siete

545 62 82
                                    

Hiçbir şey, hiçbir zaman, hiçbir şekilde istediğim gibi olmuyordu. Hiçbir  şey yolunda gidecek gibi bir kural olamazdı zaten, özellikle benim hayatımda. Üstüme yığılmış dünyanın   altında kalan yorgun ruhumu düşünmeyi bir kenera bırakalı çok olmuştu.

Tüm bunları, Jeongguk'u ve kaygılı zihnimi düşünmeyi bırakıp güç bela çalışan çamaşır makinemizin önüne oturdum. Annem yatağında uyurken uyanık olan tek kişiler ben ve Beomgyu'yduk. Babam ise dün kimseye belli etmeden eve girmişti. Şimdi ise yan koltukta uyuyordu.

''Kurulamaya geçmedi mi hala?''Diye sordu Beomgyu bahçeden gelirken. Okul pantolonu da makinenin içindeydi ve bir an önce kuruyup giymesi gerekiyordu. Makine hala kurulamaya geçmezken durdurdum.

''İki tane leğen getirsene banyodan.'' Dediğimde banyoya yönelmişti. Mecbur elimle kurutup asacaktım. Bir tane daha pantolonu yoktu ve bu olayın yaşanması da talihsizlik olmuştu. Okul eteğimi düzeltip ayağa kalktığımda küçük kardeşim Baekho peltek adımlarla yanıma gelmişti. Kucağıma alıp beyaz atletini düzelttim.

Uzun siyah saçlarını düzeltip yanağından öptüm. Uykulu gözlerle çok sevimli gözüküyordu. '' Hadi kahvaltı yapalım.''Deyip bahçeye çıkardığımda sofrayı çoktan hazırlamıştım, ben de erkenden yemiştim. Baeokho'yu sandalyeye oturtup kalan kimchiyi eline verdim.

''Sen bunu ye, geliyorum.'' Dediğimde başını sallamıştı. İçeri geçip Beomgyu'nun elindeki leğenleri alıp bir tanesinin içine makineden çıkardığım ıslak çamaşırları koydum. Mecburen elimde durulayıp asacaktım. Boş leğeni Beomgyu'ya uzattım." Sen bahçeden su doldur bunun içine, ben geliyorum." "Tamam abla."deyip dışarı çıktığında üstümü değiştirmek için odama girdim. Okul kıyafetleriyle çamaşır yıkayamazdım. Yatarken giydiğim siyah şort ve atletimi giyip saçlarımı topuz yaptım ve çamaşırları alıp dışarı çıktım.

Çamaşırlarımızı bahçemizdeki kocaman elma ağacının altında bırakıp Beomgyu'nun doldurduğu su dolu leğeni alıp çamaşırlarımızın yanına koydum. Çamaşır dolu leğenin önüne oturdum. Beomgyu o esnada kalan son kimciyi yiyordu." Git yatağını düzelt." Dediğimde oflamıştı. İçinde bulunduğumuz durum acı vericiyken her şeyi toparlamaya çalışıyordum.

"Abla pantolonum kurumazsa nasıl okula gideceğim?" Diye sorduğunda ne diyeceğimi bilemiyordum. Yarım saatte kuruma ihtimali yoktu. Pantolonsuz da okula gidemezdi. "Sen git yatağın topla da ne yapacağımızı sonra düşünürüz."dediğimde içeri geçmişti. Her şey üst üste gelirken bir de bu çıkmıştı. 

Çamaşırları teker teker temiz suya batırıp kurulurken kollarım yoruluyordu. Tüm gücümle sıkmaya çalışırken zorlanıyordum. Kafamı kaldırdığımda Baekho kapıya doğru giderken seslenmekle yetinmiştim." Nereye Baekho? Buraya gel!"diye bağırdığımda koşup bahçe kapımızı açmıştı.

Alnımdaki teri  silip saçımı önünden çektiğimde küçük kardeşimin Jeongguk'un kucağında içeri girdiğini görmüştüm. Gördüğüm manzaraya anlam veremezken gözlerimi kırpıştırıp yeniden baktım. Gerçekten bu Jeongguk'tu. Göz göze geldiğimizde gülümsemesi solmuştu. Derin bir nefes verip başımı çevirdim.

"Ne işin var burda?"diye sorup Beomgyu'nun pantolonunu temiz suda yıkamaya başladım. Baekho'yu kucağından bırakıp önüme eğildi. "Ne yapıyorsun Lalisa?" Diye sorduğunda yüzüne baktım. Çatık kaşlarla çamaşırlara bakıyordu. Onun karşısında böyle görünmenin verdiği rahatsızlıkla başımı iki yana salladım.

"Çamaşır yıkıyorum, makinemiz bozuldu."dediğimde ayağa kalkmıştı. Ne yaptığına bakarken çantasını, ceketini ve kıravatını çıkarıp sandalyenin üstüne bırakıp gömleğinin kollarını sıvazlayıp, ilk iki düğmesini açmıştı." Ne yapıyorsun?"diye sorduğumda yere oturmuştu. Çamaşırları suda yıkayıp kurularken gözlerimi ondan alamıyordum. Güçlü kollarıyla çamaşırları kolaylıkla sıkarken ona aşık olmamak için direniyordum. 

Nothing Breaks Like a Heart | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin