7. BÖLÜM; ÇATIDA ADALET

72 16 38
                                    


Hani yara yerindedir ama kabuk bağlamıştır ya, öyle bir şey işte. Acıtmadığı için sesini de çıkaramıyorsun.

Hayatta her şeyimi paylaştığım tek bir kişi vardı ve o da Arda'ydı. Ondan geriye çok şey kalmıştı, anılardan ziyade yaptıklarımdı bana bıraktığı şeyler. Dünyayı güzelleştiren bir varlıktı benim nazarımda. Ama o gidince anladım ki dünya hiç iyi bir yer değil aslında. Çünkü sevdiğimiz kişilerin bir anda yok olduğu yer, iyilikten yoksun olmaya mahkumdu. Şayet iyilik uzaklarda mahsurdu.

Bana; sevgiyi, sevilmeyi, değer vermeyi, bir insan için ya da bir havyan için yaşamsal faaliyetlerden öte asıl ihtiyaç duyduğu şeyleri o öğretmişti. Ama beceremediğimiz bir şey vardı ki o da birbirimizi asla bırakamamaktı. Fakat şu an ben yalnızdım. Kimsenin yalnız olmadığı bu dünyada yapayalnızdım.

Aslında insan çoğu şeyden korkardı. Annesinden, babasından, dostundan, kardeşinden, sevdiği adamdan veya kadından ... Köpekten ve kediden de ... Kısacası her türlü varlıktan. Çünkü hepsinin bir iz bırakma şekli vardı, hepsinin bir acıtma şekli vardı. Kimse yaralamadan bırakmazdı insanı. Sonra da ya giderdi ya da kalırdı. Kimse düşünmezdi arkada kalanı, acıttığı insanı. Kalbinin paramparça oluşunu umursamazdı, veya takmazdı. Aslında ya giderdi, ya severdi, ya da kırardı.

Arda bile beni bırakıp gitmek zorunda kalmıştı çünkü dünyevi işler böyle yürüyordu. Hepimiz bu yollardan geçmeye mecburduk. Bu da zaten yaşadığımız yerin kötü bir yer olduğunu, iyi olan yere ise öldükten sonra varacağımızın kanıtıydı.

Arda benim çift yumurta ikiz kardeşimdi. Doğduğumuz günden beri her şeyi birlikte yapardık. Şu an yaptığım şeylerin asıl sahibiydi o. Huzur evine gitmeyi, barınakları gezmeyi ve yurtlarda arkadaş edinmeyi birlikte planlayıp yapardık. Bizim için o zamanlar yapmamız zorunlu olan şeyler değildi bunlar. Ama o öldükten sonra farkına varmadım ki, bir nevi mecburduk bunları yapmaya. Dünya zaten bu kadar kötüyken daha da kötüleştirmemek adınaydı aslında.

Seneler geçtikçe olgunlaştığımın farkındayım. Eskisi kadar gülmüyorum artık. Ya da takmıyorum eskisi kadar bazı şeyleri. Yaşıyordum ve nefes alıyordum ama takmayışımın sebebi neydi, işte bunu bilmiyorum. Belki de üzerimdeki yorgunluğun bendeki etkisiydi bu. Sallıyordum her şeyi, bıkmıştım bütün herkesten ve dertlerinden, boş vaatlerinden, yanındayız deyip olmayışarından da. Herkes mi gideridi? Kimse kalmaz mıydı yanımda? Kimse düşünmez miydi, ya da sevmez miydi beni? İşte bu bıkmışlığın, takmayışlığın ve sallayışın içinde öğrendim ki; herkes giderdi, kimse kalmazdı, kimse düşünmez ve kimse sevmezdi beni. Bana vermediklerini bende onlara verecek değildim tabiki. Bundan sonra herkes ya ederi kadardı ya da etmediği.

Evde çok oyalandığımı fark ettim. Bu yüzden siyah şapkamı kafama takıp hayvanlar için aldığım mamaları elime aldım. Bisikletin öndeki sepetine onları doluştururken düşündüğüm tek şey Arda'ydı. Belki de o bendeki kabuk bağlamış bir yaraydı.

Bisiklete bindikten sonra pedallara yüklenip gittiğim yollarda, insanların ruh halini okumak benim için bir zevk olmuştu. Böylece daha iyi kavrıyordum çoğu şeyi. İnsan psikolojisi öyle bir şeydi ki en ufak bir hareketi bile neler hissettiğini ve neler yaşadığını anlamamıza sebep olabiliyordu. Fakat bu durum hayvanlar açısından pek kolay olmuyordu. Çünkü onları anlayabilen insan sayısı oldukça azdı.

İnsan birey olarak şiddete meyilli hâle gelmişti. Kırıp dökmeden bağırıp çağırmadan hiçbir şeyi çözemez olmuştu . Peki insanlığın bu dinmeyen öfkesi kimeydi? Ya da nedendi? Her kadın ve hayvan bundan nasibini almak zorunda mıydı? Adalet ne zaman tecelli olacaktı?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 24, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TUVAL 1: HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin