yağmur bu hal ne?" İkisi aynı anda konuşmuşlardı ancak umurlarında değildi.

"Annem değilsiniz, babam değilsiniz, kardeşim veya abim degilsiniz, sevgilim zaten olamayacağınıza göre problem yok." Deyip masmavi denize doğru yürüdüm. Bu denizi çok seviyorum abi ben.

Buz gibi su tenime işlenirken hareketsizdim. Bu iyi hissettiriyordu. Yaşadığımı hissediyordum...

Biraz yüzdükten sonra şezlonga yürüdüm. Elbisemi giymeden havlumu ve çantamı alıp açıklama yapmadan sahil barına doğru yürüdüm. Saat 5'e geliyordu. Siparişlerimi verip geleceğimi söyledim. Eve varıp, üstümü değiştirdim. Sahile vardığımda meriç ve toprak bir masaya oturmuş yemek yiyorlardı. Bunlar kavga etmedi amk.

Siparişlerimin hazır olduğu masaya gidip oturdum. Daha başlamadan ikisi de yanıma gelip oturdu.

"Siparişleri buraya getirin."

"Sizi istediğimi sanmıyorum."

"Bizde izin istediğimizi sanmıyoruz" umursamadan önüme dönüp yemeğimi bitirdim. Zaten onları görmezden geliyordum. Amacım eve gitmek ve güzel bir uyku çekmekti.

Eve vardığımda hava kararmıştı. Anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Yukarı çıktığımda yorgunluktan ölüyordum. Siyah beyaz pandalı pijamalarımı giyip yatağa uzandım. Ve gün sonunda bitti.

Uykuya dalarken birisi bana fasıldadı.

"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum."

Evet yeni bölüm! Gece yarısı bölüm yazarken uyuya kalmışım kusura bakmayın. Bugün yayımlıyorum. Kendinize iyi bakın.

UnutulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin