6. BÖLÜM; KEHRİBAR HER ZAMAN KEHRİBARDIR

79 26 32
                                    

Bazen öyle bir an geliyorki, sadece susmak geliyor içimden. Öyle de yapıyorum zaten. Tek kelime etmeksizin öylece duruyorum. Gözlerimden okunan durgunluğun yerini ifadesizliğe bırakıyorum. Serzenişlerimi duymayanları duymayacaktım bundan sonra.

Hayatın, bize her geçen gün farklı farklı şeyler hissettirmesi, biz farkında olamasakta çok büyük bir nimet. Mutluyken üzgün, korkarken cesur, yorgunken dinç olabiliyoruz bir anda. Hepsinin arasında çok ince bir çizgi var aslında. Önemli olan sadece kalbin ve beynin doğru yönetilmesi mesela.

Şu an değişik bir ironinin içindeydim ve hissettiklerim karışmıştı. Sabah kapımda yerde yatan kişiyle aynı günün akşamında ben yerde yatarken karşılaşmıştım. Gözlerim ikisinin arasınsa mekik dokurken, bakışlarından ne dediklerini anlamaya çalışıyordum. Yaklaşık otuz saniye süren bu olayın sonunu Onur elini çekerek bitirdi. Hâlâ birbirlerine bakarken konuşmayı başlatan kehribar oldu.

"Bir kıza el kaldırılmayacağını sana öğretmediler mi dostum?"

Yerde ikinci olarak Onur'un vereceği cevabı bekliyordum. Çünkü bu soru gerçektende merak konusuydu. O mu öğrenmemişti yoksa öğretmemişler miydi? Ben hangisi olduğunu tahmin edebilsemde bu kehribar edemezdi.

"Görünüşe göre sen kız değilsin, o zaman sana el kaldırabilirim."

Onur, cümlesini bitirir bitirmez zaten yanında olduğu kehribarın yanağına bir yumruk geçirdi. Bir anlığına afallayan kehribar ise yanağını kısa bir süre tuttuktan sonra toparlanıp bir yumrukta o, Onur'a vurdu. Bunun daha çok uzayacağını biliyordum çünkü birbirlerine küfürler söyleyip yakalarına yapışmışlardı. Hemen yerden kalkıp onları ayırmaya çalıştım. Tam Onur'luk cevaptı bu zaten.

"Ne yapıyorsunuz? Delirdiniz mi? Bırakın birbirinizi!"

Serzenişlerim boşunaydı, sanki beni duymuyorlardı ve sanki ben yoktum. Birbirlerini itip kakmaya, yere yatırıp yumruk atmaya başlamışlardı. Ağlama ihtiyacı duydum fakat şu an olmazdı. Onur kehribarın üzerindeydi ve yüzünü yumrukluyordu. Bense onları durmaları için uyarıyordum. Yanlarına iyice sokulup Onur'un omzundan tuttum ve geri çekmeye çalıştım. Bu defa kehribar Onur'un üzerine çıkıp yumruklamaya baslayınca havaya kaldırdığı elini tuttum. Yeterince uzanmıştı bu durum ve aylık küfür duyma kotamıda doldurmuştum sayelerinde.

"Lütfen, yeter artık."

İkiside bana bakıyordu ve ikisininde yüzünde kanlar vardı. Bana bakan kehribar yavaşça kalktı Onur'un üzerinden. Onur da onun ardından ayağa kalktı.

Anlaşılan o ki Onur'un öfkesi dinmeyecekti, çünkü kehribara iyice sokulup yüzüne doğru sarf etti içindekileri.

"Seninle işim bitmedi or*** u çocuğu."

Kehribar ise sırıtıp "Her zaman beklerim." Diye cevap verdi ona.

Kısa bir süre birbirlerine bakışmalarının ardından Onur kollarını silkeleyip yanımızdan ayrıldı. Gitmeden önce bana, sinirli bakışlarını atmayı da ihmal etmedi. Bundan sonra Onur'un yapacaklarını aklıma getirmek bile istemiyorum. Hem bana hem de kehribara sinirlenmişti ve bunu sadece benden çıkaracağına artık emindim. Depodaki anılarım yetmezmiş gibi hem de. Bunu düşünmek bile gözlerimi doldurmaya yetti. Bu yüzden kafamı aşağıya eğip söyledim cümlelerimi. Çünkü yanımda duran kişiye bir borcum vardı.

"Teşekkür ederim, yanii yardımın için."

"Bu sabaha sayarsın." Dedi bana dönerek.

"Karşılık beklemiyordum, dünya bu kadar iyi bir yer değil." Başım yere bakıyorken bir ayağımla taşlarla oynuyordum.

TUVAL 1: HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin